Davranıyorum… Konuşuyorum… Düşünüyorum…
Hepimize küçüklüğümüzden itibaren davranışlarımıza dikkat etmemiz gerektiği, başkalarına kötü davranmak, çalmak, sahtekârlık yapmak gibi edimlerimizin en azından ahlaken kabul edilebilir olmadığı, toplum kurallarına aykırı olduğu öğretilmiştir. Bunu zaten biz de kendi davranışlarımızda gözlemleyebiliriz.
Eğer birilerine karşı saygısız davranırsak çoğunlukla anında tepki görürüz. Hırsızlık ve sahtekârlığın cezası vardır. O yüzden hoşumuza gitsin gitmesin, edimlerimizin bir şekilde karşılığı olduğunu -her ne kadar bazen kendimizce kurnazlık edip bazı şeylerin yanımıza kar kalacağını sansak da- biliriz.
Gelelim sözlerimize. Edimlerimiz için bilinenler sözlerimiz için de geçerlidir. Yine her ne kadar geniş kapsamlı olarak algılamasak da sözlerimizin gücünü biliriz. Kıstasımız çoğunlukla başkalarının sözlerimize verdiği tepki olur. Kötü sözlerimizin bizi dostlarımızı kaybetmeye kadar götüreceğinin farkındayızdır. Yine bu noktada hani bazen pek içimizden gelmese de kaybedeceklerimizin daha fazla olduğunun bilinciyle dilimizi tutarız.
Evet, bizim irademiz dâhilindeki başka bir eylem olan düşünmeye geldik şimdi. Bazılarımız düşünmenin irademiz dâhilinde olmadığını düşünebilir. Kafamızda düşünceler şimşek hızıyla geçip giderken onlara yetişmemiz mümkün görünmeyebilir. Oh, ne güzel. Kafamızın içine kimse girmeyecek, bizi ayıplamayacak ya? Canımız ne isterse onu düşünelim – mi? Kafamızı bozan arkadaşımıza zihnimizde bir güzel ağzımıza geleni söyleyelim – mi? Ya, öyle ya, kim bize ne tepki verecek – mi?
Düşüncenin kendi vücudumuz üzerindeki gücü bugün birçok insanın fikir birliğine vardığı bir konu. Olumlu düşüncelerin ve dolayısıyla pozitif yaklaşımın bağışıklık sistemini güçlendirdiği, moralin hastalıkları yenmedeki önemi büyük ölçüde kabul görüyor ve yine hastalıklardan konuşurken insanların genelde “Bütün hastalıkların kaynağı stres,” diye fikir belirtmeleri bu bilinçlenmenin göstergesi.
Yine birçoğumuz kendi kendimize, ‘Yok ben bu işi yapamıyorum, beceremiyorum,” diye tekrar tekrar söylemenin sonuçta gerçekten de becerilerimize sekte vurduğunu tecrübe etmişizdir.
Nasıl bizim davranışlarımız ve sözlerimizin dünyamızda bir karşılığı varsa, nasıl kendi hakkımızdaki düşüncelerimiz bizi etkiliyorsa olaylar ve insanlar hakkındaki düşüncelerimiz de onları etkiliyor. Düşüncelerimizden sorumluyuz. Onları, ‘Aman, ne olacak? Alt tarafı düşünce işte, kime ne zararı var?’ diye başıboş bırakırsak bu defa neden hayatımızın istediğimiz gibi gitmediğini kara kara “düşünürüz”.
Nasıl her davranışımıza her sözümüze özen göstermemiz bizim hayrımızaysa her düşüncemize özen göstermemiz de bizim hayrımızadır. Düşüncelerimiz aynı zamanda geleceğimizin tohumlarıdır. Kendimizi ileride iyi bir yerde görmüyorsak iyi bir yere gelemeyiz. İnsanlar hakkında olumsuz şeyler dilersek bizim başımıza olumsuz şeyler gelir. Bizden çıkan bize geri döner, ister davranış ister söz ister düşünce olsun.
Her düşünceye dikkat etmek çok zor gibi gelebilir çünkü düşünceler başta da belirttiğim gibi biz daha ne olduğunu anlamadan aniden birbiri ardına sökün ederler. Bir teoriye göre günde kafamızdan yaklaşık 60.000 adet düşünce geçiyormuş. Bu tabii ki biraz pratik ve kendini adama gerektiren bir iştir. Zaman geçtikçe bunu daha kolay yapar hale geliriz.
Diğer yandan düşüncelere dikkat etmek ifadesi biraz havada kalıyor gibi gelebilir. Günlük hayatta bunun karşılığı neler olabilir?
-Üff, hava gene yağmurlu.
– Her gün güneşli olacak değil ya, bugün de yağmurlu. Yağmurun benim keyfimi kaçırmasının ne âlemi var ki? Dışarı çıkacaksam alırım şemsiyemi, içerdeysem de oturur dışarı seyreder, sıcak bir çay içer, bu havanın keyfini çıkarırım.
– Bana falanca kişi geçmişte haksızlık etti.
– Evet, geçmişte etmiş olabilir ama bu geçmiş bitmiş artık. O insan o anki anlayışı ve kapasitesi ölçüsünde böyle davranmış olabilir, elinde o kadarı gelmiştir. Belki de ben fazla beklenti içindeydim. Şimdi şu anın tadını çıkarmak varken ben kendime haksızlık etmiyor muyum?
– Geçmişte becerememiştim, şimdi gene yapamazsam ne olacak ha?
– Geçmişte yapamamamın nedenlerini artık biliyorum, aldığım dersler var, şimdi farklı bir strateji izleyebilirim. Geçmişte olmadıysa şimdi de olmayacak diye bir kural yok.
Bu örnekler böylece uzar gider. Her şeyden önce yapıcı düşünceler bizim enerjimizi artırır, yapmak istediklerimizi yapacak gücü daha rahat kendimizde buluruz. Bizde iyi duygular uyandırmayan, karamsarlığa sürükleyen her düşünce enerjimizden de çalıyor, bizi biraz daha olumsuz ruh haline itiyor demektir. Olumsuz ruh hali de bildiğimiz gibi olumsuz düşünceler üretmeye elverişli bir ortamdır. Bu böylece sürer gider, ta ki biz kendi bilincimiz ve irademizle bu durumdan çıkmaya karar verip farklı bir bilinç seviyesine geçene kadar.