Trafik Yazı Dizisi (II)
Korku kültüründe, ortamın şartlarına, cinsiyete, yaşa, sosyal rollere, maddi duruma, mevki ve makama ve hatta kişinin vücut yapısına göre değişen iki farklı bilinçle hareket edilir. “Sen güçsüzsün, ben güçlüyüm” diyen ben bilinci ile “ben güçsüzüm, sen güçlüsün” diyen sen bilinci. Ve birey her iki bilinci de yerine göre kullanır. Yani kimin kime gücü yetiyorsa bilincidir bu.
Trafik kazaları ile ilgili ilk yazımızda ( Trafik Kazalarının Ardındaki Sır ) kazaların oluşumunun nedenine evrensel değerlerin yokluğu dedik ve şimdiki yazımızda ise evrensel değerlerin ortaya çıkmasını engelleyen kültürden bahsedeceğiz. Korku kültürü.
Toplumların kimliğini oluşturan iki temel kültür vardır. Korku kültürü ve değerler kültürü (sevgiye dayalı kültür). Ülkemizde baskın olan kültür korku kültürüdür. Hal böyle olunca trafikteki insanların algı, düşünüş ve davranışlarında da maalesef bu kültürün etkisi vardır.
Trafikteki korku kültürünü örnekler ile inceleyelim:
İlgili kaynakta, yaşanmış bu olay tarafların isimleri değiştirilerek paylaşılmıştır: *
Otuz yaşlarındaki Ahmet kırmızıya dönen ışıkta durur. Arkadan gelen araba duramaz ve Ahmet’in arabasına vurur. Ahmet, vuran arabanın genç sürücüsüne (onun da adına Demir diyelim), “Ne oldu, kırmızı ışığı görmedin mi, niye vurdun?” diye sorar. Yirmili yaşlarında gösteren Demir: -“Seni delikanlı biri sandım!” diye yanıtlar.
Korku kültüründe merkez güç unsurudur. Bu gücü belirleyen öğeler ise belli bir makama – mevkiye – maddiyata sahip olmaktır. Böyle bir güç unsuru bulunduğumuz ortamda yoksa var olan kurallara uyulmaz bilakis kuralı çiğnemekten hoşnut olunur. Nitekim bahsedilen olaydaki gibi. Aynı durum yalnız bir farkla yaşanmış olsaydı sonuç da farklı olacaktı. Trafik ışıkları yerine o noktada bir trafik polisinin olduğunu düşünün. Olayda “Seni delikanlı biri sandım” diyen Demir, büyük bir olasılıkla bundan daha farklı bir tepki verecek ve hatta kırmızıya dönen ışıkta Ahmet gibi duracaktı.
Demir, verdiği yanıtla emniyetli bir yolda kırmızıya dönen ışıkta geçmeyi delikanlılıkla bir tutuyor ve aynı zamanda bu davranışta bulunmayan kişileri ise zayıf karakterli olarak görüyor. Gücü simgeleyen, birtakım kural, inanç haline gelmiş davranışlar vardır ve korku kültüründe Demir’in göstermiş olduğu bu tavır ve benzeri davranışlar normaldir.
Korku kültüründe, ortamın şartlarına, cinsiyete, yaşa, sosyal rollere, maddi duruma, mevki ve makama ve hatta kişinin vücut yapısına göre değişen iki farklı bilinçle hareket edilir. “Sen güçsüzsün, ben güçlüyüm” diyen ben bilinci ile “ben güçsüzüm, sen güçlüsün” diyen sen bilinci. Ve birey her iki bilinci de yerine göre kullanır. Yani kimin kime gücü yetiyorsa bilincidir bu.
Prof. Dr. Selahaddin Anık’ın İstanbul Baro Dergisi’ne anlattığı bilirkişilik anılarına Milliyet gazetesinde yer veren Hasan Pulur’un yazısından yapılan bir alıntıda, sen – ben bilinci ile hareket edildiği çok net görülmektedir.
Prof. Anık ile o da profesör olan arkadaşının arabasıyla Mecidiyeköy’den geçerlerken karşılarına bir kamyon çıkar. Kamyon ters taraftan gelmiştir, kesin olarak hatalıdır. Kamyon şoförü sıska, edepsizin biri. Aşağı iner, ileri geri konuşmaya başlar. “Kaplumbağa”yı kullanan profesör de iner, kamyon şoförü profesörü görünce siner. Karşısındaki 1.90 boyunda, ona göre dev gibidir; hemen ağız değiştirir.
“Abi kusura bakma, olur böyle şeyler!”
Kamyon gazlar gider!
Kamyon şoförü önce ben anlayışı içindeyken karşısındakini görünce gücünün yetmeyeceğini düşünüp birden sen anlayışına geçmiştir. Korku kültüründe hakim olan sen – ben anlayışı konuşma tarzında da kendini gösterir. Olaydaki kamyon şoförü kendisinin güçlü olduğuna inanarak karşısındakini korkutma amaçlı ileri geri konuşmaya başlamış lakin karşısındakinin vücut yapısını gördüğünde bunu temel alarak kendisinden daha güçlü olduğuna inanmış ve ardından da konuşma biçimini değiştirmiştir. Korku kültüründe karşılıklı konuşmadan ziyade korkutma veya korkmaya odaklı bir konuşma biçimi vardır. Korkuya odaklı bir bilinçle hareket eden bir kişide hiçbir şekilde kibar iletişimi göremezsiniz.
Prof. Anık’ın en az bunun kadar ilginç olan bir diğer anısı ise şöyledir:
40 yıl önce, eski E-5 yolunda 15 tonluk bir kamyon, koskoca askeri bir tankla çarpışır. Kazayı incelerken, savcının dosyadaki bir sorusunu kamyon şoförü olan sanığa sorarlar:
“Niye yolun solundan ve ortasından gidiyordun? Yolun sağından gitseydin bu kaza olmazdı.”
Şoförün cevabı hâlâ kulaklarındadır:
“Efendim yolda seyreden en büyük araç benim… Benden büyüğü yok ki, beni gören bütün küçük araçlar kaçar. Ben ne bileyim ki önüme bir tank çıkacak!”
Korku kültüründe kişi, birtakım nesnelerin, makam, mevki ve zenginliğin güç göstergesi olduğuna inanır. Şayet bu öğelere de sahipse bunların verdiği güvenle kendini güçlü görmeye başlar ve gücün ezici yanını kullanır. Trafikte de taşıt gibi somut nesneler kişi için bir güvencedir. Nesne ne kadar büyükse, sağlamlılığı, dayanıklılığı v.s. ne kadar fazla ise o nesne bir güç göstergesidir. Kişi bu nesne aracılığı ile kendini güvende ve güçlü hisseder. Olayda kamyon şoförü aracının büyüklüğüne güvenip aracın bu özelliğine dayanarak her daim trafikte geçiş üstünlüğünün olduğuna inanmakta ve buna göre davranmaktadır.
Bu geçiş üstünlüğü ve bahsettiğimiz diğer tüm davranışlar trafikte yazılı olmayan ama korku kültürüne göre hareket edenler tarafından oluşturulmuş gizli bir trafik kuralıdır.
Korku kültüründe güce sahip olan saygınlığı hak eder. Böyle bir ortamda ezenler ve ezilenler vardır. Kim daha güçlüyse haklı olmasa bile gücünden dolayı haklıdır ve o kişiye saygı duyulur. Saygın, her yerde sözü geçen bir kişinin kaza yaptığını ve bu kazada hata payının çoğunun onda olduğunu düşünün. Muhtemelen böyle bir kültürde bu kişinin yaptığı kazada ceza alma olasılığı çok çok düşüktür.
Trafiği yöneten ne trafik polisi, ne de en üst makamlardır. Trafiği yöneten korku kültürü ve buna bağlı olarak gelişen sen-ben bilincidir. Ve böyle bir ortamda farkındalık olmadığı sürece değerlerin oluşmasını beklemek anlamsızdır ve değerlerle hareket edeni kaale almamak, zayıf karakterli görmek ise korku kültürünün dışlamasıdır.
Tüm bu korku kültürünün baskısının farkında olmak ise bizi bir adım ileriye atar ve daha bilinçli hareket etmemizi sağlar.
Gelecek yazımızda evrensel değerlerle hareket etmenin trafiği iyi yönde nasıl etkileyeceğini inceleyeceğiz.
[divider]
* Doğan Cüceloğlu’nun resmi web sitesinde kendisinin gözlemlediği trafik kazası olayı.