D. NOEL’in ‘ ”Seni seviyorum” dediğinde “gerçekten mi” diye sorarsam; inanmadığımdan değil, sadece bir kez daha duymak istediğimdendir.’
Kadınlar erkeklerin kendileriyle paylaşımda bulunmalarını, konuşmalarını dinlenmelerini isterler. Her erkeğin iki dudağı arasında olan sözü ister kadınlar.
Erkekler ile kadınların istekleri ve beklentileri konusunda birçok yazılar yayımlanmış, bir o kadar bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Buna rağmen bu konuda en aydınlatıcı olay timsah ile filin evlilik hikayesi olmuştur. Hikayede iki sevgili evlendikten sonra birbirlerine kendileri için en değerli olanı verme yarışına girmişler. Timsah gölün dibindeki en taze balıkları, fil ise çok sevdiği en körpe yaprakları getirmiştir. Fakat sonuç hüsrandır. Otçul olan fil için balıklar, etçil timsah için de tazecik yapraklar hiç de değerli değildir. Çift sonunda anlar ki herkesin kendisi için “en değerli” olanı vermesi iyi niyetli ancak teknik olarak yanlıştır. Hem iyi niyetli hem de teknik olarak doğru davranış ise kişinin eşi için “en değerli” olanı vermesidir.
Yukarıdaki hikayeden yola çıkarak genel anlamda sorunu ilk fark eden çoğu zaman kadınlardır. Kadın empati olanağının kaybolmaya başladığını farkettiği andan itibaren derdini anlatmak için çırpınmaya başlar. Erkek ise farklı bir anlayış ve anlatım içinde yoluna devam eder. Aslında kadınların en önemli istekleri sözdür.
D. NOEL’in ”Seni seviyorum, dediğinde ”gerçekten mi” diye sorarsam; inanmadığımdan değil, sadece bir kez daha duymak istediğimdendir. ” sözünde olduğu gibi kadınlar erkeklerin kendileriyle paylaşımda bulunmalarını, konuşmalarını dinlenmelerini isterler. Her erkeğin iki dudağı arasında olan sözü ister kadınlar.
Kadınlar konuşulsun isterler kendileriyle. Buna göre, yapılacak olan ivedi iş televizyonu kapatmak mı yahut bilgisayar başından ayrılmak mı bilemem, lakin aklıma gelen koltuğunuzu eşinize çevirmeniz, yüz yüze, göz göze gelerek eşinizi anladığınızı hissettirmenizdir.
Az kelime sarfedip, gazete okumaya, televizyonu izlemeye devam eder ya da karşısında kimse yokmuş hissini uyandırırsanız ve eşinizin son zamanlardaki gerginliğini, alışveriş çılgınlığını fark edemezseniz üçüncü cihan harbine çok kısa zaman kalmıştır bilmenizi isterim.
“Erkekler için ödev çok azdır”
Bir başka önemli nokta da ” Ben elimden geleni yapıyorum. Bir türlü olmuyor’’ diyen erkeklerin iyi bir ilişkinin iyi bir insan olmaktan fazla meziyetler gerektirdiğini idrak edememesi durumudur.
Aslında erkekler için ödev çok azdır. Sadece ve sadece duyarsız ve şefkatsiz oldukları, yeterince sevgilerini gösteremediklerini, az konuşup karşı tarafı dinlemediği savını çürütmeleri kafidir. O vakit sınav çok yüksek bir başarıyla sonuçlanacaktır.
[quote]” İlişkimiz hakkında konuşmamız gerek’’ cümlesini duyan erkeklerin, sorunları hasır altına atarak, her seferinde farklı bahanelerle konuşmayı ertelemek yerine ‘’seni dinliyorum’’ demeleri belki doğabilecek bir çığ felaketinin önleyicisi olacaktır.[/quote]
Kadının ruh hali aile ortamını bile etkilemektedir. Hatta evin içindeki eşyalara dahi onun ruh hali egemendir. Erkekler şunu bilmeli ki kadın yaptığı işleri keyifle yapıyorsa olumlu enerjisi eve, hatta yiyeceklere kadar tesir eder. Buna karşın olumsuzluklar karşısında kadınlar açık ya da gizli şekilde iç dünyasında sinsi sinsi ceza metodları oluşturmakten geri kalmazlar. Aslında ne yapması gerektiğini gayet iyi bilmelerine rağmen kocasına duyduğu kızgınlık yüzünden erkeğin en önemsediği konularda onu sinir edecek şeyler yapmaya başlarlar. Buradan alacağımız derste kadının hiçbir zaman sinirlendirilmemesi gerektiğidir.
Belki biz erkekler bir ömür, bir kadının gerçek anlamda ne istediğini tam olarak anlayamayacağız. Fakat bilmemiz gereken Allan – Barbara Pease çiftinin sözünde saklıdır.
‘’Bir kadın hislerinin duyulmasını ve anlaşılmasını ister, çözümlenmesini değil.”