Kimsenin hasreti, kimseye benzemez, ama adı hasrettir işte. Kendi içinde de sayısız hüznü barındıran…
Kimimiz bahara hasretken, kimimiz ebedi diyara göçmüş yakınlarımıza, kimimiz de peşimizi bırakmayan geçmişimize…
Genelde hep aşklarımızdır hasret hastalığına tutulan. Zira her an ne düşündüğünü, ne yaptığını merak ettiğimiz, hangi yollardan geçip, nerelerde bulunacağını hesap ettiğimiz, onu az da olsa görebilme umudunu her zaman taşıdığımız sevdalarımız vardır ya; işte bu kaçan sevdalarımız üzerine sebebi yüzlerce olan ayrılık hikayelerinin ardındaki sırlarımızdır hasretimiz. Çünkü bundan böyle kollarını kocaman açarak sarıldığın ve kokusunu derin derin içine çektiğin, O yoktur yanında. Ve O’nun olmadığı çoğu zaman da içine derin bir nefes çekmek mümkün değildir artık. Hayatın boyunca alışmak zorunda kaldığın şiddetli bir astım gibi senledir ve her nefes alışında biraz daha fazla hasret biner yüreğine… Bir O’na hasret kalırsın, bir de O’nunla soluduğun havaya, derin derin içine çektiğin kokusuna…
Diğer yanda dostlarımız vardır. Onları da çok uzun zamandır görmüyoruzdur. Aradaki mesafelerin çok kısa olmasına, aynı yollardan geçilmesine, aynı manzaranın seyredilmesine, zaman zaman aynı mekanlara gidilmesine rağmen, hatta bir bakış mesafesine kadar yakın olunmasına rağmen görüşemediğimiz bu dert ortaklarımızla yaşanan bu olmamışlık, bu ayrılık nasıl açıklanır sizce? Bunun sebebi de mi hasretliktir?
Kimi gün radyoda çalan şarkının ardından aklımıza gelen babalarımız, annelerimiz, kardeşlerimiz, büyükannelerimizin aziz hatıralarının, şarkının bitimine doğru gözlerimizde bıraktığı göz yaşıdır hasretlik. Hoş bir seda bırakıp gittikleri hayatlarımızda, hepsinin özlemi her geçen gün ayrı ayrı ayrı sızlatmaktadır yüreklerimizi.
İşte insan denilen bu varlık, ne yazık ki her zaman sevdikleriyle birlikte olamayabiliyor bu dünyada. Böylece gidenlerin ardından çaresizliğin ne kadar zor olduğunu anladığın zamana denk geliyor hasretlik. Ve o an yalnızlığı içine sindirmeye çalışırken, bedeninin sevdiklerinin yanında, ruhunun ise çok uzaklarda olduğunun farkına varmanla artıyor içindeki sessizlik. Bu sessizliğin cevabı da, özlediğinde gidememek oluyor sevdiklerine. Hasretlik de gelip gidememe arasında yaşadığımız yalnızlığımızı her geçen gün arttıran bir sözcükten öteye gidemiyor nedense.