Önce put yapan sonra puta tapan insan: Keşanlı Ali Destanı

‘Dile kolay, Keşanlı Ali’nin çevrileli yarım asır geçmiş. Aradan 50 yıl geçse de, düzen değişmiyor mu ne? Ciddiye alınmak için kahraman gibi davranmak ve suçla övünmek hala revaçta. Keşanlı Ali Destanı, önce putlar yapan, sonra da yaptığı putlara tapan insanın beyaz perdedeki traji – komik bir yansıması.’

Önce put yapan sonra puta tapan insan: Keşanlı Ali Destanı

Keşanlı Ali Destanı,

Sevgilisi Zilha’nın dayısı Çamur İhsan’ı öldürdüğü gerekçesiyle hapis yatan Keşanlı Ali, genel af sonucu tahliye olup hapisten çıkar. Mahallesi Sinekli’de bir kahraman gibi karşılanır. Rakipleri Rüstem ve Kazım’ı safdışı bırakıp mahallenin yeni muhtarı olur.


Ortalığı kısa sürede muma çevirse de, Zilha’yı bir türlü kininden vazgeçiremez. Bunun üzerine dayısını öldürenin aslında kendisi olmadığını, suçun üzerine kaldığını ve bir süre sonra suçun nam getirdiğini görünce de suçu üstlendiğini anlatır. Ancak gerçeği herkese açıklamayı kabul etmediği için Zilha’yı kendine varmaya razı edemez.

Müteahit Niyazi, işçi sağlaması için Ali’yle görüşmeye gelir.

Bu sırada Zilha’nın kaçan ve oğlu Bülent’in psikolojik sorunlar yaşamasına neden olan Nevvare’ye tıpa tıp benzediğini görür. Zilha’yı alıp evine götüren Niyazi, Bülent’in Zilha’yla beraber olabilmesi için sahte bir nikah tertipler.

Çılgına dönen Ali, işçileri geri çekip Niyazi’yi baltalamaya çalışır. Niyazi ise Ali’den oldum olası hazetmeyen Sipsi Selim’le birlikte hareket eder. Suriye’ye kaçmış olan İhsan’ın esas katili Manyak Cafer’i geri getirtip Ali’nin namından faydalandığını bildirirler.

Sahte nikahın kıyılacağı gece Nevvare eve geri dönünce Zilha, oyuna getirildiğini anlar ve mahalleye döner. Nikahı basan ve yanlışlıkla Nevvare’yi kaçıran Ali ise mahalleye dönünce Zilha’yı görüp gerçeği farkına varır. Ali ve Zilha birbirlerine kavuşmuşken Cafer geceyarısı mahalleye gelir.

Önce Ali’ye küfürler yağdırır, ardından da gecekonduları yakmaya başlar. Ali, namını korumak için Cafer’in üstüne gitmek zorunda kalır. Ayağından vurulsa da Cafer’i kendi silahıyla öldürür. Çok geçmeden gelen polis, Ali’yi tekrar hapse götürür.


Haldun Taner’in efsane oyunu Keşanlı Ali Destanı, 1964 yılında sinemaya da uyarlanır. Atıf Yılmaz, senaryosunu Haldun Taner’le birlikte yazdığı filmi aynı zamanda yönetir de. Filmin yapımcılığını Memduh Ün, müziklerini ise Yalçın Tura yapar.

Filmin oyuncu kadrosu da teknik ekibi gibi önemli isimlerden oluşturulur. Keşanlı Ali’yi Fikret Hakan, Zilha’yı ise Fatma Girik canlandırır. Yan rollerde de Danyal Topatan, Aydemir Akbaş, Hüseyin Baradan, Hayati Hamzaoğlu, Mualla Sürer, Osman Alyanak ve Feridun Çölgeçen gibi Türk sinemasının önemli karakter oyuncuları yer alır.

Keşanlı Ali Destanı’nda Zilha karakterini tiyatroda yıllarca başarıyla canlandıran Gülriz Sururi, filmde Zilha’yı oynayan Fatma Girik’i seslendirir ve karakterin şarkılarını söyler.

Film, 1965 yılında düzenlenen 2. Antalya Film Şenliği’nde (bugünkü adıyla Antalya Altın Portakal Film Festivali) “En İyi 2. Film” seçilir. Ayrıca Atıf Yılmaz “En İyi Yönetmen”, Fikret Hakan “En İyi Erkek Oyuncu” ve Fatma Girik’de “En İyi Kadın Oyuncu” ödüllerini kazanırlar. Ayrıca 1965 yılında düzenlenen İzmir Enternasyonal Fuarı 1. Film Şenliği’nde Fikret Hakan “En İyi Erkek Oyuncu” ve Yalçın Tura “En İyi Müzik” ödüllerini kazanırlar.

Keşanlı Ali Destanı, sadece bir müzikal olarak nitelendirilmemeli. Zira film aradan geçen yarım asra karşın hala beğeniyle izleniyor.


Yarım asır öncesinde insanların güce tapma ve güçlü görünenin yanında durma alışkanlıklarından vazgeçemediklerini başarıyla resmeden film, aslında günümüz değerleri baz alındığında da oldukça güncel ve gerçekçi. Türk sinemaseverlerin arşivlerinde bulundurması gereken Keşanlı Ali Destanı, tiyatroda oyunu izleme fırsatı bulamayanlar için de iyi bir fırsat olabilir.

Kulak Ver! Müzik ve Sinema: Orta Avrupa Filmleri


Çağrı Gırlangıç
14.03.1985 tarihinde Kadıköy'de dünyaya geldim. Kadıköy'de doğdum, Kadıköy'de büyüdüm. Yazma sevdası içime düşünce önce 2 roman yazdım, sonra da sinemaya dair yazılar yazmaya başladım. 2011'in başından beri bloğum cagrigirlangic.blogspot.com da 500'ü aşkın filme dair yazdım. Hala da devam ediyorum. Sonra metin yazarlığı yapmaya başladım ve yazarlık mesleğim haline geldi. Yazımına devam ettiğim Türk Sinema Tarihi Ansiklopedisi, emek ve zaman isteyen bir proje. Sabırla yazımına devam ediyorum. Bir sinema yazarı olarak yazmaya başladığım, sonrasında ise deneme, gündem, kritik, yaşam ve kişisel gelişim yazıları yazmaya başladığım İndigo Dergisi ise hem beni geliştiren, hem de bir parçası olmaktan haz aldığım yer.