Ezelden bağlantılıyız varlığın kendisine. Ebede kadar ise zaman küresi emrimizde. Ezel bağlantısı; ebed rüyası ve kendi etrafında dönen zaman. Dönüşte seyretmek var sadece, bakışta ise doğrusal yalan. Ezel ebed ise işte tam şu “an”!
Var olan bir şeyin farkına varılması keşiftir. Baktığını görenlerin ömrü keşifler içerisinde geçmektedir. Keşfetmek sonsuzluğu seyretmektir. İnsan keşif ehlidir. Keşfederek gelişir. “Keşfeden insanın, keşfeden melekelerinin” kendini bilişi ise en büyük keşif ve ilerlemedir. Ezelimizi keşfedeceğiz. Ezelle ilerleyip ebedle sevineceğiz.
Bizler zaman olup tüm mekanlarda aşkla dans edeceğiz. Sıyrılacağız vücudumuzu saran tüm korkulu hayallerden. Çırılçıplak varlığımızla sıcacık kuşatacağız ezeli sevgimizi. Ezelle bağlantılı her bir ruh zerresi, bilecek ve görecektir ki! Ezel asıl sevgili! Ezelinizle bağlantıya geçin ve asıl varlığınızı keşfedin.
Zaman ve yine zaman. Akıp gittiği varsayılan! Akan zaman değil, biziz! Su misaliyiz. Biz aktıkça zamanı gerçekleştiririz.
Mekanı ise hayalimizde ve öz ruhumuz ile birlikte besleyip ve yine o hayalin içinde kendinden geçmiş bir seyir halindeyiz. Gerçeğin ta kendisiyiz. Bizim olmadığımız yerde ne zaman gerçektir ne de mekan önümüze serilecektir. Ey insan!
Var olduğunu bileceksin. Yokluğu aklından sileceksin. “Yok” denilen senin henüz fark edemediğin şeylerdir. “Tüm” içinde yok diye bir şey var edilmemiştir. Varsın evet! Çünkü kudretin var. Kudreti olmayan var olamaz. Kudreti olan ise hep var demektir işte bu kudret hem ezeli ve hem de ebedidir. Öncesi olmayanın sonrası nasıl olabilir ki? Ezel bağlantısını fark eden varlık, ebedi olduğunu da anlayacaktır. Sonsuzlukta, durup dururken hiçbir varlık ortaya çıkmayacaktır. Tüm zamanlarda var olanlar ancak yaşayacaktır. Var olmayan yaşayamaz. Var olan ise asla yok olamaz.
Ezel ve aşk. Ezeli olan sadece aşktır.
Ezelini fark eden aşkla yaşayacaktır. Ezelde, aşktan başka bir şey asla yaratılmamıştır. Bizler aşkız. Aşklar biziz. Biz aşkın yaşayan eti ve kemiğiyiz. Etin ve kemiğin aşkı olamaz. Aşkın, ete kemiğe bürünmüş sonsuz hayatıdır bu rüya. Rüyadan uyanınca da, bulacağız kendimizi yine bir üst boyut aşkında! İnsanı kendinden geçirici bilişler ve fark edişler ve sonra aşkın mecnunu olup çöllere yerleşmeler. Çöller gibi kurak ve ıssız ve çöller gibi yapayalnız ve mahzun bir insanlık karşısında haydi aşk dolu yürekler, insanlık sevinçten ağlamak için çoktan beridir hayalini gözetler!
Yüreğinizden kelimelerinize aşk hattı çekin! Aşksız, toprağa basmayı bile reddedin.
Bir şeyler yapın ve edin. Acı çekiyorsunuz. Acı çekmeyi kaderiniz zannediyorsunuz. Kaderiniz öz varlığınızın özü olan aşktan ibarettir. Gerisi ise illüzyonun dayattığı köleliktir. Cesarete ihtiyacınız var. Aradığınız cesaret damarlarınızda dolaşan aşk zerreleridir. O zerreler sayesinde yaşayabiliyorsunuz ama zerreleri görmezden geliyorsunuz.
Birileri kalkıp sizlere neler yapacağınızı söylesin istiyorsunuz. Özgürlüğü seçmelisiniz. Yanlış seçimlerinizi derhal değiştirmelisiniz. Çünkü yaptığınız seçimler sizleri köleleştiriyor ve acılar çektiriyor. Özgürlüğü seçerseniz eğer özgürce seçim yapabilirsiniz. Aksi takdirde seçim yaptım zannedip köleliğe hizmet edersiniz. Seçim sizindir.
Şu bir gerçek ki! Sadece aşkı anlasak ve sadece aşk olarak yaşasak kalpler aşk diye sevinçten duramaz ve yine duramaz ve ağlar! Varlığınız sizin en büyük anlamınızdır. “Var” olun! Varlığınız yaşayan aşktır. Aşk özgür kılar. Özgür kılan sizindir. Özgürlük sizin her şeyinizdir. Her şeyinizle özgür olmak ta sizlerin asıl istediğidir. O halde ve bu durumda sonsuzluğa yayılmış engin kalp varlığınızla yaşayın öz benliğinizi ve reddedin sonsuz kölelikler serüvenini. En basit mantık hesapları dairesinde kısırca dönen bir zihin bile bilebilir ki insan ya özgürdür ya da köle. Sizce hangisi mutlu ve de huzurlu?
İnsan kendisine odaklıdır. Dışarıda odaklandıklarınız sizsiniz.
Siz içinizi dışınızda ve dışarıda yaşayan seçimsiniz. Aklın ayırma ve parçalama mahareti ile “tüm” olan varlığın “tümel” gerçeğini, evirip çevirip illüzyonla kendini deneyimleyensiniz. Acaba kendimiz miyiz? Kendimizden de şüphe etmeli miyiz? Şüphesiz biz madde miyiz? Madde isek eğer mana dediklerimiz nedir? Ayırımların sonu gelmez. Sonu gelmeyen ayırımlar “Bir”e,”Birliğe” ve “Tüm”e ihanettir. Akıl karı olan iş “Bir” olmak ve “Bütünleşmektir”. Gerisi ise sadece hikayedir.
İnsan, bazen bütün çabalarına rağmen kendi amacına yenilir ve insan yine bazen yakalamaya çalışırken yitirir.
Niçin böyledir? Bazen tüm çabalar ve tüm yakalama arzuları neden kaybettirir? İnsan arzular ve bu doğaldır ama arzular bizi eğer emri altına almış ve sıkıca kavramışsa bu durumda kaybetmek kesinleşir. Arzularımızı kendiliğinden yaşamamız gerekir. Çabasız ve gayretsiz. Dinginlik ve sükunet çaba gerektirmez.
Dinginlikte ve sükunette en büyük başarılar gizli. Ağır ve sağlam giden daha çabuk erişir. Eriştikçe arzularından özgürleşir. Özgür oldukça çabaya gerek kalmaz. Çünkü gökyüzü aydınlıklarla doludur. Büyük ışığa doğru yaklaştıkça insanın tüm ruhu huzur rüzgarlarıyla “bir” olur. Asıl arzulanan ise işte bu birlik ruhudur.