Taksim’de Gezi Parkı ile ilgili yaşanılanların geldiği noktanın tek bir açıklaması var. Bardak taştı!
Hesapsız, plansız, örgütsüz bir şekilde sadece parkını ve parktaki ağaçlarını korumak içgüdüsüyle yollara dökülen bir halkın ciddi bir uyarısıdır bu. Sadece bir park meselesi değildir, bir halkın bugüne kadar içinde tuttuğu çığlığının sesidir.
Öncelikle konuya şuradan bakalım. Birçoğu hayatında belki de ilk kez bir eyleme katılmış olan ve içlerinde gençlerin çoğunlukta olduğu “sade vatandaşların” katıldığı bir direniş olmuştur. Ancak Hükümet, çok aşırı bir tepki göstermiş, burada yakılan kıvılcımı görmezden gelmiş ve bunu halkıyla arasında bir galip gelme mücadelesi haline getirmiştir. Bunu yaparken de, maalesef polisin kaba ve orantısız gücünü kullanmıştır.
Bu noktaya gelinene kadar yaşanılan Sayın Başbakan’ın bugüne kadarki “Ben ne dersem o olur” söylemlerinin, içki satış düzenlemesi üzerinden iki ayyaşın yasa yaptığı beyanatının, bir taraftan “Yaradan’dan ötürü yaradılanı sevmeli” derken, bir taraftan sert, hiddet dolu ve tahammülsüz bir dil kullanmasının etkileri olmuştur. Bugüne kadar ülkemiz için yapılan önemli icraatlar bile “Ben yaptım oldu, o kadar!” retoriği karşısında hasara uğramıştır.
Yargı, olaylar devam ederken yürütmeyi durdurma kararı vermiş olmasına rağmen halkın üzerine tomaları sürmeye devam etme inadı nedendir?
[quote]Bu, sadece bir park meselesi değildir. İnsanların yaşam tarzlarına ve daha önemlisi duygularına olan tahammülsüzlüğün bir dışavurumudur.[/quote]
Ellerinde hiçbir silah ve taş olmayan; hiçbir kamu malını tahrip etmeyen, yasadışı hiçbir slogan atmayan bir topluluğa karşı bu kadar biber gazı, tazyikli su ve şiddet kullanılması hiçbir kaba sığmaz…
Türkler, garip bir halktır. Olmadık şeyler için, mesela bir futbol maçı için birbirlerinin gırtlağını boğazlarlar. Ama olmadık anlarda da, tek vücut olurlar. Bir ağaç kesildi ve tüm yürekler bir orman oldu. Tencere, tavalarla bir direniş…
Bir hadis-i şerifte “Haksızlıklar karşısında susan, dilsiz şeytandır” diye belirtilmiştir. Hiçbir siyasi hesabı olmayan, hiçbir rant kaygısı gütmeyen “sade vatandaşların” gördükleri bir haksızlık karşısındaki Taksim Direnişi’dir bu.
Taksim; ne sadece bir meydan, ne sadece bir park, ne sadece bir anıttır. Taksim, bir milettin kalbidir.
31 Mayıs günü Taksim’de doruğa çıkan olayların ateşi tüm Türkiye’yi sarmıştır. İtidal ve sağduyu elden bırakılmamalı, esas akil insanlığı içi yanan, gözü sızlayan bu halk şimdi göstermelidir. Haklı olanın haklı kalabilmesi de, önemli bir sınavdır. Bunun sadece bir halk tepkisi olduğunu ve muhalefet dahil siyasi partilerden ayrıştırılması gerektiğini kabul edelim. Televizyon kanallarının ve medyanın birçoğunun yaşanan olayları görmezden gelmesi ve aktarmaması ise en hafif ifadesiyle bir basın ayıbıdır.
Nazım Hikmet’in dediği gibi “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür. Ve bir orman gibi kardeşçesine…”
Sayın büyüklerimiz neler olduğunun farkında mısınız? Bir sade vatandaş olarak, yazıyorum. Müdahil olunuz. Gösterin ferasetinizi, cesaretinizi, devlet adamlığınızı… Sizi baş tacı edelim, bu ülkede bizim devlet büyüklerimiz var, onlar bizi korur diyelim…