Canım annem, bu gün çok ilginç bir şey yaşadım ve bu ilginç olayın içinde anlam vermekte zorlandığım bir şeyi, sanırım biraz da olsa anladım. Buna sebep olan şey; minicik gri bir kumruydu…
Dili acıya lâl olmuş anneciğim. Her gece günlüğüm ile buluşmayı hasretle bekliyorum. Yaşadıklarımızı yazıyor ve yaşadığım her bir olayı anlamaya çalışıyorum. Başta senin de anlam veremediğin ama sonraları alışmaya çalıştığın her şey ve hatta daha fazlasının, yollarımızı sabırsızlıkla beklediğini de biliyorum.
Evet, ikimizin de alışamadığı şeylerden biri de; insanların ya birden bire, ya da yavaş yavaş bizlerden uzaklaştığıydı. Ben bunu neden yaptıklarını önceleri hiç anlayamamıştım. Beni sevmediklerini düşünüp, çok üzülmüştüm. Farklı olmam belki de onları korkutuyordu. Belki de farklı olan birinin yanında görünmek istemiyorlardı.
Benim gücü pek, bel kemiğime direk olan anneciğim, onlar çok haklı. Çünkü ben gerçekten onlardan farklıyım. Onlar istedikleri kadar koşup yürüyebiliyorken, ben daima sandalyemde oturuyorum.
Bu gün çok ilginç bir şey yaşadım ve bu olayın içinde sanırım kendi dünyamı da aydınlattım anneciğim. Bu aydınlanmanın sebebi ise; minik gri bir kumru.
Beni her sabah tekerlekli sandalyemle balkona hava almam için çıkartıp, sonra da içeri girip yemek hazırlarsın ya! İşte tam o sırada bu minik kumru balkonun kenarına konuverdi. Bana bakışı o kadar komikti ki 🙂 başını bir sağa bir sola çeviriyor, bir ileri bir geri adım atarak benim ne olduğu anlamaya çalışıyor ama bir türlü anlam veremiyordu…
Büyük ihtimalle tekerlekli sandalyemin tekerleklerini ayaklarım zannetmiş “ne kadar kocaman gövdesi ve ayakları var, acaba bu şey hangi türden” demiştir. Kendimi onun yerine koydum ve çok güldüm 😆 Çok da haklıydı. Tekerlekli sandalyemin koltuğu bedenim, tekerlekleri ise ayaklarım olmuştu. Üstelik beni farklı görmesi kadar doğal bir şey de yoktu. Çünkü ona göre normal olan şey, kendisine benzeyen canlılardı. Hatta “aman yahu bir kanadı bile yok, şimdi bu tüysüz nasıl uçacak ki” diye düşündüyse ne kadar komik olurdu. Bunları düşündükçe çoook güldüm 😆
Ben güldükçe onun bana karşı merakı fazlalaşıyor, garip sesler çıkartıp sanki bana sorular soruyor ve yaklaştıkça yaklaşıyordu, sonra birden bire gülmeyi kestim.
[quote]Sevgi, bir lisana ihtiyaç duymuyordu.[/quote]
O an anladığım şey, kumrunun benden kaçmadığı, beni ne kadar farklı görürse görsün, sevgiyle beni anlamaya çalıştığıydı. Benden 30 kat küçük bir kumru kaçmıyor ve beni anlamak için çaba sarf ediyordu. Aynı kelimeler onlarca defa zihnimde tekrarlandı durdu. Kutsal bir an’ın içinde saf bir sevgi ile bu kumru yüreğime sıcacık dokunuvermişti. Tam o anda karşı balkondaki diğer kumruları görünce birden kanatlandı ve onların yanına doğru uçtu.
Her gece günlüğüm ile buluşmayı hasretle bekliyorum. Yaşadıklarımızı yazıyor ve yaşadığım her bir olayı sevgiyle anlamaya çalışıyorum.
İşte bu günde minicik bir kumru sayesinde insanlarında bizden neden uzaklaştığını anladım anneciğim.
[quote] Her canlı kendine benzeyen diğer canlılarla birlikte olmayı seçiyordu.[/quote]
Ama bunların hiçbirinin önemi yok. Asıl önemli olanşey; birbirimize hiç benzemediğimiz halde minicik bir kumrunun bile dakikalarca beni anlamak için çaba sarf etmesiydi . O beni anlamak için çok uğraştı anneciğim, biliyorum çok uğraştı. Peki ya insanlar? İnsanlar neden yeterince çaba sarf etmiyordu anneciğim.
Acaba o kumru, yarın da gelir mi dersin, gelir mi?
[divider]
Kara kalem: Mustafa Yöndemli