Aşkın bitip, evliliğin devam ettiği evlilikler söylenmese bile o kadar çok ki. Özellikle bizim gibi geleneklerine bağlı ülkelerde… Çünkü bizde evlilik sadece iki kişi arasında yapılmıyor.
Aşk yok! Aşksız evlilikler
Evlendiğin zaman karşı tarafın ailesi ile de evleniyorsun. Yani iki kişinin attığı evlilik imzası, o andan itibaren onlarca kişiyi birbirine bağlıyor.
Zaten o yüzden zaman zaman üçüncü şahıslar, evin içinde gibi yaşıyorlar ve kararlara etki ediyorlar ya.
Zaten o yüzden ayrılmaya karar verildiğinde, bir anda “hop ne oluyor? Durun bakayım…” diyen çok oluyor ya.
Ve tabii akıl vermeye kalkanlar, üç kuruşluk aklı bile olmayanların meydanı boş bulmuşçasına ahkam kesmeleri, işte böyle zamanların malum görüntüleridir.
Ayrılmaya karar veren çiftin dışındaki herkes, bir anda bitmiş evliliği kurtarma komisyonunun doğal üyesi ve sözcüsü olurlar.
Aile sırları bir anda ortalığa tüm çıplaklığı ile dökülür. Kirli çarşaflar etekte ve cepte ne varsa her şey ortalığa saçılır.
Sonuçta ortalığa saçılan özel hayatlar, kurtarılmaya çalışılan evlilikleri daha beter, daha kurtarılmaz hale getirirler.
Çünkü saçıldıkça karşı taraf senden daha çok ve daha kötü gider.
Belki evlilikler çevrenin yoğun baskısı ve kişilerin yapıları nedeniyle kurtulabilir de ama asla eskisinden daha iyi olmaz.
Kötü, daha kötü olarak eve yerleşir.
Aşksız evlilik; böyle bir birleşme sonrası rezil ve kötü bir evlilik haline gelir veya basit ev arkadaşlığı olarak devam eder.
Çoğunlukla bizim gibi ülkelerde…
Oysa medeni ülkelerde evlilikler, sadece iki kişi arasında olduğu için bitmesi de daha kolay olur.
Çünkü orada “Aşk yok, bitirelim” demek; hem daha anlamlı, hem de yerini bulan bir görüştür.
Çünkü yaşamın aslında aşkla güzel olduğu bilinir.
Ya da aşkın aslında yaşam olduğu…
Ve aşkın mecburiyetlerle yaşayamayacağı…
Çünkü aşk vazgeçmemektir.
Biterse bitmiştir.
Vazgeçildiyse bitmiştir.