Olmayanı düşlemekle geçiyor ömrümüz

Her insan farklıdır. Hiçbirimiz birbirimize benzemeyiz. Hep, diğerinden sıyrılmayı hedefleyen hayatımızda asla bir olamıyoruz. Neden mi?

düşlemekle

“Sen-ben” çatışması içinde kıvranıp duruyoruz. Ego diyorum “ben” oluyorum. Bencil diyorum “sen” oluyorsun. Yaptıklarımızdan memnun olmuyoruz hiç. Bilmiyoruz değeri, kıymeti. Hep daha iyisini isteme çabasındayız.

Olmayanı düşlemekle geçiyor ömrümüz.

Ulaşamayacağımız her şey tatlı geliyor gözümüze. Hep istiyoruz yetinmeden… Sonunu görmeden. Belki de bilmeden. Karşımızdakini sorguluyoruz bazen de. Bizi biz yapamadığı için. Kendi eksiğimizi onunla dahi kapatamadığımız için. beni ben yapan şey, seni neden ben yapamıyor? soruları kafamızda. Devam ediyoruz yaşamaya… Zaman akıp gidiyor. Değişiyor alışkanlıklarımız bir bir…


Biz hiç farkedemeden. Öfkemiz karşıdakine akıyor bir müddet sonra. Yalnız kalınca farkediyoruz ne/kim olduğumuzu. Tüm olanları kaldıramayacağımızı bildiğimiz vakit yine tek kalıyoruz. Yalnızca sahip olduğumuz ruh,düşüncemize meyilli beynimiz… Görmeyiz,hissetmeyiz… Sahip çıkamadığımız beynimize sığmayan düşünceler,ruhumuzu inciten yok oluşlar parçalar birer birer… Yok ediş çanlarını duyurur sana! Yok kazanan! Kaybeden de öyle! Dokunabildiğin kadar gerçek,konuşamadığın kadar suskunsun. Duyabildiğin kadar sakin, korkmadığın kadar kendinsin adeta…


Bakabildiğin kadar cesur, “benim” diyebildiğin kadar sensin. Yutkunabildiğin kadar şanslı, yutkunamadığın kadar tutsaksın! Kendin olduğun için güvende, kendini bulamadığın kadar da güvensiz bir yerdesin… Gün oluyor, dar geliyor dünyan sana da. Gasp ediyor içini adeta. Kendi kendine uğraşıyorsun. Bir gün… ile başlayan cümlelerin var,hayatını tamamlayacak olan. hep bir tık ötede endişede ruhun… Yoktan var olan insanlar var çevrende.Neyi bilmiyorsan ,onunla karşılaşıyorsun bu hayatta…

Neyden korkarsan, o çıkıyor gün yüzüne… Evrenin hazırladığı sürprizleri yaşıyorsun sen de herkes gibi sırasıyla. Sana verilen rolleri oynuyorsun. Oyunculuğunu katmadan! Sadece sen ve senden istenilen… Bazen de güvenemeyeceğin insanlara aldanıyorsun. Bile bile belki de… Hayat dediğimiz kısacık ömrümüzde kimlere reverans gösterdiğimizin farkındalığında endişe içinde ilerliyoruz hep. Hep bir bilememe durumu. Canımızı acıtan şeylere gülerek,dünyaya hakim olmaya “mutluluk” diyoruz. Gülümsüyoruz,dünümüze aldırmadan. Sadece önümüze bakıyoruz an’ı yaşamadan…


Şimdi,vazgectiğimiz her şeyi düne bırakma zamanı! Kendi mutluluğumuzu yaratmak adına çırpınışta bedenimiz. Şuan bunu okuyan sen de öylesin… Hayallerin kadar varsın bu hayatta. Gerçekleştirebildiğin kadar sahi, yolundan dönmediğin kadar cesursun. Sevdiğin kadar güzel, huzur bulduğun kadar mutlusun… Öğrendiğin kadar güçlü, paylaştığın kadar özgürsün… Bakabildiğin kadar varsın. Görebildiğin kadar görünensin. Hissedebildiğin kadar gerçeksin mesela…

Egosal aynalar diyarında yaşamak


Beyza Elif Özer
3 Ocak 1995 doğumluyum. Belki de istediğim her şeyi gerçekleştireceğime inandığım yaşlara geldiğim vakit, yazma isteğimin oluştuğunu farkettim. Öncesi/sonrası olmayan hayatımızın sadece bir an'ını dahi yazarak kendimi avuttum. Sadece düşünmek ve düşündüklerini anlamlandırmak adına yazdım hep. İnsanları anlama konusunda güçlük çekip,sırf bu yüzden kişisel gelişime merak sardım. Uzun yıllar basketbol ve voleybol oynadım. Aynı zamanda fotoğraf ve dekorasyon meraklısıyım. Ve özellikle şuanda aldığım eğitimden dolayı yabancı dizi ve film delisiyim. İzlemekten en çok keyif aldığım dizi; House. Bunların haricinde yapmaktan en çok keyif aldığım şey; Kendimden daha bilgili/kültürlü insanlarla konuşup, onların deneyimlerinden faydalanmak. Binevi hayatıma yön verirken her şeyi düşünüp ona göre yol almak... En sevdiğim insan şekli; her açıdan kendini geliştirip, yarın'ını düşünen insan.. Bu arada şuanda eğitimime Celal Bayar Üniversitesi/ İngilizce Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde devam ediyorum.. Yazmaya/okumaya olan ihtiyacımızın hiçbir zaman eksilmemesi dileğiyle.. Son olarak,hayat felsefem; ''ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.''