Bu ve benzeri filmler o kadar abartılıyor ki, o yüzden en sonda söyleyeceğimi en başta söylüyorum: Interstellar, vasatın ilerisine geçemeyen biraz acılı biraz epik olmaya çalışan bir Nolan denemesi. Peki, film neden bu kadar abartılıyor?
INTERSTELLAR / YILDIZLARARASI
YÖNETMEN: Christopher Nolan
SENARYO: Jonathan Nolan, Christopher Nolan
YAPIMCI: Emma Thomas, Christopher Nolan, Lynda Obst
GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ: Hoyte van Hoytema
MÜZİK: Hans Zimmer
YAPIM YILI: 2014
ÜLKE: ABD
OYUNCULAR: Matthew McConaughey, Anne Hathaway, Jessica Chastain, Bill Irwin, Ellen Burstyn, John Lithgow, Michael Caine, Matt Damon
Dünya kaynaklarının azaldığı bir ortamda geçirdiği kaza sebebiyle pilotluğu bırakan Cooper, çocukları ve kayınpederi ile çiftlik hayatına döner. Diğer insanlar gibi yemek ihtiyaçlarını gidermek için çiftçilik yapar. Çiftçilik yapmasına rağmen bilimsel keşif tutkusu bitmemiştir.
Yakın zamanda eşini kaybeden ve NASA’daki çalışmaları bir şekilde hayata geçmemiş olan Cooper, NASA’daki eski mesai arkadaşı Profesör Brand ile bir araya geldiğinde dünyanın gidişatının bilinenden daha vahim olduğunu öğrenir. Cooper’a ailesini bırakıp insanlığın yaşayabileceği yeni bir gezegen bulması için uzay yolculuğu yapması teklif edilir.
Holywood’un elinde senaryo kalmamış olmalı ki dünyayı kurtarma temalı filmlerden biriyle yine karşı karşıyayız. Sırf adı “Dünyalar Savaşı” olan kaç film olduğunu merak edip IMDB’nin arama butonuna “War Of Worlds” yazdım. Adı böyle olan ya da benzeyen 200 sonuç çıktı. Bu 200 sonuç sinema filminden ibaret değil. Televizyon filmi, dizi ve oyunlar da var. Adı tamamen farklı olup hikayesi bu minvalde olan filmleri, televizyon filmlerini, dizileri ve oyunları da göz önünde bulundurursak korkunç bir rakamın ortaya çıkacağını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok.
Christopher Nolan ilk filmlerinde kısıtlı imkanlarla şimdiki filmlerine nispeten daha yaratıcı filmler yapıyordu. İngiliz yönetmenin filmleri gişede iş yapınca kapağı Holywood’a attı. Her türlü imkana sahip oldu. Dolayısıyla Nolan’dan beklentiler arttı. Nolan bu beklentilere Interstellar filminde olduğu gibi klişelere sarılarak cevap verdi. Holywood’un sektörel gücünden faydalanıp görsel efekt, film müziği, yıldız oyuncularla göz boyayıp senaryoya birkaç ters köşe olayla beraber fiziğin bilimsel tarafını da ekleyerek klişelerle zekasına hakaret ettiği seyirciye hem kendisinin hem de filmini izleyenlerin zeki olduğunu hissettirmeyi başardı (Görüldüğü gibi ortada bir başarı var!). Filmlerde derinlik aramayan seyirci profili yükselişte olduğu için (Bu türde çekilen başyapıtlar da izlenmemişse) Interstellar gibi vasat filmler başyapıt zannediliyor.
Filmin karakterleri tıpkı filmin hikayesi gibi orijinal değil. Dünyayı kurtaracak esas oğlanımız ne tesadüftür ki yakışıklı, karizmatik, 10 kaplan gücünde çevik, Einstein kadar zekidir. Bu özelliklere ek olarak soğuk Amerikan esprileri yapma yeteneğine sahiptir. Holywood’un 1900’lerden günümüze kadar milyon kere kullanıp prototip haline getirdiği esas oğlan karakterinin tek farklılığı, ailesini gözünü kırpmadan arkada bırakıp uzay yolculuğu yapmasıdır. Aslında bu da çok büyük bir farklılık değil. Son yıllarda yapılan dünyayı kurtarma ya da dünyalar savaşı temalı filmlere baktığımızda esas oğlanımızın aile ilişkilerinin sorunlu olduğunu görüyoruz.
Karakterler klişe olunca senaryonun genel olarak nerelere varabileceği az çok tahmin edilebiliyor. Mesela Michael Caine’nin “Siz giderken biz dönüyorduk” bakışlarını gördüğüm an esas oğlandan bir şeyler sakladığını anladım. O yüzden filmin ilerisinde seyircinin “Vay canına” dediği ters köşe olaylar beni pek şaşırtmadı.
Nolan’ın ilk kez çalıştığı görüntü yönetmeni Hoyte van Hoytema etkileyici görsel efektlere imza atıyor. Hanz Zimmer’in son yıllarda bestelediği müzikler birbirine benziyordu. Bu film için bestelediği müzikler biraz daha farklı ve etkileyici. Görüntü ve müzik filmi izlenilir kılan ögeler. Bir yandan da görüntü ve müzik filmin diğer ögeleriyle birbirini tamamlayıcı rol üstlenmesi gerekirken diğer ögelerin önüne geçerek rol çalıyor. Senaryodan daha akıcı oldukları gibi seyirciye hakim olup filmden bağımsız olarak seyirciyi etki altına almayı başarıyor. Bu da yönetmen zafiyetinden başka bir şey değil.
Nolan, filmin son yarım saatindeki kara deliğin içindeki yolculuk sahnesiyle Stanley Kubrick’in bilimkurgu başyapıtı 2001: A Space Odyssey (1968) filmine selam ve saygı duruşunda bulunuyor. İki film arasında karşılaştırma yapmaktan çok Kubrick hakkında bir ayrıntıyı belirteceğim: Kubrick, Amerikalı olmasına rağmen şan şöhret olarak zirvedeyken Nolan’ın aksine ruhen ve fiziken Holywood’dan uzaklaşıp İngiltere’ye yerleşti. Holywood sermayesiyle olsa da filmlerini çoğunlukla İngiltere’de ya da başka ülkelerde çekti. Mecbur kalmadıkça Holywood’a uğramadı.
Fragman