Çağdaş bir hukuk sisteminde devlet insan öldürmez, suçlunun ıslah edilebilmesi ve suçun oluşumunun engellenebilmesi için gerekli önlemi alır. İdam cezası, devletin tasarlayarak ve öç alma duygusu ile işlediği bir cinayettir.
24 Mart 2014 tarihinde Mısır yönetimi, Müslüman Kardeşler üyesi beş yüz yirmi dokuz kişiye idam cezası vermiş, daha sonra dört yüz doksan iki kişinin cezasını müebbet hapse çevirmiştir. 28 Nisan’da aralarında Müslüman Kardeşler örgütünün lideri Muhammed Bedii’nin de bulunduğu altı yüz seksen kişi daha idam cezasına çarptırılmıştır.
Bu kararlar, dünya çapında tepki ile karşılanmış olup, Türkiye’de de siyasi parti liderleri ve sivil toplum kuruluşları Mısır yönetimini kınamış, cezaların uygulanmaması konusunda görüş bildirmişlerdir. Mısır yönetiminin aldığı idam kararlarını eleştiren Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, 2012 tarihinde partisinin gerçekleştirdiği, Ankara Kızılcahamam toplantısında: ‘Bu ülke maalesef birilerinin, bazı malum yerlerin baskıları ile idamı dahi kaldırmıştır. Şu anda bir çok insanımız idamın yeniden yasalaştırılmasını istiyor.’ demecini vererek, AB’nin (Avrupa Birliği) uyum yasalarından dönülebileceğinin ip ucunu vermiştir. Başbakan 2008 tarihinden günümüze kadar geçen süreçte, özellikle yakın dönemde işlenen çocuk cinayetlerinden sonra, devletin katili affetme yetkisinin olmadığını, bu yetkinin ( İslam hukukunun öngördüğü üzere) maktulün ailesine ait olduğu görüşünü dile getirmekte, idam cezasının uygulanabilmesi için halkın nabzını ölçmektedir. Kuran-ı Kerim’deki ayetlerde, İslam dinine inananların idam cezasını nasıl uygulamaları gerektiği konusunda hükümler bulunmaktadır: ‘Ey iman edenler! Öldürmede kısas size farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Ama her kim, ölenin kardeşi tarafından bir şey karşılığında bağışlanırsa, o zaman örfe uyması, ona diyeti güzellikle ödemesi gerekir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Her kim bunun arkasından yine saldırırsa, artık ona acı veren bir azap vardır.’ 2/ 179 ‘Eğer (bir suçtan dolayı) ceza verecek olursanız size yapılan azap ve cezanın misli ile ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.’ 16/ 126 Çağdaş bir hukuk sisteminde devlet insan öldürmez, suçlunun ıslah edilebilmesi ve suçun oluşumunun engellenebilmesi için gerekli önlemi alır. İdam cezası, devletin tasarlayarak ve öç alma duygusu ile işlediği bir cinayettir.
Türkiye’de İdam Cezası
Türkiye’de idam cezası 1920- 1984 yılları arasında uygulanmış; İstiklal Mahkemeleri’nin verdiği kararlar hariç, altmış dört yıl içerisinde yedi yüz kişi idam edilmiştir. İstiklal Mahkemelerinin kararı ile idam kararı verilen bin beş yüz kişinin etkisi bu günün siyasal ortamını halen etkilemektedir. Türkiye’de idam cezaları genelde ülkenin siyasi yapılanmasının dizaynı için kullanılmıştır. 1960-1971 ve 1980 Askeri darbelerinde siyasi görüşe bakılmadan bir çok insan bu cezaya çarptırılmıştır. Adnan Menderes, Deniz Gezmiş, Şeyh Sait, İskilipli Atıf Hoca ve Seyit Rıza’nın idam cezasına çarptırılmasının tartışmaları günümüzde de devam etmektedir. Türkiye 2002 yılının Ağustos ayında 4771 sayılı kanunla savaş hali dışında, idam cezasının uygulanmayacağını düzenledi ve bu düzenleme ile Terör suçları dahil, savaş hali dışında idam cezası kalkmıştır. 2004 tarihinde suç ve cezayı düzenleyen anayasanın 38. maddesinde değişiklik yapıldı. Bu değişiklik ‘Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilmez.’ şekli ile son halini aldı. 14 Temmuz 2004 yılında 5218 sayılı yasa ile ölüm cezası tamamen ceza yasasından kaldırılmıştır; yerine ağırlaştırılmış müebbet cezası getirilmiştir.
Türkiye’de idam cezasının kaldırılması, uluslararası ve ulusal mevzuatla yapılan değişikliklerle gerçekleştirilmiştir. 2004 yılında Anayasa’nın 90. maddesinde yapılan değişiklikle ‘Temel hak ve özgürlükler konusunda, uluslararası sözleşmelerin, iç hukuk normları karşısında üst norm kabul edileceği’ düzenlemesi getirildiğinden, idam cezasının tekrar yasalara girmesi olası değildir. Yüreğimin depreminde rihter ölçeği çatlarken/ Ölebilir raporu veren beyaz önlüklü doktor/ Boşver hipokrat amca/ Üzülme ne olur…
Nevzat Çelik Ölüme gönderilenin herhangi bir rahatsızlığının veya hastalığının kesinlikle olmaması gerekiyor ve Hipokrat yemini edip, yaşam için çabalayan doktorların suçluları ölüme göndermek için rapor yazmaları ne kadar ironi dolu bir davranış! ‘Başkasının yaşam hakkını kasıtlı alanın, yaşam hakkını elinden almalı; başkasının kolunu kesenin kolu kesilmeli ki, bak o zaman bir daha bu suçlar işlenir mi? Bazı suçların cezası, halkın içinde verilmeli ki, suçun caydırıcılığı olsun.’ tarzındaki duygusal yaklaşımlar, ancak linç kültürünü oluşturur ve çağdaş hukuk sisteminde asla yer almaz. Halka hoş görünme çabaları, uygar hukuku geri dönülemez bir karanlığa itecektir.
[quote]İdama karşı olan hümanist düşünceyi suçlamak kolaydır: ‘Sizin bebeğiniz vahşi bir cinayete kurban gitse, sizin kızınız tecavüz edilip öldürülse…’ Peki, suçluyu öldürmek devletin görevi midir? Ya da ‘Vahşi Batı’nın kovboyları gibi elimizde kement, bulduğumuz ilk ağacın dallarında sallandıralım; Taksim Meydanı’nda asalım bir kaçını, bak bir daha yapabiliyorlar mı? [/quote]
Bu coğrafyada, çocuk gelin gerçeği var; kadınları öldürüp, çok seviyordum yalanı var. Tecavüzcüsü ile evlendirilmeye zorlanan çocuklar var, kürtaj yasağı var, öğretim sistemi değiştirilip 4+4+4’ ün sek sek oyunu olmadığını bilmeyen kız çocuklarının dramı var, oğlu tecavüze uğradığı halde, onu kabul etmeyen babalar var. Devlet gözetimindeki cezaevlerinde yaşanılan tecavüzler var! İdam cezasının dışında radikal uygulamalar gerekiyor: Eğitimin, aile yapısının, cinsel eğitimin, kadın ve çocuk haklarının en baştan ele alınıp, doğru rotaya girebilmek için en baştan başlamak gerekiyor sanırım!