İnternet üzerinden iletişim kuran ve bilgi paylaşımında bulunan insanların gerçekte ne kadar sosyalleştiği ciddi bir tartışma konusu…
2012 yılı itibariyle 7 milyarlık dünya nüfusunun 2 milyarı internete erişirken, Türkiye’de mobil internet erişiminin de etkisiyle bugün internet abonesi sayısı 18 milyonu geçmekte her iki evden birinde internet yer almaktadır.
Sosyal medya,internet kulanımının artmasıyla, başta Myspace, Facebook, Twitter gibi sosyal ağlar, mobil internet erişiminin yaygınlaşmasıyla birlikte her gün, hatta her an takip edilebilir hale gelen yüz milyonlarca insanı kapsayan ve üzerine pek çok tartışmalar yürütülen toplumsal bir fenomen haline gelmiş durumda.
Ancak internet üzerinden iletişim kuran ve bilgi paylaşımında bulunan insanların gerçekte ne kadar sosyalleştiği ciddi bir tartışma konusu. Sosyal medya üzerinden gelişen iletişim sosyal iletişimin basit birer araçları olarak kalsaydı elbette bu tartışmaların yapılmasına engel olurdu. Oysa sosyal medya zemininde yaratılan sanal ilişkilerin, yüzyüze iletişimin yerini alması, gerçek insanların suretlerinin, yani internet üzerinde kurguladıkları kişilikler arasında dolaşmasına neden oldu.
Sanal dünya, kişinin gerçek hayatta karşılaşmadığı ve belki ömür boyu karşılaşmayacağı kişileri sosyal ağlarına “arkadaş” olarak dahil etmesine, gerçek hayatta arkadaş edinemeyen bir gencin Facebook’ta “arkadaş” listesine yüzlerce, hatta binlerce kişiyi eklemesine, onlara kendisiyle ilgili bilgiler sunarak gerçekten arkadaşlık kurduğu yanılgısına sebebiyet veren hızlı dezenformasyon sürecini başlattı.
Öyle ki haftalardır ulaşamadığınız bir yakınımıza ev ve cep telefonları yerine Facebook üzerinden ulaşıyor, dışarı çıkıp herhangi bir mekanında “Şu an, şurada, şu kişi ile” şeklinde gönderilerle, bilgisayar başında değilken bile mobil olarak sosyal medyanın içerisinde yer alabiliyor olduk.
Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle yaşanan masum duygular da büyük bir erozyona uğradı. Özellikle sosyal medyaya sunulan kişiliklerin, gerçek kişiliklerinden giderek uzaklaşması gerçek hayattaki sosyal ilişkileri olumsuz yönde etkiledi. Etraflarında farklı imaj oluşturmaya çalışan kişileri de kolayca ele verir oldu. Yüz yüze bakan, iç içe yaşayan insanlardan, hoşuna gitmeyen bir durumda biri diğerini “arkadaş” listesinden silen, kendi sayfasına erişimini engelleyen, onun yerine her gün listeye birkaç kişi ekleyen,sanal arkadaşlarla dertlerini değil komik videoları ya da görüntüleri paylaşan; gerçek sosyalleşmeyi yaşayamadan binlerce arkadaşa sahip olduğu yanılsamasına sürüklenen; “şu kadar paylaşımım var, X sayıda arkadaşım var, Y sayıda takipçim var” şeklinde bir prestij kaygısından ve amaç dışı kullanımdan öteye gitmeyen sanal alem köleleri olduk.
Bu durumda karşı cinsle internet üzerinde tanışan ve iletişime geçen, “arkadaşlarını” Facebook’tan edinen ve iletişimini de bu platformdan sürdüren kişilerin gerçekte ne kadar sosyalleşebileceğini düşünemedik. Belki de bunun üzerine düşünmeyi de hiç denemedik. Öyle değil mi?