Aynanın görünmeyen yüzü: Kendinizle yüzleşmeye hazır mısınız?

Yüzyıllardır, kişinin kendi yansımasına baktığı ayna; belki de en önemli yüzleşme araçlarından biridir. Yeter ki; kişi kendine yalan söylemenin acısını yüreğinde hissedebilsin…

Aynanın görünmeyen yüzü: Kendinizle yüzleşmeye hazır mısınız?

Bazılarının karşısına cesurca geçtiği, bazılarınınsa; bakmaya çekindiği gerçeklik: Ayna…

Yüzyıllardır, kişinin kendi yansımasına baktığı ayna; belki de en önemli yüzleşme araçlarından biridir. Yeter ki; kişi kendine yalan söylemenin acısını yüreğinde hissedebilsin…

İnsan, karmaşık birçok olaydan oluşan yaşamında, sürekli maskeler takmak zorunda bırakılmıştır. Kendinden beklenen rolleri, yüzüne geçirdiği maskeler sayesinde; oldukça ustaca sahneye koymuştur. Peki; kendinden bile gizlemeye çalıştığı gerçekler, bir ayna sayesinde açığa çıkabilir mi? Eğer aynanın, kabul edilen işlevlerinden başka bir işlevinin daha olduğunu kabul edersek; evet…


Yüzyıllardan beri, insanlar dış görünüşüne önem vermiştir. Tarihimizde oldukça yer kaplayan padişahların bugünlere kalan portrelerinde, hep bir süs merakı açıkça görülmektedir. Kulaklarında küpeleri, sakalları gayet bakımlı ve göze çarpan bir makyaj… Hemen her zamanda beğenilmek, her kesimden insan için hep önem teşkil etmiştir. Dolayısıyla kendini merak ve beğenilme isteği, aynanın doğuşuna sebep sayılabilmektedir.

İlkçağ insanlarının, durgun sularda kendi akislerini görmesi ve merakla kendilerini incelemesi ile ayna ortaya çıkmıştır.

İlerlemesi, yüzeyi iyice parlatılan metal bir levha ile devam etmiştir. Zaman içerisinde, insan aklının sınırları genişlemeye başlamış ve ayna, durgun sulardan, arkasına bir SIR geçirilen cam objeye dönüşmüştür. Aynanın varlığı birçok medeniyette o kadar değerli sayılmıştır ki; gümüş ve altın gibi değerli madenlerden de üretildiği görülmüştür. Aynanın tarihçesi işte bu kadar eskidir. İnsanın kendine olan merakı ile doğmuş ve egonun beğenilme güdüsü ile gelişmiştir.

ayna-indigodergisi

Aynanın kullanım alanları hayatın ve bilimin birçok alanında göze çarpmaktadır.

Ancak aynanın unutulan bir işlevi vardır. İnsanın; kendi yüzeysel aksini görmesinden ziyade; ruhuna olan bakışını da sağlamaktadır. Aynanın bu işlevinin farkına varabilen insan, kendi ile yalnız kaldığında; ayna, yüzleşmek için iyi bir araçtır.


Kaç kişi aynada kendi ruhuna bakarak itiraflarını yapabilir?

Günümüzde, çok az sayıda insan kendi ile yüzleşme cesaretini gösterebilmektedir. Çünkü yaşama tutunma savaşında; insan her zaman vicdanını kullanamamaktadır. Bu nedenle insan; hayatının her zamanında, aynanın yüzleştirici etkisini kullanmalıdır.

Gerçekler, ne yazık ki; her zaman itiraf etmesi zor ve acı veren bir durum da olabilmektedir. Kaç kişi aynada kendi ruhuna bakarak itiraflarını yapabilir? Bu; gerçekten cesaret ve dürüstlük isteyen bir iştir.

İnsan, önce kendine yalan söylemeyi bırakabildiğinde; çevreye de yalan söylemeyi bırakabilecektir.

Ve maskelerinden, ancak bu şekilde temizlenebilecektir. Bu nedenle insan, haftada en az bir kez ayna karşısına geçmelidir. Tüm egolarından arınıp, tamamıyla ne olduğunu ve ne amaç için evrene gönderildiğini düşünmelidir. Zaten, bu aşamaya gelindiğinde; gerisi, bir makinenin işleyen çarkları gibi seri bir şekilde işlemeye devam edecektir. Dürüstlük, vicdan ve merhamet gibi duygular; olması gerektiği oranda hissedilebilecektir.

Aynanın karşısına ilk geçmesi gerekenler; siyaset ve devlet yönetiminde rol oynayan kişilerdir. Bir halkın seçtiği yöneticiler, halkın karşısına geçtiğinde her zaman doğruyu söylemelidir. Doğruyu söylemek, ancak kendi ruhunu tanıyıp kendine doğru söylemekle mümkün olacaktır.


Şimdi ayna karşısına geçip; kendinizle yüzleşmeye hazır mısınız?

İnsan ilişkilerinin muamması: Kendimde bir başkasını kapsarım


Sibel İlgör
Yağmurlu bir Nisan gecesinde, umutla doğdu dünyaya... Bilginin asla yeterli olmayacağına inandı hep. Bir adım ötesi mutlaka vardı. Ve o; öteye geçmek için her zaman çabaladı... Gerçeğin ne olduğunu hala arıyor... Edindiği hiçbir gerçek, ona yeterli gelmiyor. Bu noktada; okuyor, yazıyor... Okur yazarlık en baş ilkesi... Ve varoluşunda; okunmadan ve üzerine düşünülmeden yazılan hiçbir cümlenin, güçlü olmayacağını düşünüyor!