‘Dönüşüm’ adı altında, ekolojik sistem yağmaya kurban gitmektedir. 3. Köprü, Galataport, Hava Limanı, Kanal İstanbul gibi projelere neden gerek duyulmakta ve bir kentin ‘ DNA’ sı ile bu kadar uğraşılmaktadır? Ekonomik tıkanmanın önünü açmak, taşı toprağı altın denilen bu kentin, sarraflara satılması ile mümkün olmayacağı geç de olsa görülecektir. Doğusunu, batısını, güneyini kollektif bir çıkar anlayışı ile bitirdik ve sıra şimdi Kuzey Ormanlarına geldi.
Dünyanın sayılı büyük metropolleri, ormanların korunmasına yönelik yasalar çıkartırken, İstanbul’ un betona gömülmek istenmesi, gelişmişliğin veya sonradan görme bir kültürün yıkıcılığını da göstermektedir.
Beranger ve Gregor Samsa, toplumun olaylar karşısında aldığı ruh hallerinin simgeleşmiş iki kahramanıdır.
Kafka: ‘ İnsanlar için doğal yaşam, insanca yaşamdır. Ama bunu anlamıyorlar. Anlamak istemiyorlar. İnsan gibi yaşamak çok güç, o nedenle hiç olmazsa kurgusal düzeyde bundan kurtulma isteği var.’ Bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini dev bir böcek olarak bulan Gregor Samsa’ nın dramını anlattığı ‘ Dönüşüm’ romanı ile ilgili yaptığı genelleme budur yazarın. Ionesco’ nun ‘ Gergedan’ isimli yapıtında ise herkes gergedanlaşmayı normal karşılarken, insan kalmakta direnen Beranger’ in yabancılaşmasına tanıklık ederiz. Beranger ve Gregor Samsa, toplumun olaylar karşısında aldığı ruh hallerinin simgeleşmiş iki kahramanıdır.
Ionesco’ nun Beranger’ i, Kafka’ nın Gregor Samsa kahramanına göre daha ilkeli ve insani özelliktedir. İnsanlık, çoğunluğun oluşturduğu kitle ile uyum sağlamak için çıkar ilişkilerini gözeterek, korkularına boyun eğerek, ezilmekten kurtulmanın çaresiz düşselliğinde bildiği tek çözüm yolunun kurgusal boyutta, insani değerlerinden ödün vererek, doğanın en vahşi, en iğrenç yaratığına dönüşmeyi kendi iradesi ile isteyebilir ve hiçbir rahatsızlık da duymaz. Böyle bir değişim insanca yaşamaktan daha kolay gelmiştir; oysa, ‘ Gergedan’ laşmaya ve ‘ Böcek’ leşmeye itiraz eden insanların ‘Dönüşüm’ ün karşısında cesurca durabilmeleri için de ortak bir akıl yaratılması kaçınılmazdır.
[quote]Yüz elli yıla varan bir süreçte Türkiye, ormancılığın devamlılığını, ekonomik kullanışlılığını, verimliliğini ve en uygun şekilde yararlanılmasını ulusal politika olarak yaşama geçirmiştir; fakat, İstanbul Boğazı’ nı yüzerek geçen ‘ Domuzlar’ hızlı, yoz bir dönüşümün başladığının görmezden gelinemeyeceği gerçeğini de kimsenin kabullenmek istememesine rağmen kent halkına göstermiştir. [/quote]
İstanbul’un Kuzey Ormanları’ ndan kaçan veya yok olan canlı türlerinin yerini, yedi milyonu aşan bir nüfusun oluşturacağı yeni yerleşim alanları alacak, Karadeniz ile kent arasına devasa bir beton duvar çekilecektir. 2. Köprü’ nün yapılması ile Gazi Osman Paşa, Ümraniye ve Sultanbeyli gibi kentin varoşlarının nüfusu nasıl yüzde iki binlere ulaşmışsa, bağlantı yollarındaki araziler yağmalanmışsa; 3. Köprü’ nün yapılması ile Kuzey Ormanlarının ‘ Beton Blok’ lara teslim edilmesiyle de aynı çarpık gelişmelerin yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
[quote]’ Dönüşüm’ adı altında, ekolojik sistem yağmaya kurban gitmektedir. 3. Köprü, Galataport, Hava Limanı, Kanal İstanbul gibi projelere neden gerek duyulmakta ve bir kentin ‘ DNA’ sı ile bu kadar uğraşılmaktadır? Ekonomik tıkanmanın önünü açmak, taşı toprağı altın denilen bu kentin, sarraflara satılması ile mümkün olmayacağı geç de olsa görülecektir. Doğusunu, batısını, güneyini kollektif bir çıkar anlayışı ile bitirdik ve sıra şimdi Kuzey Ormanlarına geldi.[/quote]
Ekonomisini kamusal gücüne ve kaynakları üzerine kurmuş politik sistemin, kendi sermaye guruplarını kollamak istemesi sonucunda yeşilin grileşmesi de kaçınılmazdır tabi ki, Kuzey Ormanları devlete ait bir alandır, kaynaklarını da sonuna kullanmak istemesi de normaldir. Ama, 3. Köprünün yapımı sonrasında ormanların yerini AVM’ ler aldığında, çok katlı binaların ve geniş bağlantı yollarının çoğalması ekolojik sistemi yok etmeye başladığında, sorun bu kentte nefes alan sermaye sahibi veya yoksul herkesin olacaktır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ nin koordinasyonunda kentle ilgili, Sivil Toplum Kuruluş’ larına, Üniversitelere ve Bilim İnsanlarına yaptırılan ‘ Çevre Düzeni Planı’ ÇDP raporunda:
…’ Bu kapsamda, İstanbul’un sahip olduğu su havzaları ve orman alanları başta olmak üzere, kentin yaşam destek sistemlerini oluşturan ve Karadeniz sahillerine paralel olarak uzanan yatay kuzey eksendeki ekolojik değerler, üzerinde risk oluşturacak ekonomik sistemlere kapalı tutulmuş; ekolojik kaynaklara yönelen dikey gelişmeleri kontrol altına alacak kararlar alınmıştır…’ Görüldüğü gibi, İstanbul’ un kuzeyi koruma altına alınmış olmasına ve genişlemenin sadece doğu ve batı yönlerinde olması gerekmesine rağmen, bu rapor günümüz koşullarında unutulmuştur.
İstanbul’ un Kuzey Ormanları, kentin temiz havasını sağlaması açısından büyük önem taşımaktadır. Havadaki karbonu tutup, tozları filtreliyerek, kuzeyden esen rüzgarların kente temiz oksijen getirmesini sağlayarak, yaşam kalitesini de arttırmaktadır.
[quote]Dünyanın sayılı büyük metropolleri, ormanların korunmasına yönelik yasalar çıkartırken, İstanbul’ un betona gömülmek istenmesi, gelişmişliğin veya sonradan görme bir kültürün yıkıcılığını da göstermektedir.[/quote]
Terkos Gölü, Büyük Çekmece Gölü, Alibeyköy ve Sazlıdere Barajları, Avrupa yakasında sekiz yüz milyon metreküp ve Anadolu Yakasında Ömerli ve Darlık Barajları, yüz milyon metreküp suyu tutarak Kuzey Ormanları Havzası’ nda yer almaktadır. Yedi adet bendi bulunan Belgrad Ormanı, yüzlerce yıldır İstanbul’ un su ihtiyacını karşılamaktadır.
Belgrad Ormanları, ortalama dört yüz bitki türünü içinde barındırması ve hakim ağaç olarak Meşe’ nin Ormanlık alanı oluşturmasıyla; kırk iki tür gündüz kelebeğini, yüz kırk kuş türünü ve yirmi iki memeli canlı türünü, sürüngen ve kurbağların aynı zamanda yuvasını oluşturmaktadır.
[quote]Kuzey Ormanları, kuş göçünün yoğunlaşma alanlarını oluşturmaktadır. Su kuşu, yırtıcı ve ötücü kuşların göç dönemlerinde, en iyi izlenebildikleri noktalardan biri de Kentin Kuzey Ormanlarıdır. [/quote]
İstanbul’ un ekolojik ve biyolojik yönden doğal yaşam alanlarına bakacak olursak;
Terkos ve Kasatura arasındaki ormanlık alan, kıyı şeridi; Ağıl Dere ve Ağaçlı Kumulları; Kuzey Boğaziçi; Büyük Çekmece ve Küçük Çekmece Gölü; Ömerli Havzası; Sahilköy, Şile, Ağva Kumulları ve Deresi…gibi sayılı yerler kaldığını görürüz.
Peysaj bütünlüğü açısında düşünülürse hem insanların, hem de biyolojik canlılığın ortak yaşam oluşturduğu tek yer belki de Beykoz’ da bulunan Polenezköy akıllara gelecektir. 1852 yılında bağımsızlık mücadelesi veren Polonyalıların kurduğu bu yerleşim alanı ‘ Tabiat Parkı’ özelliğini yitirmeden, devamlılığını günümüzde de sürdürmektedir.
3. Köprü’ nün yol güzargahı, Kuzey Ormanlarının kıyımına neden olacak, biyolojik çeşitliliğin, bütünlük içinde yaşadığı alanlar bölünecek ve canlıların yaşam hakları ellerinden alınacaktır. Yolların böleceği dar adacıklarda canlılar, ortama uyum sağlayabilip, yeni bir evrimleşme sürecini tamamlayabilecek mi? Yollar, yaşam alanlarını parçalayacak, sözlük anlamının dışında hiçbir yere götürmeyecektir. Yaşam ortamlarının bölünmesiyle oluşacak izolasyon sonucunda, canlıların üreme kapasitesi düşecek, ölüm oranları artacaktır. Hayvan Türlerinin Kuzey Ormanları’ nda yayılması engelleneceğinden dolayı, bazı türlerin sonu gelecek, doğanın dengesi bir kez daha insan eli ile bozulacaktır. Boğaziçi Keteni, İstanbul Karahindibası, Kilyos Peygamber çiçeği, Riva Sığırkuyruğu gibi kente özgü bitkiler ekolojik müzelerde yer bulabilecektir ancak.
Köprü, yol, bina inşaatlarında olduğu gibi bu projede de taş, mıcır, çimento, kum…malzemelerinin kullanılacağından dolayı ‘ Taş Ocakları’ üretimlerini arttıracak, bunun sonucunda da çıkan gürültü ve toz kirliliği Kuzey Ormanları’ nın sakinlerini ürküterek kaçıracaktır. İstanbul’ da üç milyon metrekareye yayılmış ‘ Taş Ocağı’ tesisleri bulunmakta ve 3. Köprü projesi ile yenilerinin açılması da kaçınılmazdır. Çıkacak harfiyatın da nerelerde öteleneceğine dair hiçbir bilgi bulunmamaktadır.
Küresel İklim değişikliklerine neden olan noktalardan biri de ağaçların kesilmesi sonucu oluşan, karbon stoğunun tutulamamasıdır. Kuzey Ormanları’ nı ‘ Beton Kafes’ lere dönüştürerek kendi ‘ Hayvanat Bahçemizi’ oluşturmaktayız, kendi elimizle bölgenin iklimini bozarak kıyametin takviminden yaprakları kopartmayı çoğaltmaktayız.
Kent Halkı, ‘ Gergedan’ laşmayı kabul etmeyerek, ormanlarına sahip çıkmayı başarabilecek mi?
Rantın dayanılmaz ayartıcılığına kapılıp, ‘ Gregor Samsa’ gibi ‘ Dönüşüm’ adı altındaki bu talandan yararlanmaya çalışanları anlamamaya devam mı edecektir? Ekolojik tahribatın kısa sürede giderilemeyeceği bir gerçekliktir, proje yaşama geçirilmiştir; 3. Köprü’ nün ve bağlantı yollarının çevresinde kalan son yeşilin korunması, kent halkının tek görevi olmalıdır. Yeni yerleşim alanlarının oluşturulmasına kesinlikle muhalif kalınmalıdır; çünkü kent, boğazı geçen ‘ Domuz’ ların da yaşadığı yerdir.