Herşey yolundayken birşeylerin değişimine ihtiyaç yoktur. Oysaki herşeyin yolunda olması da göreceli bir kavramdır. Çünkü kişiye göre farklılık arzeder ve kimilerine göre yolunda olmak, kimilerini rahatsız eder.
31 Mayıs 2013 Tarihi İtibariyle Başlayan Değişim Dalgası
Son günlerde yaşadığımız olaylar özetle aynen yukardaki gibi olmaktadır. Kimilerini memnun eden düzen kimilerini rahatsız etmektedir. Bireysellikler bütünselliğe uzandığında ve bütünün istek ve arzuları gündemde olduğunda algılar da farklılaşabilmektedir. Herkesin birlik içinde, kardeşçe ve barış içinde yaşayabilmesi; ortak paydada birleşimlerden geçmektedir. Hoşgörü bu işin anahtarıdır. Böylece farklılıklar gözardı edilebilir.
31 Mayıs itibariyle başlayan değişim dalgası, ben buna değişim dalgası adını verdim çünkü görünende talep mevcut düzenin değişmesi üzerine olduğu için, dalga dalga büyümekte ve yurt geneline yayılmaktadır. Mevcut düzenin sorgulamasını yapmazken oluşan durumun bazı halk kesimlerini rahatsız ettiği gerçeği ortadadır. Hoşgörü sınırı aşılmış, bir çeşit isyan gibi gözükmekte olan bu durum, bu eylemleri başlatan kişilerin içlerinde bulundukları durumda kendilerini kurban olarak görmelerinden ve bazı yaşam haklarınını ellerinden alındığı iddiasında bulunmalarından kaynaklanmaktadır. İşin görünen gerçeklik yanı bu olmakla beraber Evrimleşme sürecindeki dünyamızda böylesi durumlara sıklıkla rastlanmaktadır. Aslında insan değişmekte ve ihtiyaçları da bu değişime paralel olarak değişmektedir.
Değişimin doğal sonucu olan bu gibi durumların farkedilerek sağduyulu davranış modellerinin tüm insan kesimlerine ulaşması ve bu durumun anlaşılır olması önemlidir. Ne şekilde olursa olsun bir yerden ses geliyorsa o sese kulak vermek önemlidir. Çünkü belli ki orada bir alevlenme başlamıştır ve dumanları gözükmektedir. Değişen insan daha korkusuz, daha özgürlükçü, kendini ifade etme ihtiyacında olan, engel tanımayan ama bir o kadar da sevgi dolu, işbirlikçi, barışçıl, yardımseverdir. Kendilerinin bu hallerinin anlaşılamamış olması ve onlara eski düşünce kalıplarının dayattırılması ile içsel kabulsüzlükleri başlamıştır.
Gelişen olayların değerlendirilmesi noktasından baktığımızda da ve sosyal medya aracığı ile ulaşan ve görünen gerçekler çerçevesinde her iki tarafın da kendini ifade edemediği ve bunu direnişle ortaya koydukları gözlenmektedir.
Bu durum insanların bedensel zarar görmelerinin yanı sıra, psikolojik anlamda da yıkımlara neden olmaktadır. Anlaşılamamak, anlaşılmayı beklemek bu durumdaki insanların içlerindeki öfkeleri tetiklemektedir. Kabulsüzlüğün ortaya çıkışıyla insanların kendilerini ifadeleri öfke, kızgınlık ve şiddet olarak ortaya çıkmaktadır ki sonuç malumunuzdur.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz gerçeği ile yola çıkarak çözümcül arayışlar içinde bulunmak bu düzenin sorumlularının görevidir ve eminim bir şekilde çözüm üretilebilecektir. Dileğimiz bu yöndedir.