Türkiye Siyasi Tarihi’nde Kritik Dönem: Taksim Direnişi ve Halkın Durumu

Olaylar tüm Türkiye’ye yayıldı. Çeşitli şehirlerde polis ve vatandaş olarak eylemlere katılanlardan gelen haberler ve görüntüler de göstermektedir ki belki normal vatandaşlarla başlayan bu eylem şu anda başka mercilerin istediği hale dönüşmeye başladı. Başbakandan olayın hala üstüne gitmek yerine gönül alıcı bir tavır gelmesi gerekiyor. Ancak hiç oralı gözükmüyor, hatta yangına körükle gitmeye devam ediyor.

taksim gezi parkı direnişi indigo

Türkiye Cumhuriyeti’nin en demokratik hareketi

[quote]Eğer bu eylem siyasi tarihimizde olduğu gibi birilerinin ölmesiyle kardeşlerin birbirine düşmesiyle sonuçlanmazsa Türkiye Cumhuriyeti’nin en demokratik hareketi olarak tarihe geçecek. Çünkü halkın gücü kan dökmeden ve katliama uğramadan iktidarı belki ilk defa bu kadar etkilemiş olacak. Bir yandan bunun ümidini taşıyorum. Bir yandan da tarihin tekerrür etmesinin korkusunu…[/quote]


1977’de yine Taksim’de herkes demokratik haklarını isterken kimliği belirsiz kişilerce açılan ateşler bizi 1980 darbesi dönemine götürmedi mi? Memleketin evlatları özde bağımsız Türkiye’ye çıkan ancak kelimelerin farklı olduğu ifadelerle girmedi mi birbirine? O gün bu memleketin iyiliğini istemeyenlerden bugün hiç mi yok?

Demokrasilerde esas olan halkın seçimleridir. Ancak seçim hakkı demokrasideki tek hak değildir…

Grev yapılabilir, miting düzenlenebilir, kanunlar çerçevesinde eylemler yapılabilir. İşte Taksi’de olanlarda bu demokratik haklarla başladı. Ancak kullanılan orantısız güç ortalığı karıştırdı. Zaten dolmuş olan bardağa bir damla daha ekledi. Olay sökülecek ağaçtan çıkıp gücünü her daim gösteren iktidara karşı direniş halini aldı.

Hükümetin her yaptığını doğru ya da her yaptığını yanlış bulanlardan değilim. Bence hükümetin doğruları da var yanlışları da. O ayrı bir konu. Ancak bu süreç genel bir yanlışa otoriter tutuma karşıydı. Özellikle halkın kendini desteklemeyen kısmını yeterince aydınlatmayan, aydınlatma gereği duymayan hükümetin yaparım olur mantığıyla hareket etmesi bu olayları körükledi. Proje belki anlatılandan çok farklıydı, belki üç ağaç yerine yüz ağaç dikilecekti ama artık ne önemi kaldı? Örneğin bu olayda halkın tamamı çevre mühendisi olmadığından projeyi yüzde yüz anlamayabilir. Ancak halk anlamaz zaten deyip de yapılacakları açıklama gereği duymazsan iş işten geçtikten sonra istesen de anlatamazsın. Aynı zamanda halkın tamamı siyaset bilimcisi de değil ama her seçim zamanında geliştirilecek politikalar pekala anlatılıyor.


Bir de işin medya kısmı var!

İlk olarak sosyal medyadan olayın ayrıntılarına ulaşıldı. Sonra ana akım medya devreye girdi. Aslında ilk ana akım medyanın ayrıntıları vermesi gerekirdi! İşin içine bir de batılı basın girdi. Beyaz Saray’dan da açıklama geldi. Londra Basını şöyle diyormuş, İtalyan Basını böyle. ‘’Türkler baskıcı rejime karşı mücadeleye başladı, Türkler isterse başarır.’’ Yav siz ne ara Türk dostu oldunuz. PKK konusunda mı objektif kaldınız, Ermeni olaylarında mı? Şimdi nereden geliyor bu muhabbet? Araplarla yaşananlar unutulmamalı. Çok özür dilerim ama önce verirler gazı sonra millet birbirine düştü mü başka bir yerleriyle gülerler. 

Tabii bu kadar mücadele veren insanın yanında tek derdi, seçimle gitmeyen hükümeti fırsat ele geçmişken bu şekilde göndermek olanlar da var. Aslında bu normal bir şeydir. Yani bir hükümeti istemiyorsan eylem yaparsın ve hükümet istifa diye slogan atarsın. Ancak bu vatandaşların en öncelikli dertleri hükümeti mi göndermek yoksa huzuru mu getirmek ona karar vermeleri ve o yönde tavır almaları gerekir. Unutmamak gerekir ki insan duygusal bir varlıktır. Hele ki bizim gibi hem insan psikolojisi itibariyle duygusal olan hem de çabuk gaza gelen bir toplumda insanların duygularına yüklenecek provokasyonlar işi amacından uzaklaştıracaktır.

Bu ülkede dönem dönem her gruptan insan acı çekti. Ancak kuyruğuna basılanlar feryat ederken kendisine dokunulmayanların umurunda bile olmadı. Bu ülkede mezhebinden dolayı, ırkından dolayı, inancından ya da inançsızlığından dolayı, siyasi görüşünden dolayı sıkıntı çekenler hep oldu. Benim gözümdeki kahramanlar Alevileri katletme planları yapıldığında da ortaya çıkanlardır; başına örtü taktığı için üniversiteye bir kadının alınmadığında da ortaya çıkanlardır; Kürt bir kardeşim Kürtçe türkü söyledi diye küfür yediğinde de ortaya çıkanlardır; kısaca insanlar az olanla yok olanı her karıştırdığında ortaya çıkanlardır. Ancak o kahramanların adını tarihin yazma olasılığı düşüktür. Çünkü tarih taraflara aittir…

Ruha işleyen yaralar her görülen yarayla yeniden açılıyor. Eski yaraları yeniden hissettiriyor. Duyguların hükmetmesiyle ana konudan uzaklaşmadan bitirmek isterim.


Hayırlı gelecekler olsun Türkiye!