Daha İyi Bir Yaşam İçin Haydi Ver Elini

Sevgili insanlar yeterince seviliyorsunuz. Yeterince değerlisiniz. Bu hayatı nasıl yazmayı seçiyorsunuz? Merhumu nasıl bildikleri önemli değil. Sizin hiç kimsenin bilmediği iç dünyanızda samimi bir yaşamı yaşamıyor olduğunuz gerçeği duruyor karşınızda. Oysa bir başka yol mümkün…

Air Ways (640x434)

Bugün bir yolculuğa çıkacağız. Özümüzde var olan ve üzerinin zaman içinde örtüldüğü içimize doğru bir yolculuğa çıkacağız. Vicdan, şefkat, sevgi, hoşgörü, neşe senin hamurundur.  Hatırlamana izin ver. Kendine şeker tadında bir armağan ver. Yeni bir yaşam alanına adım atabileceğin arzunun ateşi içinde var. O kıvılcımı daima canlı tut ve elimi tutarak bu yolculukta bana katıl.

Beni birliğin çağrısı olarak gör ve elini dostlukla uzat birliğe… Bizi vicdanımızın sesine götürecek dostlara bakalım mı önce? Minicik varlıklarıyla çalışkan karıncalara…Yaşadığınız yer hiç karıncalarla doldu mu? Dışarıda bıraktığınız reçel kavanozlarına kadar istila eden karıncalar? Ve onlara günah diye kıyamadığınız ama daha sonrasında baş edemeyip süpürerek, ilaç dökerek ve çeşitli yollarla öldürdüğünüz karıncalar… Artık evinize gelmediklerinde oh nihayet kurtuldum dediğiniz… Oysa ilk başta vicdanınız rahat etmiyordu. Bir kez o vicdanın sesine kulaklarınızı kapadığınızda tekrar duymanız kolay değildir çünkü içinizdeki ses vicdanınızın sesini bastırır. Kendini ne yapar ne eder haklı gösterir. Onların da evinizde ne işi vardı. Zorla günaha sokuyorlar değil mi? Kendi doğal ortamlarına dönsünler. Demek ki tekamüllerinde bu vardı. Sizin evinize gelmek ve orada ölmek. Kendi seçimi bile olabilir. Haydi haklı çıktın. Ne önemi var ki haklı olmanın?  Biliyor musun bir başka olanak mümkün.


çiçek dergi elini ver 1

Haklılığa kimsenin ihtiyaç duymadığı bir alan var.

O karıncaların senin alanına hiç gelmediği bir alan… Hiçbir şey bulamıyorsun etrafında uğraşacak ve  içindeki savaşma hisi ile o  karıncalar senin yaşam alanına geliveriyor. Peki başka neler var içinizde önce vicdanınızın rahat etmediği, sonrasında  ise bir kez durumu kabul ettikten sonra artık tekrarını yapıyor olmanın sizi rahatsız etmediği? Anormalliğin normalleştiği…

Örneğin; çocuğunuza bir kez bağırdınız, hatta hiddetlendiniz. Siz ona bağırdığınızda size göre doğru olmadığını düşündüğünüz davranışını sergilemeyi kestiğini fark edip daha sonra bir kez daha bağırdınız ve bu davranışınız gün ve gün pekişti. İlk gün vicdanınız onun ağlamasına dayanamadı. Üzüldünüz, içinizin yağları eridi ya sonrasında…  Alıştınız değil mi o sesi duymamaya? Oysa o daha bir çocuk ve iletişimin başka yolları mümkün. Hoşgörüyü hatırlayabilirsin. O senin içinde bir eksiklik değil, o senin içinde daima var. Var olduğuna güven…Hatırla ve titreşimini oraya yükseltebileceğinden emin ol.

[quote]Çocuklarıyla iletişimlerinde şiddeti, gücü kullanmadan yol alan bir çok mutlu aile var.[/quote]

mutluluk-yaşam-indigodergisi

Belki evlisiniz. Eşinizin de her insan gibi sevildiğini hissetmeye ihtiyacı var. Yoğunsunuz, çalışıyorsunuz, yorgun oluyorsunuz. Önceleri yine de ona da kıyamayıp elinizden gelen özeni gösterirken kim bilir daha sonra bu benimle ilgili değil deyip size binlerce kez çağrısını, seslenişini duymuyorsunuz. Kimi insanlar dışarıda streslerini atarken evlerindeki kişilerin ihtiyaçlarına karşılık vermeyerek beslenirler. Oysa enerji sonsuz ve nedir ki hayat? Anlardan oluşurken o hayatı el ele geçirmek yerine yabancılaştığınız yaşamlar… Oysa o hayatı daha renkli kılmak için henüz denemediğiniz nice yollar var. Telefon, I pad, televizyonu bir kenara bırakıp komik ve neşeli anlar yaratmaya ne dersiniz?  Böyle bir yaşam mümkün ve bir boyutta bunu yaşayan, deneyimleyen insanlar var. Titreşimini oraya yükseltebilirsin.

Bağımlılıklarımız

Belki bir bağımlılığınız var. Kahveye, sigaraya, maddeye, kumara, kadınlara, annenize, birilerine, telefona, bilgisayara, Internet’e hatta belki de dedikoduya… Biliyorsunuz doğru olmadığını ama size heyecan katıyor. Peşine düştüğünüz şey her ne ise sizdeki hormonlarda değişiklik yapıyor. Geçici arzularla mutluluğu yakalıyorsunuz. Serotonin, adrenalin iş başında oluyor. Peki oraya verdiğiniz emek, zaman ve heyecanı en yakınınızdaki kişilerle paylaşmayı denediniz mi? Bağımlılığınızın madde olduğunu varsayalım. Buna devam ettiğiniz sürece geçici mutluluklarınız var. Bir girdap gibi sizi içine hissettirmeden çekecek olan ve her defasında daha derinlere alacak olan…Öyle bir yer ki bir gün çıkamayacağınız… Kendinizce yakalanmadığınız sürece sorun yok değil mi? Yakalandığınızda geçici sürecek olan mahcubiyet, suçluluk, vicdan sesleri ve verilen sözler… Hatta yakalanma duygusunun kattığı adrenalin sizi kendisine bağımlı kılan çünkü gizlilik adrenali yeterince salgılamana neden oluyor. Öyle değil mi? Peki sizi yakalayan da kendiniz değil misiniz bu oyunda ?


[quote]Oysa başkasının ne dediği, sizinle ilgili ne düşüneceğinden öte sizin onlar ve kendinizle ilgili hislerinize bakarak mutluluğun içinizden doğduğu bir yaşam mümkün.[/quote]

seçim

Peki siz bu süreçleri yaşarken yakın çevreniz ne durumda? Yaşam alanınızı paylaştığınız insanlar ne durumda? Onlar neler yaşıyor?  Bir sorumluluğunuzun olduğu aileniz ya da size karşı sorumluluğu olduğunu düşünen anne babanız, yakınlarınız ne durumda? Onların hisleri, onların yaşadıkları… Bir kişinin deneyimi çevresinde kaç kişiyi kelebek etkisiyle etkiliyor? Nasılsa bu da onların deneyimi değil mi? Her zaman kendinizi haklı göreceğiniz buradan kendinizi hafifçe haklı çıkaracak bir çok neden bulabilirsiniz. Geçici arzularınızın getirdikleri neleri götürüyor yaşamınızdan? Her şeyi görmezden gelerek yol almak … Geçici mutluluklar; ebedi sağlanabilecek mutluluğa engel olan değil mi?  Sahip olduğunuz ve farkında olmadığınız güzelliklerin kıymetini bir kenara bırakarak, sahip olmadığınız peşinde olma duygusu size sahip olduklarınızı da er geç kaybettirecek olandır. Sizi böyle bir maddeyi kullanmaya davet edecek olan ses, enerjinin yüksek frekansından gelmeyecektir. Siz belki hiç denemediniz böyle bir macerayı ve sizi kendine çağıracak,  bir kerecik! deneyimleyeceğiniz, merakınızı giderecek olan bir deneyim.

Belli ki enerjiniz yükselmiş ve ayağınızdan tutup sizi aşağıya çekmek, sizi kendinizden uzaklaştırmak isteyen bir titreşim var. Tabii seçim sizin… Kendine de çevrendekilere de hizmetin büyük. Oysa başka türlü bir hizmet de mümkün. Güzellikleri çoğaltarak da hizmet edebileceğin bir yaşam mümkün. Bütün bağımlılıkların altında benzer duygular var.  Ve siz sevgili insanlar yeterince seviliyorsunuz. Yeterince değerlisiniz. Bu hayatı nasıl yazmayı seçiyorsunuz? Merhumu nasıl bildikleri önemli değil belki de, sizin hiç kimsenin bilmediği iç dünyanızla samimi bir yaşamı yaşamıyor olduğunuz gerçeği duruyor karşınızda. Bir başka yol mümkün… Seçiminizi daha yüksek bir titreşime hiçbir bağımlılığa yer vermeden yükseldiğinizi imgeleyebilirsiniz. İlla bir bağımlılık geliştirecekseniz bu imgelemeyi düzenli  söylemek, hissetmek olsun bağımlılığınız…

[quote]Geleceğinizi an içinde yazıyorsunuz. Siz nasıl bir rol modelsiniz kendiniz için? Seçim sizin. Bu davet çok samimi… Tutunun sevgiye ve çıkın oradan…[/quote]

el ele

Diyelim ki çevrenizde kavgalar, gürültüler var. Can acıtmak, öc almak var.  Yok sayamazsınız. İçinizde derin bir his yükselir. Bir savaş ortamında evlatlarını, her şeyini yitirmiş, çaresiz ağlayan bir babanın gidilecek bir yerinin kalmaması, evlatlarını kanatlarının arasına alamaması ve siz ne yapabilirsiniz ki? Uzaktasınız olaylara… Elbette uzakta kalın. İçine dalmayın başkalarının deneyimlerine ve yaşama geliş amaçlarının ortasına…Öte yandan şefkat duygularınıza sarılın en sevdiğiniz varlığa sarılır gibi… Kendinizi kucaklar gibi… Kendinize sarılmak zor ise çocuğunuza sarılıyormuş gibi…

Olumsuz şeylerden olumluya gitmek değildir üslubum… Bu defa güvendiğim dostum iç sesim böyle aktı. Ey güzel insan o öldürdüğün karınca sen değil misin? Ey güzel insan evde varlığını unuttuğun yarin sen değil misin? Ey güzel insan o dövdüğün çocuk sen değil misin? Ey güzel insan hiç kusura bakmayın diye o insanların üzerine bombayı atan da , kollarını büktüğün, korkmalarından, üzülmelerinden, onların acı çekmesinden zevk alırken aslında acıyı çeken sen değil misin? Bak sana bir çağrım var.

Sen şifalandığında her yer aydınlanacaktır.

sen şifalandığında herşey şifalanır

Başka bir yaşam mümkün


Başka bir yaşam mümkün. Bu yolculukta seçimini güzelden, dürüstlükten, verdiği değeri göstermekten, kıymet bilmekten, neşeden, sevgiden yana seçimler yapanlar için yer var. Zaman ise bizim algıladığımızdan farklı ve hareket etmesine az kaldı. Sen de bu yolculukta yerini almaya ve titreşimini şefkatin, sevginin ve neşenin frekansına yükseltmeye ne dersin? Ver haydi elini… Geçici olarak tamam deme, tamamen, bütün oluşunla , ete kemiğe büründüğün sen olan halinle seni seviyorum, varlığına teşekkür ediyorum. Ver elini geçelim menekşe tarlalarının içinden… Atalardan ve özünden geldiğini düşündüğün ya da farkında olmadığın veçhelerin şifalanırken gel yürüyelim menekşe bahçelerinden… Aynı yerde yaşıyor gibi görünelim ama başka bir yaşama birlikte geçelim. Haydi ver elini…


Funda Doğan
11.11.1977 tarihinde dünyaya geldi. Başkent Üniversitesi Turizm İşletme mezunu olan yazar; 1999 yılında tanıştığı Reiki enerjisinin onda açtığı açılımlarla daha sonra pek çok öğretiyi yaşamına geçirmiştir. Ayurveda, EFT, NLP gibi öğretileri ve Dünya adındaki oğluyla yolculuklarının sentezini bir kitap altında toplamaktadır. 2012 yılından beri, daha çok ebeveynleri hedef aldığı 'İçimdeki Ayna' adlı eğitimlerini vermektedir. Müziğe olan tutkusu da yazmaya olan tutkusu kadar güçlüdür.