İnsanlık Direniyor

İçinde yaşadığınız toplum hakkında ne hissediyorsunuz? Sizce her şey yolunda mı? Ya başka bir ülke ya da kıta. Oradaki insanların hayatları nasıl gidiyor acaba. Dünya’da yaşanan kötü olaylar dikkatinizi çekiyor mu? Koşulsuz sevgi duymak bizim için neden bu kadar zor hiç düşündünüz mü? Sürekli kolay yolu seçip, kötü tarafa uyum sağlayan ve kafalarını kuma gömen sevgisiz insanlardan olmayın artık!

karanlıktayız

Haziran 1963, Saigon/Vietnam

Budist rahip Thich Quang Duc, Güney Vietnam Hükümeti’nin din adamlarına eziyet etmesini kendini yakarak protesto ediyor.

budist rahip

Budist rahip Thich Quang Duc, Vietnam’ın Saigon şehrinin merkezine günün en kalabalık saatinde geliyor. Thich Quang Duc, arabadan inip geleneksel Lotus pozisyonuna geçtikten sonra diğer rahiplerin yardımıyla üzerine benzin döküyor. Sonra tereddüt etmeden kibriti çakıp kendini ateşe veriyor. Alevler  Budist rahibi sararken, giysileri yok oluyor ve vücudu kararmaya başlıyor. Havaya yanık et kokusu yayılıyor. Olaya tanıklık edenler gözlerine inanamıyor. Ağlayanlar, çığlık atanlar, yardım çağırmaya çalışanlar… Diri diri yanan rahip hiç kıpırdamadan ve tek bir ses bile çıkarmadan can veriyor.


Ekim 2011, Van/Türkiye

Van Depreminde umudun simgesi olan ancak kurtarıldıktan sonra yaşamını yitiren Yunus Geray.

yunus geray

Tüm Türkiye ve Dünya onu bu fotoğrafla tanıdı. Adeta Van depreminin simgesi oldu. Üzerine kapanan ve ölen bir insanın koruması sayesinde hayata tutunabilmişti. Uzun uğraşlar sonucu saatlerce kaldığı enkaz altından bilinci açık bir şekilde çıkarılmasına rağmen tedavi için Erzurum’a götürülürken iç kanamadan hayatını kaybetti. Enkazdan çıkarılırken yardım görevlilerine saati sormuş ve 22:00 cevabını alınca ‘Çok geç olmuş babam duymasın’ diye yanıt vermişti. 9 çocuklu bir ailenin 8. çocuğu ve depremde yaşamını yitiren tek ferdi oldu. Çünkü oyun oynamak için gittiği internet kafe yıkılırken evleri sapasağlam ayakta kalmıştı.

Eylül 1957, Arkansas/ABD

1957 yılında beyazların okuduğu bir liseye transfer olan ilk siyah öğrenci Dorothy Counts

Dorothy Counts

4 Eylül 1957 sabahı 15 yaşındaki Dorothy, Harding Lisesi’ne doğru yola çıktı. Yol bounca diğer ‘beyaz’ insanların tepkisine maruz kaldı. ‘Beyaz’ insanlar ona bağırdı, küfür etti, çöp fırlattı… O gün Dorothy sadece ‘beyaz’ insanların gittiği bir okula adım atan ilk siyahi insan olmuştur.

Bir hafta sonra Dorothy bir daha okulda görülmedi. Ailesini uyaran okul yönetimi ve polis yetkilileri kızlarının can güvenliğini garanti edemediklerini söylediler. Dorothy eğitimine şehrin banliyösünde yer alan başka bir okulda devam etti.

Aptallara göre insanlar; ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil başta olmak üzere 8den fazla kategoriye ayrılırlar. Halbuki olay bu kadar komplike değildir. İnsanlar sadece ikiye ayrılırlar: İyi insanlar ve kötü insanlar. Albert Einstein

Haziran 1936, Hamburg/Almanya

Kalabalığın içinde bir adam kollarını kavuşturmus öylece duruyor. Öne doğru uzanmış yüzlerce kolun işaret ettiği, Hitler’e ve Nazi rejimine hayır demek için! Bu adam tersane işçisi August Landmesser’di ve aşık olup evlendiği eşi bir Yahudiydi.

August Landmesser-Almanya-1936

1931 yılında iş bulmak umuduyla Nazi Partisi’ne (NSDAP) katılmıştı. 1935 senesinde nişanlanmış olduğu yahudi Irma Eckler nedeniyle partiden ihraç edildi. Çünkü Nazi yasaları bir Alman’ın bir Yahudi ile evlenmesini kesinlikle yasaklamıştı. Buna rağmen Irma’dan iki kız sahibi oldu. 1935’te Ingrid, 1937’de ise Irene dünyaya geldi.

1936 yılında Hamburg’da “Blohm&Voss” savaş gemisinin denize indirilmesi töreninde, insan selinin ayağa fırlayıp Nazi selamı verdikleri o an, tören yerine Adolf Hitler gelmişti. Kalabalığın içinde August Landmesser kollarını kavuşturmus öylece duruyordu. Öne doğru uzanmış yüzlerce kolun işaret ettiği, Hitler’e ve Nazi rejimine hayır demek için!

1937 senesinde Danimarka’ya kaçmayı denedilerse de Landmesser ve eşi tutuklanmıştır. Temmuz 1937’de Nazilerin ırkçı kanunları altında kendi ırkına saygı duymamakla yargılanmış ve “Alman ırkını kirletmek” suçundan mahkûm olup çalışma kamplarına gönderilmişlerdir. August Landmesser,  şubat 1944’de 999.Fort Piyade Taburu tarafından cezaya çarptırılmak üzere bir taslakta adı geçirilmiş ve orada öldüğü fakat cesedinin bulunamadığı ilan edilmiştir, bu da August Landmesserin muhtemelen öldürüldüğünün düşünülmesine yol açmıştır. Eşi Irma Eckler 1942’de çalışma kampında ölmüştür. Çocukları Ingrid ve Irene birbirlerinden ayrılmak zorunda kalmış, Ingrid’in büyük annesiyle beraber yaşamasına izin verilse de Irene öncelikle yetimhaneye gönderilmiş daha sonra bir ailenin yanına besleme olarak verilmiştir.


Haziran 2013, Eskişehir/Türkiye

Eskişehir’de 2 Haziran’da Gezi Parkı protestoları sırasında uğradığı saldırı sonucu 38 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitiren Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz.

Ali ismail korkmaz

Suçu birlikte işleyen kişiler, hukukumuzda müşterek fail olarak kabul edilir. Soruşturmanın sadece kamera kayıtlarında görünen kişilerle sınırlı tutulması da hatalıdır.

Ali İsmail Korkmaz’ın babasının röportajından bir kesit:

‘Biz Ali’yi ilk gördüğümüzde vücuduna bakamadık, içimiz parçalandı. Yüzü gözü şişti; tüm vücudu vuruk ve morluklar içindeydi. O doktorlar onun o halini görmelerine rağmen polis ifadesi olmadan tedaviyi kabul etmemişler. Ali 14 yaşındayken ciddi bir kalp ameliyatı geçirmişti ve kalp rahatsızlığından ötürü hâlâ kan sulandırıcı ilaç kullanıyordu. Dövüldüğü sırada dişi de kırıldığı ve yerinden çıkmak üzere olduğu için, kanama başlarsa durduramayacağı korkusuyla hastanenin önünden ayrılamamış. Tüm geceyi hastanenin önündeki banklarda geçirmiş ama yine de muayene bile etmemişler. Sabah olup bitkin düşünce eve gidip yatmış ve akşama kadar uyumuş. Saat 17.00 sularında telefon ettiğimizde, dilinin ağırlaştığını, düzgün konuşamaz hale geldiğini gördük. Beyin kanaması geçirmekte olduğunu anladık ve yeniden hastaneye gitmesi gerektiğini söyledik. Kuzenleriyle birlikte yeniden Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne gitmişler ancak beyin kanaması şüphesine rağmen hastanedekiler Ali’ye ısrarla karakola gitmesi gerektiğini söylemişler. Mecburen karakola gitmişler; bu sefer de karakolları gezmeye başlamışlar. Kendi imkânlarıyla, Ali o halde olmasına rağmen yayan halde karakol karakol gezdikten sonra ifade vermeyi bir şekilde başarabilmişler ama bu işler sırasında iki saat daha geçmiş.’

Bize ne oldu?

Nasıl bu hale geldik?

Ne zaman bu kadar sıradanlaştı bu dehşet verici olaylar?

Durup düşünme vakti geldi!

Yakasından tutup silkelemek istiyorum herkesi,

Kendine getirmek,


Bu derin uykudan uyandırmak istiyorum.


Tolga Hurhun
1985, Çorlu Tekirdağ doğumlu. Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümü mezunu. İstanbul Teknik Üniversitesi Mühendislik Yönetimi Yüksek Lisans diplomasına sahip. Stuttgart, Almanya'da yaşıyor, Mercedes-Benz'de çalışıyor. Fotoğrafçılık, bisiklet, tüplü dalış, gezi-seyahat, keman çalma, kitap ve film ilgi alanları arasında.