“Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer…” Cümlenin tamamını yazmaya gerek var mı? Mesele örtünme konulu istismar ya da bunun etrafında dönen orta oyunu değil artık. Muhafazakârlaşma güdüsüyle toplum yeniden biçimlendirilirken, piyango bu sefer kız çocuklarına isabet etti.
En büyük perde, dünyayı içinde yaşanamayacak bir cehenneme çevirenlerin gözlerine inmiş. Çözüm nedir? O vakit hep birlikte bildiğimiz ne varsa unutalım, kara çarşaflara bürünsün çocuklar ve biz mağara devrine doğru hızla yol alalım…
Gündemin her seferinde, bir öncekinden daha ciddi ve zorlu konularla hızla değişmesi anlaşılır gibi değil. İçerde ve dışarıda büyük bir bilinmezliğe doğru sürüklendiğimiz günler karanlık görünüyor. Bu karanlık içinde, birçok şey endişe verici, ancak çocukların bu politik oyunun bir parçası haline getirilmesi oldukça düşündürücü. Gelecek için hayal edilen kadın profilinin alt yapısı, bugün ilkokul sıralarında başını örten çocuklarla sağlamlaştırılacak. Kadınlar, son yıllarda toplumsal hayatta, eğitim ve iş yaşamında erkeğin oldukça gerisinde kaldı. Görünür değillerdi zaten. Son yıllarda onları en fazla şiddet ve cinayet haberleriyle andık.
Son sürat giden bir trende yol alıyoruz. Bir korku tünelindeyiz adeta. Her durduğumuz istasyonda, ölü kadın bedenlerini değersiz bir çöp gibi üst üste yığmışlar. Onlar birinin annesi, birinin kardeşi, birinin kızı ya da karısı… Ölü bedenleri şehrin gözlerden uzak en sessiz köşesine gömülüyor. Devletin mahkemeleri, katillere ve tecavüzcülere durduk yere suç indirimleri sağlamıyordur! Bir tahrik unsuru olmuştur muhakkak bizim akıl edemediğimiz. Her türlü özgür irade ve akıl sahibi olan, ancak bir türlü nefis sorununu aşamayan erkeklerin de işi zor!
Pekiyi, ne olup bittiğinden bir haber olan ve gözleri korkuyla bakan küçük kız çocuklarına nasıl bir açıklama yapmalı? Akıllı şimdiki çocuklar, dünya üzerindeki erkeklerin nefis haritasını çıkarıp önümüze koyarlarsa, onlara dünyanın batısındaki erkeklerin kız çocuklarından bağımsız olarak nefis sorunlarını aştığını nasıl anlatmalı?
Büyük adımlarla çağdaş yaşamdan uzaklaşıyoruz.
Resmi verilere göre kadın cinayetleri sayısı son 7 yılda yüzde 1400 artmıştır. Cumhuriyetin, kadını toplumsal hayata katmak ve baş tacı yapmak misyonu unutturulmak isteniyor adeta . Türkiye nüfusunun 38.2 milyonla yaklaşık yarısını kadınlar oluşturuyor. Kadınların işgücüne katılımı, 30.8 gibi bir oranla 90’lı yılların bile gerisinde. Türkiye bu oranla OECD sonuncusu. 2.5 milyon dolayındaki kadının hala okuma yazması yok. Okuyanlar da iş bulamıyor. Çalışanlar yönetici olamıyor. Kamuda çalışanların yüzde 34’ünü kadınlar oluştururken yöneticiler içindeki kadın oranı sadece yüzde 13.6. Türkiye’de okuryazar olmayan her beş yetişkinden dördü kadın. AKP iktidarı döneminde kız çocukları eğitimden uzaklaştırıldı; 4+4+4 sistemi ile eğitimde kız çocuklarının 5.- 6. sınıflardan sonra okullarını terk eğilimi arttı. Kadınlarda yüksek eğitim oranı çok düşük. Dünya Cinsiyet Ayrımcılığı Raporu’na göre Türkiye’nin 136 ülke arasında 120. sırada bulunuyor. Sıralamada Türkiye’den hemen sonra gelen ülkeler ise Gana, Tanzanya gibi ülkeler.
Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor… Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek… Türk kadını evinin süsüdür…
Yukarıdaki cümleleler, mevcut politikayı özetliyor. Oyun çocuğu olan ve bluğ çağına girdiği anda “potansiyel anne” olarak görülmek istenen kız çocuklarına kibarca “okulda fazla zaman kaybetmeyin, gidin evlerinize” deniliyor. Somut düşünceyle, soyut düşünce arasındaki farkı bile yeni algılamaya başlayan ilkokul düzeyindeki bu çocuklara küçük kadınlarmış gibi davranılmak isteniyor.
Baş örtüsünün ilkokul düzeyine indirgenmesiyle, farklı din ve etnik kökenlerden gelen çocukların ayrımcılığa ve dışlanmaya maruz kalması da diğer bir olasılıktır. Bütün bunların dışında, özgür irade kullanımına alternatif olarak ailelelere, çocuklarını okula kendi özgün seçimleri ve hayal güçleri doğrultusunda gönderme hakkı doğmaz mı? Henüz din olgusunu yeni yeni anlamaya çalışan çocukların, baskı gördüğü zaman, din ile olan ilişkilerini korku ile örmesi kaçınılmazdır. Değişen her devlet politikasının, eğitim sistemine ve çocuklara bu kadar kolay yansıması sorgulanmalıdır.
Daha yaşanılası bir dünyayı ve ülkeyi hak ettiğimize inanmak istiyorum. Akıl ve mantığı perdeleyen tüm örtülerden kurtulma zamanı geldi de geçiyor. Çocukları örtmek yerine, tüm bu ikiyüzlülüklerden soyunma zamanı…
**