Ölüm Serüveni Gassal’ın Dokunuşu

Bir tas suyu yakının üstüne dökmeye cesaret edemez çoğu, kadınlar eşlerinin yıkanmasında bulunabilirken, erkekler kadın ölülerin yanına giremez ve nedense dışarı çıktıklarında kendi anlamsız yaşantılarına şükrederler.

gassal

İnsanlar yaşamı eskitirken, ölüm hep uzak bir olasılıktır. Azrail, orağını hasat için vurduğunda ömürlere, ölünün bedenine dokunabilen son canlı benim. Yaşam boyu bulaştığı kirlerden arındırmak görevimin amacını oluşturmakta ve Araf’ın kapısında bekleyen ilk nöbetçiyim daima; ölüm, o dönüşsüz yolculuğun serüveni benim Teneşir Taşımda başlar. Ölünün yakınları yüzümü ve sesimi anımsamaz, ruhlarla çevrili olduğumdan, gözlerimdeki anlamdan, yani sonunda onlara da dokunacağımı bildiklerinden soğukluğumdan ürkerler. Bu benim işim, yaşamam için ölülere ihtiyacım var. Ölüm, mutlak gerçek ve ben ‘Gassal’ arındırıp, yıkayan.

Ölüm Serüveni Gassal’ın Dokunuşu

Yaşamda, hep daha iyisini elde etmek için uğraştınız; umutsuz serüvenlerin yorgun kahramanları olarak yenik düşeceğinizi bilemediniz.


Hayallerinizin gerçekleşmesi uğruna, her saat yaşamlarınızı öğüttünüz ve hiçlik biriktirdiniz; ölümün gölgesizliği ve duru bir huzuru aramak gerçeğini gördüğünüz de yolculuğa çıkmak için kapımı hep açık buldunuz.

Ahirete geçişte ilk durak benim teneşirimdir. Yaşamın içinde bilinçsizce ölümü arayan insanlar, benimle karşılaştıklarında ritüelin taşımda başladıklarını biliyorlar. Saygıyla karışık dehşet uyandırıyorum çoğunda; yıkamam, temizlemem, kefenlemem bittiğinde akıllarda bir iz bırakmadan çıkar, unutulurum. Son kez kaybettiğini aramak için ‘Gasilhane’ ye gelen bir kaybeden, köle olduğunun bilincine varınca, tüm yaşamın aslında ölümü istemekle geçtiğini anlar; başkalarının, daha doğrusu cemaatin ölüden çok kendisine acımasını ister; o, kendine ağıtlar düzmeye başlamıştır bile.

525480_457084604344029_211898135_n

Ehli – sünnet’e göre ölünün ardından ağlamak doğru değildir, çünkü kabirde rahatsız olur, azap görür.

Çenesi bağlanan, gözleri kapatılan ve şişmemesi için üzerine bıçak konulan ölü , yolculuğa çıkmak için, dünyanın kirinden arınması gerekmektedir ve ben Gassal, suyumu her zaman sıcak tutarım; ağıtlardan, ağlamalardan etkilenmemeye çalışarak ölümü şiirleştiririm. Abdest başlangıçtır:Elime doladığım bezle dudaklarını, dişlerini ve burun deliklerini ıslatırım; kollarını yıkar, başını mesheder, ayaklarını yıkarım; sonra, ölünün her yerini sıcak suyla temizlerim; başını önce sola, sonra sağa çevirerek suyu dökerim; en son karnına bastırarak bedeninden çıkan dünyevi pislikler olursa onları da yıkarım. ‘Ey Rahman, Ölü için mağfiretini dilerim.’

Teneşire yatırdığımız ölüye, taharet aldırıp, bol suyla sabunlayıp, durularken, uçan pamuk ipliklerinin arasında domatesin zamlanmasından, ev kirasından ve ay sonunu nasıl getireceğimizden konuşmamız, yaptığımız işle tezat oluştursa da son yolculuğuna hazırladığımız dostumuzu rahatsız ettiğimiz söylenemez.

İnsan, doğduktan sonra yıkanıp temiz başladığı hayatta kirlenir ve ölünce tekrar yıkanarak dünyaya ait ne varsa üstünde, hepsinden arınır. Mutlu ölü, bir andan diğerine kelebeğin kanat çırpması gibi geçendir. Ölümden endişe duyan tek canlı insandır, zihin, bilinen sonla karşı karşıya kalmamak için her zaman inanabileceği yalanlar ve sonsuzluklar uydurur kendine; bedenin çürüme olasılığı isyanları hazır tutar ruhunda ve her ölüm de başkaldırır ve asla kabullenmez bedenin özünü koruyan bir zırh olduğunu. Yaşamı zehir eden sonun bilinmesi, dünün yaşanmışlıklarından yarınlara günahlar doğurtur.

8808_463508100368346_2027432998_n

Teneşir taşı, musluk, sabun ve sünger işimin araç- gereçleridir. Gasilhane, içeri ilk kez girenin üstünde irkilme yaratır; sanki ölüler diyarına geçmiş gibi olur, yaşama dönmek, ölümü geciktirmek için gerçekleri karartır kendi ruhunda. Ağlayan gözlerden yaşlar kesilir, dehşetin ve korkunun ifadesi oturur yüzlere. Bir tas suyu yakının üstüne dökmeye cesaret edemez çoğu, kadınlar eşlerinin yıkanmasında bulunabilirken, erkekler kadın ölülerin yanına giremez ve nedense dışarı çıktıklarında kendi anlamsız yaşantılarına şükrederler. İmamın dualarından, kutsal kitapların anlattığı ötelerin tasvirlerinden daha etkilidir, teneşirde ölümle karşılaşma, yaşam devam ediyordur ve üzülmek boş bir hırpalanıştır. Tası bana geri verirler ve yarım kalan işimi tamamlamam için, suskunlar ülkesinin yolcusuyla yalnız bırakırlar.

Yaşamda, güçlülerin ve yoksunların oluşturduğu bir adaletsizlik her zaman olmuştur; bir yan baharın taze ve yaşam dolu hükmünü sürerken, diğer yan çöl fırtınalarında kavruluyordur. Ölüm devrimdir, adalettir, eşitliktir. Ne konumun, ne hırsın, ne para, ne de sefilliğin ruhunu huzura erdirebilir. Teneşir’ de dünyanın en büyük eşitliği gerçekleşir.

Bu işe tamamen tesadüf eseri girdim. Torpille girdiğim bu işte kendimi buldum. Canlılar dünyasından kovulup, ölüler diyarının kapısında huzura kavuştum. Tek kötü yönü et yemeyi bıraktım. Sosyal güvencesi var, maaş ve bahşişler de çok iyi. Sonuçta çorbanın kaynaması gerekiyor. En önemlisi dünyanın tüm hırslarından arındım. Yıkadığım her ölü de sanki kendi kirlerimden kurtuluyor, bedenimi kefenleyerek tüm kötülüklerden korunuyordum. İşin yoğunluğuna göre bir kaç Gassal birden yıkayıp kefenleriz ölüleri. Bu ritüel sırasında yalnızsak, yaşamın günlük sıkıntısı ve sevinçlerinden konuşuruz arkadaşlarla. Ölüm, her ne kadar dehşetin kanat seslerini duyursa da bizlere, canlıların kaygıları bizim de üzerimize yansımıştır.

24619_508776145841541_1131165605_n (1)

Ölüleri severim. Arındırıp yolcu etmeyi severim. Bu sevgi ‘Nekrofili’ (Ölü Sevicilik) ile karıştırılmamalı; canlıları soyutlaştırıp, mekanikleştirerek bedene sahip olma dürtüsü değil biz Gassal’lardaki sevgi. Nekrofili’nin tek dürtüsü vardır, kutsal olan yaşanmışlıktır, günlük gerçekler değersizdir; değişimi suç olarak görür ve özgür bir ortamda kendini ifade etmekten yoksundur. Nekrofili’ in ani öfke patlamalarını kontrol edemeyerek, kurbanlarını, hükmetmek ve aşağılamak için ölülerden seçer ki, bu ölü sevicilikten çok nefrettir aslında.


Gassal’ın ölü seviciliği, misafirini yolculuğa hazırlayan bir yoldaşın heyecanı olabilir ancak; dualarla, sularla, kefenle başlayan hazırlıktan ibarettir. Musalla Taşı’na yatırılmadan, helallik alınmadan ve toprağa verilmeden önceki son hazırlık. Sahneye çıkıp son selamını verecek bir dostun son alkışlayanı bizleriz, hayat perdesi kapandığında salonu en son bizler boşaltırız. Ebediyete giden yolcunun son sırdaşlığını paylaşan biz Gassal’lar olmuşuzdur hep.

Sünnet kefeni, önce lifafe yayılır, onun üzerine izar konulur. Ölüye kefen gömleği giydirildikten sonra, izarın üstüne konulur.

İzar önce ölünün soluna, sonra sağına sarılır. En son ayaklarının altından ve başının üstünden bağlanarak tabuta konulur. Kadın cenazelerinde kefenleme, saçlar ikiye ayrılarak göğsünün üstüne konulur. Kadın kefenlendikten sonra, başı ve yüzü başörtüsü ile örtülür. İzarın üstünden göğüs örtüsü bağlanır. Göğüs örtüsü, göbeğe veya diz kapaklarına kadar uzanır. Daha sonra lifafe sarılır.

Güzel İstanbul’umda tüm ekaliyetlerin cenazelerini biz müslüman Gassal’lar yıkarız: Ermeniler, Bulgar’lar, Rum’lar, Rus’lar, Kildani’ler, Süryani’ler arınmak için teneşirimize yatarlar. Ölümün dili ve milliyeti yoktur. Sadece Yahudi’ler ölülerini kendi yıkar ve kefenler. İstanbul’da iki binli yılların başında yaşanan terör olaylarında hayatlarını kaybeden Yahudi’ler için İsrail’den ‘Zaka’ adlı ekip gelmiş, yıkama, kefen ve defin işlemlerini gerçekleştirmiştir.

Kefenleme tüm semavi dinlerde uygulanan bir ritüeldir; ancak, gayrımüslümlerin bir kısmı, ölü kefenlendikten sonra, erkeklere damatlıklarını, kadınlara gelinliklerini giydirmektedir.

535452_463504623702027_396819408_n

Hıristiyanlıkta, ölü kefenlenmeden önce usulüne uygun olarak yıkanıp kefenlenir. Ölen din adamıysa cenazeyi Papazlar yıkar ve kefenler: Ey Havari’lerin lordu, onlar senin yüce merhametine güvenerek öldüler. Ve yine senin merhametinle günahlarından arınacaklar; en sonunda gelerek, ölene yeniden can verecek olan Yüce Kurtarıcımız Kutsal İsa…

Yahudi’ler de ölünün aynı gün gömülmesi ve yakınlarından hiç birinin cenaze işlerine karışmaması gerekmekte, bunun nedeni de yakınlarının Tanrı’ya hamd edebilmelerinin sağlanmasıdır.

Yahudi’ler de ölülere Aramice ‘ Hebra Kaddişa’ (Kutsal Birlik) mensubu kadın ve erkeklerin ilgilenmeleri gelenek haline gelmiştir. Ölünün yatağından alınması, yıkanması, kefenlenmesi ve tabuta konulmasını bu kişiler yapar. ‘ Bet Hamateger’ adlı, biz müslümanlardaki Gasilhane gibi ölü yıkama evlerinde bu ritüel gerçekleştirilir. ‘ Çünkü o günde, sizi temiz kılmak üzere, sizin için kefaret edilecektir. Rabbin önünde bütün suçlardan temizlenmiş olacaksınız.’ Levililer 16.30

Ölü yıkama işlemi sanıldığı kadar kolay değildir. Her din ve mezhepte ana hatları birbirine benzemesine rağmen farklılıklar vardır: Müslüman ve Ermeni’lerin yıkama ritüelleri aynıdır, sıcak su, sabun eşliğinde yıkanan beden kefenlenmekte ve tabuta konulmaktadır. Rum’lar ölünün bedenini şarapla siler, Yahudi’ler ağızdan su vererek, kokmaması için bağırsaklarının içini boşaltır.

Ey Rahman, ölü için mağfiretini dilerim.

Ölüme isyan ettiğim anlar oluyor bazen. Genç ölüler üzüyor beni, yaşanmamış yılları yüzünde taşıyan genç ölümler. Aşık olamamış, çocuk sevgisini tadamamış, dünden yarına geçerken gününü kaybetmiş genç ölümlere, döktüğüm sularda gözyaşlarım da olmuştur her zaman.

Yaşananlar çoğu zaman yansıyor ölü yüzlere. Ölüm, kurtuluş mu olmuştur, yoksa mutluluğun yaşanmadan bitmesi mi? Ama her ölümün yüzü soğuktur. Ölüm, esmer ve soğuktur. Evsizler, sokakta dostuna rastlar gibi kucaklaştığı Azrail’ e itirazsız teslim olur. Kimsesiz yolculuğa hazırlananlara arkalarından el sallanmasının pek önemi yoktur. Yaşamın boşluklarında hacmiyle varolmuş bu ölülere, yaşarken görmedikleri saygıyı göstermekten onur duyarım. Öldürülenler: Bıçakla, tabancayla, gazla, gösterilerde dövülerek, işkence evlerinde direnerek…İntihar edenler: Kendini asanlar, bileklerini kesenler, zehirleyenler…İşçiliğim hepsinde aynı titizliktedir.Temizlik tam ve son yolculuklarına gönderirken beyazlar giydirirm yaşamın karanlığına inat. Yaşamı boyunca dünyanın çığlıklarında kendini bulamayan insan, ölümün sessizliğinde kendi huzurunu bulmuştur. Artık, başka dünyaların, başka ve yalancı oyuncusu olmasına gerek kalmamıştır. Tek gerçek, karanlığın bilinmez derinliğidir.


Ben öldüğümde de yıkamak isterdim kendimi. Bayram sabahlarına uyanan çocuk sevinciyle hazırlanmak; temiz, beyaz elbisesiyle büyüğünün elini öpmeye giden bir oğul gibi.