Göz, yaşı özler sevgilim. Köle esareti, kuş gökleri özler. İkindi vaktine yemin eder bir yanım, ikindi vaktini unutur diğeri.
Tuvaller renksiz kalır düşlerimde. Bir kıyamet alameti alıp götürür bütün renkleri. Bu mudur sevgilim? Âşık, maşuka ırak. Dert meyleri her vakit masamıza serilir. Bir bayram sevinciyle karşılanmak istemem. Sevginin zerresine sahip olsam kâfidir.
İnsan, yaşam ipinin bir boğumunda mutluluğu bulacağını sanarak zaman servetini tüketir. Ömürleri yoran dünya yaşamı boyunca harcanan bütün çabalar ve çekilen zorluklar, mutluluğa ulaşmak ve huzurlu yaşamak içindir. Oysa yüce yaratıcımızın Kur’an’da buyurduğu gibi “İnsan mutlaka bir ziyandadır.” (1)
Mutluluk: insanın, dünya çölünde gördüğü bir seraptır. Kaybolan bir yolcunun bütün varlığıyla, her zerresine kanmak istediği bir serap… Ve mutluluk, kalpten kalbe uçan bir kuş gibidir; bir kalbi kendine yurt edinmez, vakti geldiğinde yerini mutsuzluğa bırakıp bir başka kalbe çırpar kanatlarını. İlahi kudretin var ettiği baharın cümbüşü gibi, mutluluk da yerini kış misali mutsuzluklara bırakır.
Çünkü bu çölün ötesinde öteler vardır. Her şey O’na yaklaştırır insanı. Dünya rüyasından uyanıp gözlerimizi sonsuz ahiret sabahına açacağımız güne kadar tatlı ve tuzlu, doğru ve yanlış birbirine karışacaktır. Mutluluk ve mutsuzluk gönül soframızda yan yana duracaktır.
“İnsanlar, “İnandık!” demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler.” (2)
“Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı.” (3)
Ebedi mutluluk, insana dünyadayken çok uzaktadır. Kalpleri gölgeleyen ve zihinleri kurcalayan dünya hayatı gerçeğin idrak edilmesine mani olur. Geçici mutluluklara aldanıp dünya yaşamına dalan insan, manevi huzurdan yoksun olarak maddi tatminlerle yaşamını devam ettirir. Mevlana bu konuda “Beden atındır senin; bu dünya, o atın ahırı. Atın gıdası, ata binene gıda olamaz.” (4) Demiştir. Ruhun aşı, aşktır. İnsanların yaşamları boyunca hissettikleri eksiklik, aşka duyulan açlıktır. Bu yüzden, an yoktur ki vicdan mahkemesindeki ruh feryat edip, ezelde sözleştiği o gizli sevgiliyi istemesin.
Kır âlemden âleme uzanan zincirleri. Gönüller odunsuz yanan alevdir. Bir garip budala seslenir durur; Sevgilim, Sevgilim, Sevgilim…
Kaynaklar
Kur’an-ı Kerim:
(1)Asr/2, (2) Ankebut/2, (3) Ankebut/64
(4) Mevlana Fihi Ma Fih/24 s.