İnsan savaşmaktan nasıl vazgeçecek?

Gündemin yine savaş ve barış çığlıkları attığı günlerdeyiz. Dünya üzerinde hala savaş hakim ve sevginin hüküm sürdüğü bir yaşamı kurabilmiş değil insanlık. Oysa herkes, her birimiz sevgiye açız!

İnsan Savaşmaktan Nasıl Vazgeçecek?

Pek çoğumuz çocukluğumuzda göremediğimiz sevgisizliğin ya da göremediğimiz, hissedemediğimiz sevginin peşindeyiz hala. Oysa ki sevgiyi, sevmeyi biliyor muyuz? Ya da her şeyden önce kendimizi sevebiliyor, kabul verebiliyor muyuz?

İnsan niçin savaşır?

Düşünecek zamanı yok günümüzde insanın. Kendisine gerçek manada ayıracak zamanı yok. Yaşamı ihtiyaçlarımızın giderileceği ve bize biçilen ömrü bir şekilde geçirebileceği bir zaman dilimi olarak görüyor belki de pek çok kişi. Kaderci bir yaklaşım içinde bir çoğu, ya da mücaladeleci. Bir çoğu değer görmek, kabul edilmek, bir insana, bir gruba, aileye, çevreye, ülkeye, dünyaya kendini göstermenin peşinde.


Arkada yatan sebep nedir sorsak? İnsan niçin bütün bunları elde etmek ister?

Tek sebep sevgidir. Sevgi içindir her şey. Sevgi için savaşır mesela pek çok insan. Sevdiğini kazanmak için. Ailesini kaybeder, geri kazanma hırsı ve azmiyle dolar. Ya da en iyi, en güzel, en hoş, en akıllı, en zengin ve benzeri arayışlar içinde harcar ömrünü. Hepsinin temelinde sevgi arayışı yatar. Kendini bile sevemeyen, sevmeyi bilemeyen toplumlar olarak yetiştirdiğimiz bireyler ülkeleri yönetme durumunda bulunduklarında, ülkelerin bugünlerini ve yarınlarını yaratacak liderlerin alacakları kararlarda taraflar oldukları bilinen bir gerçek.

Tarafsız ve insanın insanca yaşayabileceği bir yönetimin geçmişte örnekleri olsa da bunu yaşama geçirebilmek noktasında olabilmek gerekir. İnsanın bilinç derecesini yükseltebilmesi için her anını daha yüksek bir bilinç penceresinden seçebilme becerisini kazanabilmesi gerekiyor.

dünya barışı için İnsan Savaşmaktan Nasıl Vazgeçecek?

Barış ve kardeşlik üzerine onlarca şiirler, şarkılar yazılıp bestelenmiştir, mesajlar verilmiştir dünyaya. Oysa bir taraftan da insan, insanın kanını acımasızca dökmeye devam etmiştir. Birey olarak barış yanlısı tavır sergileyen insan, ne olmuştur da savaşır bir hale gelmiş ya da getirilmiştir?


İnsan, taraf ve taraftar olmaktan arınabildiği ölçüde savaşmaktan farklı bir yol da olabildiğini görmeye başlar. Barışa bile karşıt yarattığı için barışa evet yürüyüşleri, sloganları ne derece etkileyici? Etki etmiş olsaydı insanlık bugünkü durumdan daha farklı bir tabloyla karşı karşıya olabilirdi.

Bugünkü farkındalığımda, insan kendisini yaşamın akışı içinde yaptığı seçimlerde kaybedebiliyor. Ve bu bir süreç, belki arınabilmek, belki kendine bir adım daha yaklaşabilmek adına seçimlerimizin bizi getirdiği bugünkü noktada ne öğrendim, bu deneyimler bana ne getirdi, neler götürdü diye soruyorum. Yoğunluğun içindeyken kaçırdığımız Ben, izleyici ve Olan Ben iken, zorunluluklarla dolu bir yaşama kendisini kaptırdığında aslında Kendisi olanı göremeyebiliyor. Bu, insanın kendine yaptığı bir ihanet belki de. En çok kendimizdeyken tarafsız, savaşsız, iyimser, hoşgörülü, sevgi dolu olmayı becerebiliyoruz oysa.

İnsan Savaşmaktan Nasıl Vazgeçecek?

Aksi takdirde güya var olabilmek adına taraf olup, karşıt olup, kırıp dökerek Var olduğumuzun yanılgısı içinde kaybolup gidebiliyoruz.

Peki o kişi biz miyiz?

Bütün ülkeleri, bütün güçleri elde edebilmek, en güçlü devlet olmak istemek ne için? Bütün dünyanın sahibi olmak için bir insanın canının, kendi isteği dışında yok olması nasıl bir vicdanın, hangi barışçıl ya da korumacı düşüncelerin yaklaşımı olabilir ki? Dünya artık dünyada nasıl daha iyi bir yaşam sağlanabilir, kuraklık, açlık, küresel ısınma, salgın hastalıklar gibi tüm dünyayı ilgilendiren, insanı ve yaşamı gerçek anlamda ilgilendiren konulara harcamalı zamanını ve parasını. Ve sevmeyi öğretmeli insanlığa, daha çok sevebilmeyi, üretebilmeyi, yaratabilmeyi…


İnsanları dizeleriyle ve şarkılarıyla kardeşliğe, barışa, huzura davet eden ünlü Beatles Grubu’nun üyelerinden olan John Lennon; ‘Sevgi barışın hakim olduğu bir dünya düzeni için, tüm sıkıntı ve baskılara rağmen insanlığın güçlü olabilmesini, eğer hayal edebilirsek bütün dünyanın barış ve huzur içinde yaşabileceğini ifade ederken; ‘Güneş hiçbir zaman kaybolmayacak ama belki dünyanın göreceği o kadar yıl yoktur’ diyerek, insanlığın düşünmesini ve artık fark etmenin ötesine geçmesinin mesajlarını da veriyor.


Hale Karaarslan
İndigo Dergisi’nde Yazı İşleri Müdürü ve Yayıncı olarak görev yapıyor. İndigo Dergisi’ni kendisi ve yazarlar için bir okul olarak görüyor. Yaşama ve insana dair pek çok şey öğrenerek, yürekleri sonsuz güzellikle çarpan bir sevgi ailesinin içinde her gün biraz daha maskelerinden arınarak, özünü, kendi olanı buluyor. İki harika çocuğunun öğretmenliğinde ve eşinin her konuda kendisini destekleyen sevgisi eşliğinde öğrenmeye devam ediyor. İstanbul ve Marmaris'te yaşıyor.