‘Henüz 11 yaşında bir cumhuriyet. Yüz yıllardır arka plana itilmiş ve elde ettiği hakları, yeni yeni farkına varmaya başlayan kadınlar. Tıpkı her alanda olduğu gibi erkeklerin egemenliğindeki sinema. Tabuları yıkıp Türk sinemasının gerçek anlamlı ilk yıldızı olan ve taktığı eşarpla bile moda yaratmayı başaran bir kadın; Cahide Sonku.’
Ali, İstanbul’da terbiye almış ama köyü çok seven Gülsüm’le nişanlıdır. Ali yolda karşılaştığı Aysel’i at arabasına alır. Aysel, mahkemeye gitmektedir. Ali, kim olduğunu öğrendiği Aysel’i kötüler. Aysel, bunun üzerine yarı yolda at arabasından inip yürüyerek yoluna devam eder.
Satılmışzadelerin evinde çalışan Aysel, patronunun tecavüzüne uğrayıp hamile kalınca mahkemede şikayetçi olmuştur. Ancak mahkemede Aysel’le ilişkiye girmediğini söyleyip yemin etmeye hazırlanan çocuğunun babasının yalancı durumuna düşmemesi için şikayetinden vazgeçer. Dava düşer.
Ali, dava sırasında nasıl onurlu bir insan olduğunu gördüğü Aysel’e yatalak annesine bakıcılık yapmasını teklif eder. Satılmışzade, çeşme başında gördüğü Aysel’e sataşır. Oraya gelen Ali, Satılmışzade’yle atışır. Gülsüm, Ali’ye Aysel gibi birinin bulunduğu eve gelin olarak gelemeyeceğini söyler. Ali, bunun üzerine annesinden Aysel’i kovmasını ister. Ali’nin annesi üzülerek de olsa çok sevdiği ve alıştığı Aysel’i evden gönderir.
Aysel’in gidişine üzülen Ali, düğününden bir gün önce meyhaneye içmeye gider. Kendisine laf atan Satılmışzade’yle kavga eder. Düğün günü eve sarhoş şekilde döner. Ayıldığında babası, gazeteden Satılmışzade’nin meyhanede çıkan bir kavgada çakıyla öldürüldüğünü, katilin henüz yakalanmadığını ve Satılmışzade’nin kafatasında çakının kırılmış ucunun bulunduğunu içeren haberi okur. Ali, çakısını kontrol eder ve ucunun kırık olduğunu fark edip Satılmışzade’nin katili olduğunu düşünür.
Ali ve babası, nikaha gitmeden önce durumu Gülsüm ve babasına anlatır. Gülsüm ve babası, nikahtan vazgeçerler. Olanları öğrenen Aysel, Gülsüm’ün evine gider. Gülsüm’e Ali’nin çakısının daha önceden kendisi tarafından kırıldığını ve bunu Ali’ye söylemeyi unuttuğunu, dolayısıyla Ali’nin katil olamayacağını anlatır. Gerçek suçlu yakalanınca Ali’nin suçsuz olduğu ortaya çıkar. Ali, asıl sevdiğinin Aysel olduğunu ve onunla evlenmek istediğini annesine açıklar. Babasının da desteğini alır. Sıra Aysel’e kavuşmaya gelir…
Ünlü İsveçli yazar Selma Lagerlöf’ün çevirisi Hasan Cemil Çambel tarafından yapılan “Tösen Fran Stormyrtorpet” adlı kitabından Nazım Hikmet’in uyarlayıp senaryolaştırdığı Aysel Bataklı Damın Kızı, Bursa’nın Çalı nahiyesinde çekilir. Filmin yönetmenliğinin yanı sıra yapımcılığını da üstlenen Muhsin Ertuğrul, daha sonra yapımcılık haklarını İpek Film’e devreder. Filmin dekorlarını Nikola Peroff, müziklerini Cemal Reşit Rey, görüntü yönetmenliğini de Cezmi Ar ve Remzi Ar yapar.
Gerçek anlamda ilk kadın yıldızımız olan Cahide Sonku’nun başrolü üstlendiği filmde yönetmen Muhsin Ertuğrul, oyuncu kadrosunu ağırlıklı olarak Devlet Tiyatrosu oyuncularından oluşturur.
Dönem eleştirilerinde filmin bazı açılardan tutarsız ve kusurlu olduğuna değinilmiş. Bununla beraber filmin önceki Muhsin Ertuğrul filmlerine göre daha iyi bir film olduğu da belirtilmiş. Film, aynı zamanda Türk sinemasının ilk köy filmi olarak kabul edilmekte. Aysel Bataklı Damın Kızı, 1969 yılında bir kez daha sinemaya uyarlansa da ilk filmin başarısına ulaşılamadı.
Seyirciler tarafından oldukça beğenilen filmde Cahide Sonku, taktığı eşarpla moda yaratmayı başardı. 1934 yılında tamamen erkek egemen bir sektörde bir kadın olarak yıldız olabilmek ve moda yaratabilmek, nadir görünen bir başarı örneği. Zaten efsane olmak da böyle bir şey değil mi?