Hacı Bektaş Veli batınisinde, erdemli insan incitmez, incitene de mertlikle karşılık verir, yine incitmez. ‘İncinsen de incitme’ manası budur. Bu bir döngüdür, halk arasında dava olarak anılır. Bunu incitme davası olarak kabul eder ve döngüyü döndürmeye devam ederse, insanlık, büyük bir kaosa döner ve her yer savaş alanına dönüşür.
Hacı Bektaş Veli muhabbed (mahabbed) yolunu seçmiş, gönül yolu ile Tanrı’ya ulaşmayı her şeyin üzerinde tutmuştur. Tanrı’ya sevgi ile bağlanmak, gönülden yaklaşmak, her şeyden üstündür. Bedenin temizliğinden ziyade nefsin temizlenmesi, nefsteki şeytanın yenilmesi üzerinde durmaktadır.
Hacı Bektaş Veli, gönül kabesini, diğer kabeden üstün tutmakta, “Ve hem beytülma’mur var, kabe var, Lakin gönül ikisinden dahi üstündür” demektedir.
Mahabbed (Muhabbed) yolu, mahabbetin hakikatidir. Hakikati şu manaya gelir: Her şeyini sevdiğine bağışlaman, kendine de, sende olan hiçbir şeyi bırakmamandır.
Mahabbed yoluna giren ehli kişi, üç hâl içinde bulunur. Birinci hâl fiili mahabbettir. Yani görünen sevgi şekli. Kalpler sevgi ile yaratılmıştır. Doğal olarak kalp sever. Sevginin fiili çeşidinin yansıması bu hâl içinde olan ehli kişinindir. Her insan doğumundan ölümüne kadar sevgi içindedir. Her şeyi sevebilir, birkaç şeyi de sevebilir. Bu fiili mahabbettir ve beşeri bir hâldir.
Sıfati Mahabbed içinde bulunan hâl ehli kişi. Bu da mahabbetin ikinci hâlidir. Sadıkların ve sadıklarla beraber olanların Mahabbed hâlidir. Allah’ın, ilmine, kudretine derin Mahabbed hâli içinde olmaktır. Hüseyn en-Nurî şöyle der: “Mahabbet, perdelerin yırtılması, sırların ortaya çıkmasıdır.”
Üçüncüsü; zatî mahabbetin hâlidir. Mahabbet-i Asliyye olarak da bilinir. Asli sevgidir. Allah’ı bir sebep olmaksızın sevme hâli, derin Mahabbettir. Allah’ın zatına olan mahabbettir. Bu şekildeki sevgi sıddîkler ve âriflerinkidir.
Mahabbed yolu, tamamen ihlas hâlidir ki, sadece Allah sevgisi vardır.
Hiçbirşey Allah sevgisinin önüne geçemez ve daha fazla sevilemez. Şirk koşulmasını asla kabul etmez. Kimi dünyayı ister, kimi ahireti; dünyayı isteyen dünya beşeridir. Mahabbed yolunu seçen ise, ulaşılacak bir yer olmadığını idrak eden hâle ulaşandır.
“Nefsinin hevasını kendisine ilah edineni görmedin mi?”
(Câsiye 45/3 – Müddessir 74/43)
Toprak insanı, ne istediğini bilir, ne dilediğini de…
Hacı Bektaş Veli batınisinde, insan önce kendini toprak yapmalıdır. Çünkü zaten can teslim edilince beden toprak olacak, toprağa karışacak, yüzyıllarca her zerrede olacak, gübre gibi verim sağlayacak, üzerinde ekin yetişecek ve unutulup gidecektir. Oysa ölmeden henüz can bedende iken, bedeni toprak yapmaktır.
Beden toprağına marifet tohumu ekmeli, tevhit yani birlik suyu vermeli, gerçek ve doğru orağı ile biçmeli, olup biten her duruma hoşnutluk ile rıza harmanında dövmeli, şevk yeli ile savurmalı, sevgi dostluk tartısı ile ölçmeli, yasaklardan sakınma değirmeninde öğütmeli, edeble yoğurmalı ve sabır fırınında pişirmelidir. Bu ham olan bedenin pişmiş hâlidir. Pişme ve yanma hâli batındaki anlamı budur. Beden ölmeden, toprağa karışmadan önce, ham hâlinden pişme ve yanma hâline gelmelidir.
Sevgi muhabbeti kaynar yanan ocağımızda, bülbüller şevke gelir gül açar bağımızda, hırslar, kinler yok olur aşkla meydanımızda, arslanla, ceylan dosttur kucağımızda. —Hacı Bektaş Veli
Hacı Bektaş Veli öğretisinde, öfke başta olmak ister, utanmazlık (tama) yüzde olmak ister, haset yani kıskançlık da gözlerde yer bulmak ister. Oysa o yerler tutulmuştur. Akıl baştadır, utanma yüzdedir, bilgi gözlerde yerleşmiştir. Fakat o yerlere öfke gelirse akıl baştan gider, utanmazlık gelirse utanma yüzden gider, kıskançlık gözlere yerleşirse bilgi gider.
‘İncinsen de incitme’ davası
Hacı Bektaş Veli batınisinde “yüreğini fenalığa döndürmezsen, huzur ve sukunet de seninle olur, yüreğin darlaşmaz” anlayışı yer alır. Erdemli insan, incitmez, incitene de mertlikle karşılık verir, yine incitmez. “İncinsen de incitme” manası budur. Bu bir döngüdür, halk arasında dava olarak anılır.
Bunu incitme davası olarak kabul eder ve döngüyü döndürmeye devam ederse, insanlık büyük bir kaosa döner ve her yer savaş alanına dönüşür. İncineni incitmezsen işte döngüyü (yani dönen çarkı) durdurmuş olursun. Bu da ancak şükr ve sabır ile gerçekleşir. Her olayın bir hayır olduğunu bilen idrak eden için, incinse de incitmeyen bir anlayışa sahip olacaktır.
Ben değişenim, O değişmeyen
Ben etrafında sonsuzca dönen, O çekimiyle tanzim eden.
Ben renkten renge bürünen, O tüm renkleri bünyesinde toplayan,
Ben her noktada gezinen, O noktasızlıkta biçimsizleşen.
Ben mi kaldı geriye,
Ben’den.?
(Kevser Yeşiltaş / Işık Eri alıntı..)