Bir çocuğun sığınağıdır anne ve babasının gölgesi. Yetişkin olduğu zaman bile ‘çocuk masumiyetini’ korur o gölgede insan. Nasıl kirlenmiş olursa olsun elleri, bu dünyanın öfkesinden, gamından, kederinden, kıskançlığından, öyle temizlenir o kutsal elleri her öptüğünde.
Duyduğu ilk ses, dokunduğu ilk ten ve dünyanın varoluş sebebini, sevgiyi en yalın, en saf, en çıkarsız, en fedakar haliyle tanıdığı yürektir anne babası bir çocuk için. Peki ya bu güven duygusundan mahrum büyüyen çocuklar?
Peki ya bu güven duygusundan mahrum büyüyen çocuklar? Kimselerinin biz olduğumuzun farkına varmadığımız ve kimsesizliğe terk ettiğimiz kimsesiz çocuklar? Ne büyük bir cesarettir onlardaki. Ne zor bir sınav seçmişler kendilerine. Fakat bu sınavın sadece onların sınavı olduğunu zannetmemiz bizim en büyük yanılgımızdır.
Sorumluluğu üzerimizden atıp, kimsesiz çocuklarla ilgili çıkan trajik haberlere “Vay vicdansızlar, vah yavrucuklar” demeyi biliyoruz sadece. Çocuk esirgeme kurumlarında canla başla çalışan, aldıkları sorumluluğu layıkıyla taşıyan insanlarımızı tenzih ediyorum. Vicdanın varlığı ortaya konup gereği yapılmıyorsa, kimsesiz çocukların da sadece adı buzdolabı süsü gibi asılacak sözüm ona sadece adı vicdanlı yüreklerde. Bir flaş haber süresince uyarılacak adı vicdanlı yürekler ve onlar için yapabilecekleri en kötü şeyi yapacaklar. Acıyacaklar. Onlar acınacak değil, kutlanacak, ayakta alkışlanacak küçük cesur yürekler. Asıl onlara acıyan hacmi büyük korkak yüreklere acıyorum ben.
Peki ne yapabiliriz onlar için acımaktan başka? Öncelikle böyle zor bir karmayla dünyaya gelmeyi seçtikleri için yürekten, samimiyetle kutlamakla başlayabiliriz işe. Saf niyetle düşündüğümüz ve düşünce yoğunluğunu duyguyla arttırdığımız zaman, hislerimiz bütün kimsesiz çocukların yüreklerine tek tek dokunacak ve hayatlarına ışık olacaktır emin olun.
Günde sadece 5 dakikamızı ayıralım onlar için. Egomuzun iş, güç, çoluk çocuk bahanesi uyduramayacağı bir zaman bu. Nelere harcamıyoruz ki? Hem bu cesur yürekler değmezler mi sizce daha nice 5 dakikalara?
Bu 5 dakikada, önce semtimizdeki, sonra ilimizdeki, sonra ülkemizdeki ve tüm dünyadaki kimsesiz Çocukları düşünelim. Düşüncelerimizi ve duygularımızı yoğunlaştırıp onlara sevgi gönderelim. Hiç merak etmeyin milyonlarcasının hepsi ne olduğunu bilmeden bu enerji yoğunluğunu hissedecekler, sebebini bilmedikleri bir ferahlama duygusuyla tanışacaklar. Onlar için güzel dileklerimizi tüm saf ve samimi duygularımızla ilahi sitemin dilek kutularına gönderelim. Sevgi dolu, bilinçli bakıcı anneler, daha güzel yatakhaneler, faydalı sosyal aktiviteler, farkındalıklar dileyelim onlar için.
Unutmayalım ki her şey düşünceyle ve niyetle başlar, şekillenir. Bugün hala çocuk esirgeme kurumlarında sevgisizlik varsa, çocuklarımız kötü muameleye maruz kalıyorsa, yeterince sevgi üretemediğimiz, paylaşamadığımız ve bu kadar basit bir sorumluluktan bile kaçtığımız içindir. Belki de bunu deli saçması görüp işe yaramayacağını düşündüğümüz içindir. Oysa nefret, kin gibi düşük frekeanslı duyguları bir karanlık odaya benzetirsek, her birimizin sevgiyle bir mum yaktığını düşünün, odanın tamamı aydınlanır. Küçücük bir karanlıkla kocaman aydınlığı karartamazsınız. Aydınlık taraf, mümkün olduğunca az ışıklı yere yetmeye, aydınlatmaya çalışacaktır. Ama küçücük bir aydınlıkla kocaman karanlığı aydınlatmaya en azından başlayabiliriz. Bir sevgi on nefrete bedeldir. Emin olun ki saf sevginin ve güzel niyetin gücü koruyucu kalkan gibi çocuklarımızı koruyacaktır.
“Sorumluluk dediğin bu mu? 5 dakika düşündük, sevdik bitti öyle mi?” dediğinizi duyar gibiyim. Hayır. Bu sadece bir başlangıç. Her gün ayırdığımız bu 5 dakikalarda gerçekten samimiysek, hayat onların yüreklerine uzattığımız yüreklerimizle, gerçekten ellerini tutabileceğimiz ortamı ve zamanı bize yaratacaktır. Uyanık olup hayatı okumak ve niyetimizin oluşturduğu fırsatları değerlendirmek de bizim sorumluluğumuz. Eğer kulak verirsek, yüreğimizin sesi bize onlara faydalı olacağımız her neyse onu fısıldayacak ve sorumluluktan kaçmazsak, tüm evren akıl almaz sürprizlerle bizi onlara faydalı olacak eylemlere itecek.
Bir de bizim görmediğimiz, bilmediğimiz ve belki de gözlerimizle hiç şahit olamayacağımız ama çorbada tuzumuzun olduğunu hep bileceğimiz şeyler var. İlahi sistemin dilek kutularına kimsesiz çocuklar için saf niyetle gönderdiğimiz dilekler de boşa gitmeyecek. Zamanı geldiğinde o kutular açılacak, çocuk esirgeme kurumlarındaki tüm kötü duygular ve davranışlar yerini yavaş yavaş sevgiye bırakacak.
Bir kez bildikten sonra sorumludur bildiğinden insan. Zararım dokunmuyor ya faydam da olmasın varsın diye düşünürsek, nötr kalırsak, zarar verenlerin gücüne güç katmış, negatife hizmet etmiş oluruz unutmayalım. 0 (nötr) -1 (negatif) den büyüktür. Fakat yan yana koyup işlem yaparsanız 0 –1 = -1 ya da -1 + 0 = -1 olur. Sonuç negatif çıkar. Üzerinde düşünmeye değmez mi?
O çocukların yüzündeki gülümsemede sizin de payınız olsun istemez misiniz?
Gün bugündür… Hemen başlayalım…