Çekim Yasası : Mıknatısım Mıknatıssın Mıknatıs

İndigo Dergisi’nin 7’inci yıl dönümü için sevgili Mehmet Karaarslan tarafından yazılmış yazının yorumlarında sevgili kalemdaşım Arslan Karadayı’nın, kendisinin İndigo Dergisi’ne gelişi ile bağlantılı yazdığı bir cümle hücrelerime kadar işlemişti. Ve işte dedim çekim yasasının tarifi bu: “Sen beni öyle çağırmasaydın eğer, ben sana  böyle gelmezdim!” (Nazan Bekiroğlu – Nar Ağacı)

Çekim Yasası : Mıknatısım Mıknatıssın Mıknatıs

Ve ben ekliyorum ” Ben de seni öyle çağırmasaydım, sen de bana böyle gelmezdin” Görünenin ardındaki iletişim, bilinenin ardındaki çekim daha nasıl anlatılabilir ki?

Sevgili;


Sen beni öyle çağırmasaydın, [quote]Birim, tekim, sendeyim, Gel  diye fısıldamasaydın kulağıma,

Ben neredeyim? Neyim? Nasılım? Diye sormasaydın durmadan ve sordurmasaydın bana aynı soruları, peşinden koşturmasaydın bu kadar…

Acıların içinden gülümsemeseydin, Kahkahalarıma eşilik etmeseydin,

Hiç bitmeyecek sandığım karanlıkların ardından, yine yeniden  ağaran yeni güne muhatap etmeseydin beni,

Peşinden koşmaktan yorulduğumda ve yok olduğuna ikna olduğumda, mucize varlığını, mucizelerinle hayatıma sindirmeseydin.

Acı tatlı, türlü tecrübelerin içine bir sonraki köşenin yön levhalarını gizlemeseydin.


Bir kelebeğin kanat desenindeki simetriyle gözlerime, bir müziğin ritmiyle kulaklarıma, sarhoş eden gül kokusuyla burnuma, çileğin nefis tadıyla dilime, bir bebeğin teninin yumuşaklığıyla tenime işlemeseydin.

Varlığın tüm sokaklarında, el yordamıyla ararken seni, sokak lambalarını yakmamana içten içe kızmasaydım eğer ve sadece teslim olabilince yanan ışıkların sebebini anlamasaydım gülümseyerek ve şükrederek yürekten.

Sen, Allah, Yaradan, Bir, Evrensel, İlahi Sistem; Sen çekim yasasının dev mıknatısısın, yaklaştıkça daha kuvvetle çeken aşksın ve bizi aşkla aştan yarattın. Hepimiz birer küçük mıknatısız ve tüm hayatımıza çektiğimiz yaşanmışlıklar mıknatıs parçacıkları bize çekilen, bizim çektiğimiz.

Tüm küçük mıknatıslara yani hayatıma girmiş, çıkmış, seven, sevmeyen ve sevdiğim herkesin, her şeyin bana  kattığı acı tatlı tecrübelere sesleniyorum:
” Siz beni öyle çağırmasaydınız eğer, ben size böyle gelmezdim” ve ” Ben sizi öyle çağırmasaydım eğer, siz bana böyle gelmezdiniz”.

Siz bana çekildiğiniz için, beni kendinize çektiğiniz için, farkındalığımın kütlesini arttırıp suretinden varolduğum öz mıknatısıma yaklaşmama vesile olduğunuz için size minnettarım.

İyi ki çektim sizi…İyi ki çektiniz beni… Ve iyi ki bu çekimler bütünün en yüksek hayrına idi…”

Hepimizin tek, eşsiz, canlı, sürekli değişen birer barkota sahip olduğumuza ve evrensel bir barkod okuma sistemiyle, öğrenilecek derslere, farkındalık seviyesine ve düşüncelerimizi yönlendirebilme yeteneğimize göre değişik tecrübelere ve birbirimize çekildiğimize inanıyorum.


Barkod sistemi ile ilgili görüşlerimi merak ediyorsanız önümüzdeki sayıları bekleyin.

Parapsikoloji ve Ruhsal Yetilerimiz


Özgül Süsler
Falanca yılın, filanca ayının, bilmem kaçıncı gününde doğmuşum. Kutu kutu pense, yakan top ve misket oynamışım. Komşuların zilini çalıp kaçmışım. Balkondan sarkan komşu teyze “kimdi o? “ diye sorunca, “Bilmem” demişim...