Zeytinliklerden ne istiyorsunuz?

Kurtuluş Savaşını yaşadı bu topraklar, yakılmış ve yıkılmış vatanının yeniden kurulmasını, devrimleri, darbeleri, depremleri, felaketleri ve daha bir sürü önemli olayı. Unutuluyor hepsi, unutturuluyor, sanki hiç yaşanmamış gibi. Daha dün gibi değil mi Soma felaketi? Hani kim konuşuyor şimdi?

Zeytinliklerden ne istiyorsunuz?

Kim suçlu? Kim haklı? Kim haksız? Hani nerede adalet? Unuttuk değil mi? Evet, unuttuk. Unutturulduk. Yaşanan, yaşanırken paylaşılan ama sonra hemen unutulan ne kadar çok konu var değil mi? Biz Soma’yı unuttuk, evet unuttuk. Şimdi zeytinin feryadını mı göreceğiz? Belki.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir bakanlığı mı yoksa başka bir ülkenin ya da ülke gruplarının bir bürokratik birimi mi emin değilim. Çiftçiye destek mi oluyor yoksa köstek mi bundan da emin değilim.


Ama destek olmadığı tarafına daha yakınım. Böyle düşünmemin bir çok nedeni var. Bizzat kendi hayatımızı etkileyen faaliyetlerden bu sonuç çıkıyor. Birebir yaşadıklarımız dışında bir çok farklı olayı görüyor ve duyuyoruz. Üretirken, tüketirken edindiğimiz tecrübeler varılmak istenen sonucu bize gösteriyor. Sonuç, çiftçinin sonudur, endüstriyel tarımın ve onu yapanların zaferidir, bu zafer için el birliğiyle çalışanlarındır.

Yaşadığımız ve yakın zamanda net olarak ortaya çıkacak önemli bir konu var. Kimse bunun farkında değil. Herkes, herşeyin farkında olamaz. Herşeyi yakından takip edemez. Buna hak veriyorum. Ama, bazı gerçekler var ki farkında olmamak, hissetmemek, düşünmemek mümkün değil…

Kurtuluş Savaşını yaşadı bu topraklar, yakılmış ve yıkılmış vatanının yeniden kurulmasını, devrimleri, darbeleri, depremleri, felaketleri ve daha bir sürü önemli olayı. Unutuluyor hepsi, unutturuluyor, sanki hiç yaşanmamış gibi.

Daha dün gibi değil mi Soma felaketi? Hani kim konuşuyor şimdi? Kim suçlu? Kim haklı? Kim haksız? Hani nerede adalet? Unuttuk değil mi? Evet, unuttuk. Unutturulduk. Yaşanan, yaşanırken paylaşılan ama sonra hemen unutulan ne kadar çok konu var değil mi? Biz Soma’yı unuttuk, evet unuttuk. Şimdi zeytinin feryadını mı göreceğiz? Belki.

“Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir bakanlığı mı yoksa başka bir ülkenin ya da ülke gruplarının bir bürokratik bir birimi mi emin değilim” dememin sebebi, yeni bir felaketi göz göre göre kapımıza getirilmesine olan isyanımdandır.

Bir kaç milletvekilinin, sivil toplum örgütünün ya da işte bir kaç kişinin farkında olduğu bir yasa teklifinin gündeme getirilmesinedir üzüntüm. Bilinen gerçeklere rağmen, gerçeklere aykırı bir mevzuat değişikliği teklifidir bu. Çiftçinin içinde bulunduğu durum belli. Buna rağmen hala çiftçiyle, onun tarlasıyla, zeytinliğiyle uğraşmak niye? Düşman olsa yapmaz bunu.

Zeytincilik alanında Türkiye’nin rakibi konumundaki ülkeler, çiftçilerini dünya piyasasında söz sahibi yapmak, pazara hakim olmaları sağlamak için ne gerekiyorsa yapmakla meşgullerken şimdi bu yasanın Türkiye kaynaklı olduğunu düşünmek mümkün mü? Bu mevzuat değişikliğini kim istedi? Neden istedi? Bunu n cevabının verebilecekler mi? Veremezler, mümkün değil bilimsel hiç bir gerçeklikle açıklayamazlar.

Dünyanın en yüksek girdi maliyetlerine rağmen elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışan Anadolu çiftçisine böyle bir darbeyi kim vurabilir? Kuraklık, iklim değişiklikleri, doğal afetler… Bunlar için yapacak çok şey yok. Fakat, bunlarla mücadele eden çiftçileri yasayla dövmek, hem de kendi kendimize.


Bu nasıl bir şeydir? Bu nasıl bir anlayıştır? Ne yapıyorsunuz? Buradaki amaç ne? Düşmek üzere olan çiftçiye bir darbe daha vurmak değil mi bu? Boynuna bir halat daha atmak değil mi? Omzuna bir yük daha koymak değil mi? Hadi oradan be! Siz ne yapmaya çalışyor, kime hizmet ediyorsunuz?

Maden Kanunu’na karşı direnen son kale Zeytincilik Kanunu defalarca değiştirilmeye çalışıldı. Meclisteki yoğun muhalefet nedeniyle şimdiye kadar değiştirilemedi. Kanun değiştirilemeyince, Bakanlık bu sefer zeytinlik niteliğini değiştirmek için adım atıyor.

Bu yasa ile, zeytinlikler maden tekellerine ve yapılaşmanın mimarlarının insafına bırakılıyor. Bunun için çalışma başlatıyor birileri. Zeytinciliğin temellerine dinamit koyuyorlar. Böyle bir yasayı başka türlü tanımlamak mümkün değil. Bu bir ölüm fermanı, yok etme planı. Zeytini ve zeytinciyi.

Zeytin

25 dönümden düşük zeytinlikleri “zeytinlik saha” niteliğinden çıkarmak amacıyla yönetmelikte değişiklik yapılmaya çalışılıyor. Türkiye’de var olan zeytinliklerin yarısından fazlasının 25 dönümden küçük olduğunu sadece ben mi biliyorum? Mevzuatı değiştirmeye çalışan ve bunun için yetki sahibi olanlar bunun farkında değil mi? Bile bile mi bunu yapıyorlar? Evet! Hem de benden fazla şeyi bilmelerine ragmen bunu yapıyorlar. Bunlar kime hizmet ediyorlar? Onlar bunu biliyorlar tabi, biz de biliyoruz, bundan şüphe duymasınlar, biz de biliyoruz.

Zeytincilik Kanunu’nun 2. ve 3. maddeleri, orman alanı dışındaki fundalık ve makilik arazilerin zeytin yetiştirmeye elverişli olan alanların Tarım Bakanlığı tarafından parsellenip yetiştiricilere devredilebileceğini bildiriyor.

Zeytincilik Kanunu’nun 8. Maddesi de devlete ait yabani zeytinliklerin aşılanmak üzere 20 dönüme kadar parsellenip şahıslara verilebileceğini belirtiyor. 25 dönümden düşük zeytinlikleri “zeytinlik saha” niteliğinden çıkarmak amacıyla yönetmelikte yapılacak değişiklik, Zeytincilik Kanunu’nun ortaya koyduğu bu maddeleri geçersiz kılacak konuma getirilmek isteniyor. Açık ve seçik, acımasızca ve insafsızca, bilerek ve isteyerek bu yapılmak isteniyor. Anlamak, kabul etmek, sabretmek mümkün değil. Insaf be insaf!

Türkiye’nin son yıllarda tecrübe ettiği olayların ve gelişmelerin bir yenisi daha yapılmaya çalışılıyor. Türkiye’nin dünyada sayılı zeytin ve zeytinyağı üretici ülkeleri arasında var olmasını sağlayan tüm koşullar, birilerinin canı istediği için, birilerinin menfaatleri binlerce çiftçinin menfaatinden daha üstün olduğu için, böyle bilerek, isteyerek, insafsızca yok edilmeye çalışılması kabul edilebilir bir konu değil.

Evet, Türk halkı son yıllarda bazı insafsızlıkları, vicdansızlıkları tecrübe etti, yaşadı, kabul etti, etmedi. Gündemde yer almadığı için bu konu o kadar da önemsenmedi. Daha kötü, daha fena olayları tecrübe eden Türk halkı bu konuyu duymadı bile belki. Bir insan canına bütün zeytinlikleri feda ederiz. O konuda bir sorun yok. Canların yitip gittiği olaylardan sonra, oradaki vicdansızlıkları gördükten soran olanlara çok şaşırmıyoruz. Ama, asıl mesele; canı ne isterse onu yapanlara, menfaat çatışmasında hep parası olanı tercih edenlere karşı durmamız gerektiğini bilmek, anlamak ve uygulamak.

zeytin2

Bu yönetmelikle yapılmak istenen kesinlikle Danıştay’da bir dava konusu olacaktır. Ama, dava sonuçlanana kadar olacak olanları kim engelleyebilecek? Zeytin ağaçlarının gövdesine keskin makinalar değdiğinde kim karşı koyabilecek? Uzun dava sürecinde, kaç zeytinlik maden olacak? Kaç zeytinlik yerini konut sitelerine bırakacak? Kaç zeytin ağacı feda edilecek bir fabrika binası için? Yeni yapıdan etkilenecek kaç zeytin ağacı oalcak? Sayabilir misiniz? Sayabilir miyiz? Mümkün mü? Bugün zeytinin başına gelenleri yapanlar, geçmişte de olduğu gibi yarın neyin başına çorap örecek? Bilebilir misiniz? Tahmin edebilir misiniz?


Doğal ve tarım alanlarını, bir grubun menfaati için sınır tanımayan bir talana bırakanlara, yok etmeye çalışanlara peşkeş çekenlere karşı mücadele etmek zorundayız. Göre göre, bile bile yitip giden doğayı, çevreyi, hayvancılığı ve tarımı korumalıyız.

Soma: Bu kadar bilmezdik kömürün karasını!