O’nu Anmak Mı Yaşatmak Mı?

Sokağa çıksanız Mustafa Kemal’e saygı duymayan insan belki yoktur. Ama mesele sadece kendi şahsı mıdır? Ya günümüze uyarlanması gereken fikirleri ne olacak? İnsanı sevmek yaşatmak onun fikirlerini de anlatmaktan geçer. 

Ataturk-anlamak-indigodergisi

10 Kasım 1938 Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün hayata gözlerini yumduğu gün. Mustafa Kemal Atatürk’ün 76. ölüm yıl dönümü. Bugüne kadar 75 anma töreni yapıldı üzerine konuşuldu anıldı şiirler okundu. Bu 75 yıl içinde farklı iktidarlar farklı yönetimler geldi geçti. Bir bakalım Mustafa Kemal öldüğünde nasıl bir vizyona sahipti dünyaya nasıl bakardı.

[quote]Ben insanları anmanın onlara methiyeler düzmek değil, onları anlayıp söylediklerini hayata geçirmenin daha akıllıca olduğu taraftarıyım. Bir insanı anabilmek için o insanın fikirlerinin hem temsilcisi hem de hayata geçireni olmak lazımdır.[/quote]


Elbette Cumhuriyetin kuruluş aşamasında eleştirilecek yönler vardır. Ama unutmamak lazım hepimiz gibi Mustafa Kemal de insan. Burada günümüzde asıl dikkati çekmemiz gereken nokta Mustafa Kemal’in muassır medeniyet seviyesi düşüncesini anlamaktır. Elbette yeni ülkedeki rejimin ülke insanına uygun olup olmadığı ya da buna hazır olup olmadığıyla ilgili oturulur konuşulur ama bunlar asıl odaklanmamız gereken noktayı kaçırmamızı sağlıyor. Ülke insanının daha insani koşullarda yaşaması için ne yapılmalıdır?

Bugün dünyanın en ucuz ölümlerinin yaşandığı ve bunları haberlerde gayet normalmiş gibi izlediğimiz bir ülkede yaşıyoruz ve çocuklarımızda yaşayacak. Peki neydi bu muasır medeniyet meselesi? İçinde toplumu eğitim hamleleriyle dönüştürmeyi amaçlayan bir eylemdi. En iyi sanatı nasıl yaparım? En iyi makineyi nasıl üretirim veya en iyi bilim adamlarını nasıl yetiştirebilirim? Bunlar gibi onlarca cümle yan yana sıralanabilir.

Fakat maalesef yıllarca bu bakış açısı göz ardı edildi. Aksine din temasını koynundan hiç indirmeyen siyasetin temsilcileri tarafından halka anlatılmak yerine halka kin beslemesi için zehirleme yoluna gidildi. Ülkemiz insanı kabul edin ya da etmeyin 600 yıllık teoratik yani dini öğelerin belirleyici olduğu çoğu zaman son sözü söylediği bir toplumdan geliyor. Din olgusu yönetimler tarafından bilimsel her eylemin karşısına kondu. Din aklın her zaman önünde yürütüldü. Aynı poligonlarda koşmaması gereken atlar gibi sürekli aynı yarışa çıkarıldılar. Pekala halk dönüştü mü? Belki bir kısmı ama hala büyük bir kısmı anlamayı değil anlamamayı tercih ediyor.


İnsanları dönüştürmek değiştirmek çok zordur bazen bunun dışarıdan olması imkansızdır. Fakat bunun için temel yardımcımız insana has bir güzellik olan vicdanımızdan yardım dilemek. Vicdanın varlığından dolayı umutlanmak.Vicdan sayesinde Sezarı’n hakkını Sezar’a veririz vicdan sayesinde yerde gördüğümüz ekmeği kaldırır yere düşen insanlara ayağa kalkmaları için el uzatırız. Vicdanımız bize bir de her olayı zamanın şartlarına göre değerlendirme ahlakını verebilir. Bugün seksenli yıllarda giydiğimiz elbiselere bakıp gülebilir ne kadar tuhaf diyebiliriz ama unutmayalım o zaman tuhaf olan bir durum değildiler.

Sokağa çıksanız Mustafa Kemal’e saygı duymayan insan belki yoktur. Ama mesele sadece kendi şahsı mıdır? Ya günümüze uyarlanması gereken fikirleri ne olacak?  İnsanı sevmek yaşatmak onun fikirlerini de anlatmaktan geçer. Evet her türlü eleştiri olabilir ben de eleştiririm ama aklın hala ikinci planda bırakıldığı bir ülke istemediği kesindi.

Türkiye hala bir dünya ülkesi değil. Türkiye hala bir sanat ekolü olan ülke değil. Türkiye hala kendisinden yıllar sonra kurulmuş bazı devletlerden daha küçük ekonomiye sahip. Hala dünya taşeronluğu yapıyoruz. Hala işçimiz insan konumunda değil. Hala bitmeyen derdimizi eğitim sisteminin yetersizliği ve kalitesizliği. Farkında mısınız hala aynı konuları konuşup sürekli patinaj yapan dudaklarımız var?


Mustafa Kemal Atatürk’ün insanları anlamaya çalıştığı gibi günümüz insanlarının da Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamayı becerebildiği bir gelecek olması dileğiyle.


Zafer Uğur
Sürekli düşünen düşündükçe yazan ve yazdıkça daha çok yazası gelen biriyim. Okumayı araştırmayı çok seviyorum. 1999 depreminden yaralı olarak kurtulduktan sonra ikinci bir hayata başladım ilkinden daha zor yıllar geçti. Ön yargılı olmadan her konuda bilgilenmek hayat felsefem oldu. Bilgilenme konusunda obez olduğumu düşünüyorum. Daha çok sevgi ve daha çok anlayış hepimiz için