Yeni bir yıla girerken tüm hikayelerimizi geride bıraksak ne olur? Aşk hikayelerimiz, askerlik hikayelerimiz, hastalık hikayelerimiz olmasa, hayat hikayemiz de olmasa… Öylece başlasak yeni yıla. Dehşete düştünüz birden biliyorum. Kimliksiz kalmak gibi bir şey hikayesizlik.
hikayelerimiz inançlarımızı, değer yargılarımızı, bizi şekiller. hikayeler değişirse, bunlar da değişir. Bunlar değişirse, hikayeler de…
Her birimiz bir hikayeler bütünüyüz aslında. Geçmişte yaşanan olayları, şimdide hikaye ederken geçmişi görebilmek için kullandığımız mercek de çok önemli. Genellikle yargı merceği kullanırız zira. Ya kendimizi yargılarız hikayemizde, ya da başkalarını. Bir de kendi hikayeleri ile barışık olmayanlar var. Düzmece hikayeler peşinde olanlar. İşin kötüsü başkalarından önce, kendileri kanar bu hikayelere. Sırları dökülünce küplerinin, hem o hikayeye hayran olanların, hem de hikayenin kahramanı olduğu sanrısını yaşayanların canı yanar.
Kimileri de hikayelerini, yaşadıkları anı dönüştürmek için kullanır. Anı dönüştürürken, yarına taşıyacağı hikayeleri de, yarınları da değişir onların. Yargılayarak dünün hikayesini tekrar tekrar yaşamak yerine, onlardan çıkardıkları sonuçla bir başka hikayeye yer açarlar hayatlarında.
Bazıları ise hikayelerden çıkarttıkları ile bir “bilen” kesilir başımıza. Her şeyi bilir onlar. Kendilerinden emin bir şekilde dersler verirler. Onları dinlerken ezilir, yok oluruz. Ne kadar çok şey bilmiyoruzdur. Ne kadar eksik, ne kadar değersizizdir… Ya sorgularız gizli gizli onun bildiklerini, ya da kolayına gider kabulleniriz bize giydirdiklerini. Sorgularken de, kabullenirken de aslında -bilmenin verdiği huzurdur- aradığımız.
Bu huzur adına yıllarca okur, yazarız. Biri yetmez dillerin, bir başkasını, bir başkasını, zamanın en geçerlisini de öğrenme sevdasına düşeriz. Kendi dilimizde henüz yayınlanmamış eserler okur, hava atarız bildiklerimizle. Biliyoruz öyleyse varızdır adeta.
Bilmenin verdiği huzur dönüştürür mü peki bizi? Bilmek bilgelik getirir mi? Yoksa onun rehaveti içinde önümüzde açılan yeni kapıları yok mu sayarız? Hep yerimizde saymamız, bildiklerimizin ağırlığından mı olsa gerek?
Ya bilmemek? Bilmemenin getirdiği huzur…
Doğanın kürsüsünden bakınca farkındalığın dozu da yoğunlaşıyor. Köyde her şey aynıymış gibi görünse bile, penceremdeki manzaranın ardında, her an değişen milyonlarca şey olduğunun farkındayım. Ben onları bilsem de bilmesem de dönüşüyorlar kendi içinde. Bu mevsimde ekinler topraktan kafalarını çıkartıyor mesela. Kim bilir kaç börtü böcek tetikte bekliyor onların büyümesini. Kaç kuş uçuyor üstlerinde. Bilmiyorum. Buğdaylar baharı bulabilecek mi çekirgesiz, keçisiz, donsuz, yağmursuz? Bilmiyorum. Ben bilsem de, bilmesem de değişecek bir şey yok. Olması gereken olacak. Bilmemek bana huzur veriyor. Sürprizlere hazır uyanıyorum doğanın içindeki her yeni güne. Teslimiyet dedikleri bu olsa gerek.
Bilmelere bağlanmak yerine, bilmemeye açık, tüm geçmiş hikayelerimize inat yeni bir hikaye yazmaya davet ediyorum sizi.
2012’de neler olacak? Bilmem.
Bilmemenin verdiği huzur, neşe ve coşkunluk ile kutlarım yeni yılınızı.