Farklı bir lisan bilmek; bir toplumu, gelenekleriyle, tabirleriyle, alışkanlıklarıyla derinlemesine anlayabilmek, hissedebilmek demektir.
Toplumumuzun oldukça aşina olduğu atasözlerinden biridir: “Bir lisan, bir insan.”
Anadilinizin yanında öğreneceğiniz yabancı bir dil, yalnızca sözcüklerden, deyişlerden ibaret bir kavram değildir. Farklı bir lisan bilmek; bir toplumu, gelenekleriyle, tabirleriyle, alışkanlıklarıyla derinlemesine anlayabilmek, hissedebilmek demektir. Elbette, tüm yaşamınızda ve özellikle iş hayatınızda, size birçok kapının anahtarını teslim edecek olan bir artıdır aynı zamanda. Tam da bu yüzden “Bir lisan, bir insan.” eder. Bilinen her bir farklı dil, tarihin adeta ince ince işlemiş olduğu bir toplumun, bir coğrafyanın, bir geçmişin içerisine davet eder sizi.
Günümüzde iş hayatında, özellikle uluslararası şirketlerde çalışan kimseler için İngilizce bilinmesi şartı, temel ve standartlaşmış bir arayıştır artık. Anadilini konuşamayan bir insan ne kadar anormal karşılanır ise, İngilizce bilmeyen kimselere de aynı şekilde yaklaşılıyor günümüzde. Üstelik diğer bir üçüncü lisan bilinmesini bekleyen kurumlar da hızla artmakta.
Peki, eğitim sistemimiz çocuklarımıza yeterince iyi bir dil eğitimi sağlıyor mu?
Bu sorunun cevabı oldukça geniş ve göreceli bir konu olmakla birlikte, bir lisanı öğrenme sürecindeki en önemli nokta, kişinin kendisidir. Örneğin, İngilizce öğrenimini sürdüren birinin, herhangi bir eğitim kurumunda aldığı dersler, kişiye o dilde yetkin olması için yeterli eğitimi sağlamaz. Kişi, öğrendiği lisanı hayatının bir parçası haline getirmediği sürece, öğrenim sürecinin bir problem haline gelmesi kaçınılmazdır. Her şeyden önce yapılacak iyi bir program, bu süreci kolaylaştırmak için atılacak ilk adım olmalıdır.
Birçok konuda olduğu gibi, lisan öğrenimi konusunda da birtakım püf noktalar vardır. Dil öğrenimi için, “zor” tabirini kullanamayacağımız gibi, kolay bir süreç olduğunu da söyleyemeyiz. Bunun en büyük nedenlerinden biri, dediğimiz üzere, başarılı bir öğrenim için ihtiyaç duyulan bir “süreç” kavramının varlığıdır. Dolayısıyla, istikrarlı, inançlı ve sabırlı olmak, bahsettiğimiz püf noktaların en temel olanlarıdır. Bunun dışında lisan öğrenimindeki önemli ipuçlarını şu şekilde sıralayabiliriz:
- Önce, öğreneceğimiz dilin alfabesini ve okunuş kurallarını iyice kavramak,
- Not alarak çalışmak, alacağımız notlar için özel bir defter edinmek,
- Temel bilgiler olan kişi zamirleri, soru zarfları, sık kullanılan tabirler, varsa artikeller, renkler vb. gibi konulara hakim olmak,
- Anlamıyor olsak da, öğrendiğimiz lisanda televizyon ve radyo kanallarını dinleyerek kulak aşinalığını sağlamak,
- Yazılı ve sözlü olarak pratik yapmak,
- Yetersiz olduğumuz düşüncesini bir kenara bırakıp, konuşmaktan korkmamak,
- Temel kuralların öğrenilmesinin ardından, konuları kategorilere ayırarak çalışmak (Örn. “Ev eşyaları, iş hayatı, aile bireyleri” vb.)
- Kavramakta zorlandığımız başlıkları (çok fazla “Neden?” demeden)* öğrenene kadar sormak – irdelemek,
- Belli bir seviyeye ulaştıktan sonra film izleyip, kitap okuyarak algılama düzeyimizi ve hızımızı arttırmak,
- Çeşitli metinler ve şarkı sözleri çevirerek, lisan üzerindeki yetkinlik düzeyimizi yükseltmek.
Bir lisan, bir insan
Zihninizi ve hayatınızı, yaşanacak keyifli bir öğrenim sürecine hazırladıktan sonra uygulayacağınız bu püf noktaların yanında, istikrarlı bir çalışma ile bir bedende birçok kültür ve hayat görüşü taşıyabilir, “Bir lisan, bir insan.” atasözünün realitesini hayatınıza katabilirsiniz.
Dil öğreniminde “Neden?” sorusunu çok sık sormak, öğrenme sürecinizi negatif etkileyebilir. Bunun sebebi, bazı dillerde çok farklı kalıp ve kuralların yer alıyor olmasıdır. Örneğin; Türkçe’de “Seni özlüyorum.” tabiri, Fransızca ve Yunanca gibi bazı lisanlarda “Sen bana eksiksin.” şeklinde söylenir. Veya Yunanca’da soru işareti, Türkçe’deki noktalı virgüldür(;). Bu tarz durumlar karşısında soracağınız “Neden?” sorusunun herhangi bir cevabı bulunmamaktadır. Yalnızca “Öyledir.”
