Böylesi bir çocuk kenti düşünüldü

Bir yuva- kent düşünün; Hastanesi, polikliniği, oteli, okulu, evleri, sineması, spor sahaları, kütüphaneleri, kültür merkezleri, atölyeleri, organik tarım arazileri, hayvan çifltlikleri ve alışveriş merkezleriyle tam bir kent yaşamı…

Böylesi bir çocuk kenti düşünüldü

Bir yuva- kent düşünün; Hastanesi, polikliniği, oteli, okulu, evleri, sineması, spor sahaları,kütüphaneleri, kültür merkezleri, atölyeleri, organik tarım arazileri, hayvan çifve alışveriş merkezleriyle tam bir kent yaşamı; Kent sakinleri asla yalnız kalmayacak, dışlanmayacaklar. Arzu ettikleri, görmek istedikleri sanatçıları, sporcuları, devlet büyüklerini ve yakın dostlarını şehirlerinde misafir edebilecekler.

Çocuklar hem kardeşlerini, akrabalarını hem de kardeş okullardan arkadaşlarını davet edebilecekler, yarışmaları, etkinlikleri paylaşabileceklerdir. Diledikleri zamanlarda doktorlarından izin alarak gezilere katılabilecek hatta dünyayı dolaşabileceklerdir. Kent içerisinde trafik gürültüsü, otobüs egsoz dumanı asla yer almayacak.


Ulaşım kent girişinden itibaren yaya yolları ve minik elektrikli arabalar kullanılarak sağlanacak. Hatta koşulların el verdiği noktalarda minik tayların çektiği faytonlar çocuklarımızın hem eğlence kaynağı olacak hem de ulaşımlarını sağlayacak. 

Kısacası rüya gibi bir yaşam, çocuk kahkahalarının çınladığı, yüzleri her zaman gülen insanların yer aldığı, kelebeklerin çiçekten çiçeğe uçtuğu ortamlarla güzelleşecek. Peki böylesi güzel düşlenen yuva-kent kimler için kurulacak? Lösemili çocuklar için, Lösemili çocuklar kentinde böylesi bir yaşam düşünüldü….

Lösemili çocuk kenti-indigo dergisi

Peki neden lösemili çocuklar için böylesi bir yaşam kenti düşünüldü?

Lösemi tedavisinde ilaçlar kadar hijyen, beslenme ve yaşama sımsıkı bağlanmak büyük önem taşıyor. Çocukların 3 yıl gibi çok uzun bir süre tedavi alacakları hastaneleri korku filmlerindeki kasvetli şatolara ve kan alan doktor, hemşireleri de vampire benzetmemeleri gerekir. Bir hastaneden çok sevimli bir yuva ve hiç taburcu olmak istenmeyecek sıcacık bir ev havası yaratılmalı.

Çocuklarda kanser hastalıkları hızla artıyor. Dünyada her yıl bir milyondan fazla çocuk, Türkiye’de ise her yıl yaklaşık 1200 yavrumuz lösemi hastalığına yakalanma riski altında.

Öte yandan Dünya Sağlık Örgütü bizleri ciddi şekilde uyararak; “2020 yılına kadar kanser hastalıkları % 60 oranında daha da artacağı konusunda uyarıyor.”

Hematoloji alanında son yıllarda ortaya çıkan olumlu ilerlemeler sayesinde çocuklarda lösemi hastalığının tedavisi %91’e varan oranda tam iyileşme ile sonuçlanıyor. Yani standart risk ALL’li 10 lösemili çocuktan 9’u normal yaşamlarına dönebiliyorlar.

Ülkemizde de bu başarının elde edilmesi için çok steril ortamlar, en yeni teknolojilerle donanmış ihtisas hastaneleri, tecrübeli sağlık personeli ile psikolojik ve sosyal desteklerin yer aldığı büyük merkezlere ihtiyaç olduğu biliniyor.

Hiç bir çocuğun doğarken fakir veya zengin, sağlıklı yada hasta olmayı seçme şansı olmadığından; Veya “Ben bu ortamda tedavimi sürdürmeyeceğim ” deme şansına da sahip bulunmadığından; Çocuk Hakları Sözleşmeleri gereğince her çocuk eşit koşullarda ve devlet güvencesinde tedavi olma ve yaşama şansına sahip olması düşünüldü.


Lösemi hastalığının tedavisinin son derece pahalı olması göz önünde bulundurularak, yüzlerce milyar lira tutan bu tedavileri hiçbir ailenin bütçesi kaldıramadığından; kar amacı gözetmeyen, gerektiğinde parasız tedavi olanağı sağlayan vakıf hastanelerine ihtiyaç var.

lösemili çocuk kenti-odası-indigo dergisi

Lösemili çocuğunu tedavi ettirebilmek için Ankara, İstanbul gibi büyük illere gelen ailelerin sokaklarda yatmayacağı, sıcak bir ortamda güler yüz ve anlayışla karşılanacağı, trafik çilesi çekmeyeceği çağdaş merkezlere ihtiyaçları var.

Çocuğu hastalanan anne ve babaların tek düşüncesi çocuklarına moral vermek ve bir an önce biricik yavrularının iyileşmesini görmesi olduğundan; Bir torba kan bulmak için hastane hastane dolaşmamalı, imza, rapor kuyruklarında saatlerce bekletilmemeli, bir kutu ilaç için eczane önlerinde vakit geçirmemelidirler.

Türkiye’de kemik iliği nakli imkanları son derece kısıtlıdır. Düzenli ve çok gelişmiş bir “İlik Bankası” bulunmaması nedeniyle hastalar yurt dışına yollanarak gereksiz ödemeler yapılıyor. Öte yandan özellikle çocuklarımız kemik iliği nakli olabilmek için sıra bekliyorlar, aylarca sonrasına randevu veriliyor. Bu kadar süre içerisinde yaşama şanslarını kaybediyorlar.

Lösemili Çocuklar Kentinde kanser yapabilme etkisi olmayan tüm teknolojik cihazlar, haberleşme araçları, görsel ürünler ücretsiz olarak kullanılacaktır. 

İnsan, bu kadar güzel bir projeye ütopya olarak bakılamayacağını ve birlikten ne güzellikler yaratılabileceğini farketsin. Dilerim birçok yeni ütopik projeler yaşama geçsin.

Devlet her daim vatandaşının yanında olmak durumundadır. Ve hükümetler de bu görevler için seçilmiştir. Böylesi bir projeye Ne yapılabilecekse yapılmalı, azami destek sağlanmalıdır.

Lösev diyor ki; En zengin bütçeleri bile tüketen lösemi ve kanser hastalıklarının tedavisi son derece pahalı ve zorluklarla dolu bir süreçtir. Tamamen parasız tedavi ve eğitim olanaklarımızla her şeyin “para para para” olmadığını ve “İnsanlığın ölmediğini”göstermek istiyoruz.

Duyarlı ve hayırsever tüm kişi ve kuruluşların “İnsanlık ölmesin, İnsanlar ölmesin” ülküsüne maddi ve manevi destek vereceklerine, bu eşsiz eseri hep birlikte bağışlarla hayata geçireceğimize inanıyoruz.


İndigo Dergisi olarak her daim gönül verdiğimiz Lösev’e teşekkürlerimizi ve takdirlerimizi sunuyoruz.

Homo Sapiens’e doğru bir insanlık yolculuğu: Bilincin 7 seviyesi


Hale Karaarslan
İndigo Dergisi’nde Yazı İşleri Müdürü ve Yayıncı olarak görev yapıyor. İndigo Dergisi’ni kendisi ve yazarlar için bir okul olarak görüyor. Yaşama ve insana dair pek çok şey öğrenerek, yürekleri sonsuz güzellikle çarpan bir sevgi ailesinin içinde her gün biraz daha maskelerinden arınarak, özünü, kendi olanı buluyor. İki harika çocuğunun öğretmenliğinde ve eşinin her konuda kendisini destekleyen sevgisi eşliğinde öğrenmeye devam ediyor. İstanbul ve Marmaris'te yaşıyor.