Paranın Sırrı: Madde mi mana mı?

Para para para. Varlığı bir dert, yokluğu yara para. İnsanoğlunun evlattan ve sağlıktan sonra en baba sınav sorusu… Bir yönden adalet sağlayıcı, emek bedeli. Bir yönden tüm terazilerin adalet ayarını şaşırtan güç…

Hayat para madde mana

Paranın Sırrı: Madde mi mana mı?

Ne zor bir iştir parayla ilişkilerimizi, bakış açımızı dengelemek. Onun dizginleri altına girmeden, bizi yönetmesine izin vermeden onu yönetebilmek.. Amaç olduğuna dair böbürlenmesine karşın, araç olduğunu hatırlatmak. Haddini bildirmek.

Paranın gücüyle güçlendiklerine inanan zavallıları, insan olmanın asaletiyle şaşırtmak ne güzel bir meziyettir. Gözlerinde büyüttükleri ve kendilerine  elbise ettikleri kağıt parçaları, insanlık onurunun ateşiyle yanıp küle dönünce, çırılçıplak kalıverirler. Hırçınlaşırlar. Parasız bir hiçtirler ve parasızlar da hiçtir onlar için. Var olmanın yolu ondan geçer çünkü. Paraları kadar var olurlar.


Kötü bir şey midir para? Hayır tabii ki. Sadece insan olmanın, dürüstlüğün, adaletin önüne geçirilip, güç unsuru yapılırsa tehlikelidir. Komiktir. İbretliktir.

“Bir değişim aracıdır”

Para bir değişim aracıdır. Lidyalılar onu bulana kadar insanoğlu alışverişlerinde takas yöntemini kullanmıştır. Bir kilo pirince bir kilo mercimeği, bir kilime, 2 pişirme kabını değiştirmiştir. Şimdi paraya yüklenen anlam o zaman pirince, pişirme kabına yüklenen anlamla eş değerdi düşünsenize. Ben duygusunun getirdiği benim sahipleniciliğiyle, kavgalara hatta cinayetlere sebep olmuştur bu araç olarak doğan ve amaç olarak büyüyen bebek zamanla.

Sadece para mı? Değeri para ile ölçülebilen her şey dolaylı yollardan ona yüklenen anlamdan payını almış  ve sözüm ona insanın etiket değerini ölçen bir ölçek haline gelmiştir. Ev, araba, marka kıyafet, telefon, teknolojik aletler vb. insan eliyle yapılan, insana hizmet için tasarlanan şeylerin, Yaradan’ın insan emrine sunduğu güneşten, su kaynaklarından, türlü türlü sebze meyveden, besi hayvanlarından değeri daha mı fazladır ki onları lüks görürüz de yaradandan geleni basit görürüz. İnsan elinden çıkan her şeyin hammaddesi O’ndan değil midir?


İlişkilerin de en önemli sınavı para üzerinedir. Onun yüzünden devam eden veya bozulan ve hatta biten ilişkiler kavramı hepimize ne kadar tanıdık geliyor değil mi? Parasal ilişkilerde hassasiyet ve sevgi eksenli paylaşım gerekli ki ilişkileri baltalayan değil, geliştiren araç olabilsin…

Eğer elimizdeki maddi imkanları kullanırken, dünyada yaşayan her insanın güzel koşullarda yaşamayı hak ettiğinin bilincinde olarak, onu amaç olarak görmekten, sözde değil özde kurtularak, gücümüzün paramızda değil, yüreğimizde olduğunu bilerek, elimizdeki emaneti acıma duygusuyla değil sorumluluk bilinciyle ve sağ elin verdiğini sol el görmeyecek şekilde ihtiyacı olanlarla paylaşarak kullanalım ki onun efendisi olalım esiri değil.

“Rüzgar hep aynı yönden esmez” atasözünün bilincinde olarak, sınavda olduğumuzu hatırlarsak, parasız kaldığımız dönemlerde vahlanıp tühlenmek yerine öğrenmemiz gereken şeylere odaklanabiliriz ve manevi olarak çok yıpranmadan bu tür süreçlerin içinden geçebiliriz.

Para her kapıyı açar mı?

“Para her kapıyı açar” diye  bir deyiş de var, hey gidi yazar. Süslü süslü sözler söylemek kolay. Parasızlık bu hayatta hep engel. O da kapıları açıyor işte. Hayat o kadar mana yüklü değil” dediğinizi duyar gibiyim. Durduğunuz yer gördüğünüz şeyi belirler. Para ile ilgili düşünceleriniz, algınız ilahi sistemin adalet ibresi yönünde sonuç verir er ya da geç. Onun hırsıyla farklı sınavlara aday olabileceğimiz gibi onu aşağılayarak, hak etmediğimiz kök inancıyla onun gerekliliğini ve iyi yaşam koşullarını hak ettiğimizi anlamamız için türlü deneyimlerle sıkıştırılabiliriz.


Her şey emanet, her şey bir varmış bir yokmuş tadında masal satırları aslında. “Benim” dediğimiz, bizi biz yapan ve kimseye emanet edemeyeceğimiz, para ile satıp devredemeyeceğimiz  ya da başkasından satın alamayacağımız tek şey olan bedenimizi bile bu dünyada bırakıp gittiğimizi düşünürsek; bedenimiz bile emanetse;
Madde midir baki olan mana mı?

Tarihimizde kağıt paralar sergisi

Dünya tarihindeki en ilginç paralar koleksiyonu


Özgül Süsler
Falanca yılın, filanca ayının, bilmem kaçıncı gününde doğmuşum. Kutu kutu pense, yakan top ve misket oynamışım. Komşuların zilini çalıp kaçmışım. Balkondan sarkan komşu teyze “kimdi o? “ diye sorunca, “Bilmem” demişim...