Her yama bizi biraz daha kaçınılmaz sona götürüyor. Aslında çok geciktirilmiş bir yeniden başlangıca gidiyoruz hızla. Doğuda seller yıkamaya başladı yamaları, batıda yangınlar yakmaya. Orta yerde insan insanı yok ediyor savaşla, kimyasallarla, yoksunluk ve yoksullukla. Dünya yeniden başlamak istiyor, yamasız.
Doğduğumuz andan bu yana çevremizdeki değişik etkenlerden dolayı enerji bedenlerimizde açılmış delikleri kapatmak adına, o anda ihtiyacımıza cevap verenlerden örülü yamalar var üstümüzde. Bu yamaların hiç biri gerçek ihtiyaca yanıt vermediğinden kırk yamalı bohça gibi enerji yumağımız.
Köyden kasabaya uzanan asfalt bir yolumuz var
İlk bakışta düzgün bir yol. Ama dikkatli bakınca fark ediyorsunuz ki değişik zamanlarda yapılmış yamalar bütünü. Yol aslını çoktan kaybetmiş…
“Yama” sözcüğünü ilk annemden duymuştum. Kazağımın dirsekleri delindiğinde. Yamarız, demişti. Hiç itiraz etmemiştim. Yamalı giyinmek fakirlik göstergesi, ayıp filan değildi o günlerde. Üstelik tutumlu ve becerikli ev kadını göstergesi idi.
Genç kız olduğumda “yamalı” giysi, insanı toplum içinde küçük düşürten bir zavallılık işaretine dönüşmüştü çoktan. Tüketim çılgınlığı başlamıştı. Kimse pamuğun ağartılması için kullanılan kimyasalların bedenimize zarar verebileceğini düşünmüyordu. Pamuk tarlalarında yok denecek ücretle çalışan işçilere acımak kimsenin aklına gelmiyordu. Ucuzdu pamuklu penyeler. Uzakdoğu’daki çocuk işçilerin sigortasızlığı hiç kimseyi acıtmıyordu. Ama yamalı giysi acıtıyordu artık.
Sonrasında kredi kartları girdi yaşantımıza. Bütçedeki delikleri yamıyordu görüntüde. Paranın aslı kayboluyordu giderek. Kimse görmüyordu parayı. Geldiği gibi eski delikleri kapatan paranın yerini görüntüyü kurtaran kredi kartları almıştı. Yama yama bütçeler ama pırıl pırıl entarilerle dolaşıyoruz artık sokaklarda.
Bilgisayar yazılımlarındaki açıkları kapatan yamalar var bir de. Türkçe yama arşivi diye siteler bile kurulmuş…
Programlarımız bile yamalı
Hinduizm’in temeli Vedalara göre ise Yama, ölüm tanrısı imiş. Bir de ikiz kardeşi var; Yami. Bu dünyanın ilk ölümlüsü olduğundan, kendisinden sonra göçenlere yol gösteriyormuş. Bizim yamalı kasaba yolu, köyden modern hayata giden yolun yami’si yani.
Dünyamızı saran ozon tabakasındaki deliği bile yamama telaşına düştü insanoğlu. “Birine yamanmak” da var dilimizde. Yamanmak adına gerçek benliğimizi saklayan, üstümüze yamanmış maskelerimiz var. Tövbeler bile yamalı imiş meğer, şarkısı var dinledim. Siz daha nicesini bulursunuz hayatımıza egemen yamaların. Biraz düşünmek yeterli.
Doğduğumuz andan bu yana çevremizdeki değişik etkenlerden dolayı enerji bedenlerimizde açılmış delikleri kapatmak adına, o anda ihtiyacımıza cevap verenlerden örülü yamalar var üstümüzde. Bu yamaların hiç biri gerçek ihtiyaca yanıt vermediğinden kırk yamalı bohça gibi enerji yumağımız.
Dünyamızı saran ozon tabakasındaki deliği bile yamama telaşına düştü insanoğlu…Her yama bizi biraz daha kaçınılmaz sona götürüyor. Aslında çok geciktirilmiş bir yeniden başlangıca gidiyoruz hızla.
Doğuda seller yıkamaya başladı yamaları, batıda yangınlar yakmaya. Orta yerde insan insanı yok ediyor savaşla, kimyasallarla, yoksunluk ve yoksullukla. Dünya yeniden başlamak istiyor, yamasız.
Niyetin gücünü sonradan yamadıksa da yaşantılarımıza, “Niyet ettim, niyet eyledim” diye başlar ibadetlerimiz.
Ben de niyetliyim bugün tüm yamaları sökmeye yaşantımdan. Yamasız bir yaşamda, kaybettiğimiz aslın bütününde buluşabilmek dileğiyle.
Şifa olsun!
Sanal Şifa: Plasebo etkisi nedir?