Derdimiz: Osmanlıca

Kıyamet koptu efendim! Birileri kuyuya bir taş attı, koca ülke işi gücü bıraktı taşı çıkarmaya çalışıyor. Akıl küpleri şimdi de Osmanlıca yüzünden birbirine düştü. Sizin anlayacağınız Osmanlıca ders olmadan, dert oldu.

blackboard_Arundo

Yukarı üflesek bıyık; aşağı oflasak sakal, nereden başlayalım?

Arkadaş, milli eğitim sistemimizin yamanmaya ihtiyacı yok; milletimizin yeni bir eğitim sistemine ihtiyacı var! Geçenlerde bir habere denk gelmiştim: Geçtiğimiz aylarda yapılan bir düzenlemeden sonra ilköğretim okullarındaki ‘Musevi’ öğrenciler, din dersi sınavında kendi dinlerinden sınava tabi tutuldular. Şok! Başka bir din anılmadı, mesela Hıristiyan öğrenciler de bu düzenlemeden faydalandı mı acaba, çok merek ettim. Yoksa bu düzenleme Musevi öğrencilere mi özel? Eğer öyle olmasaydı, iftiharla sunarlardı diye düşünüyorum. Bunun yerine birkaç saniyelik oldu-bitti ile yukarıdaki haber önümüze koyuldu. Bu çifte standardı iyi biliyorum ben… Doğuda, devlet okullarında Kürtçe eğitimin de önü açıldığı zamanlarda; Karadeniz’de bir öğretmen Lazca eğitim verdiği için tutuklanmıştı. İktidarın eşitlik ve özgürlük anlayışına hayran olduğumu söyleyemem… Eğer bir düzenleme yapılacaksa bu birilerinin mağduriyetini giderirken, diğerlerini mağdur etmemeli.

[quote]Ne güzel olurdu değil mi? Düşünsenize… Musevi ve Hıristiyan kendi dinlerinden sınav olurken; Kürt Kürtçe, Laz da Lazca öğrenebiliyor.[/quote]


Bu örneklem elbette genişletilebilir. Mesela din kitaplarındaki Alevilik ile ilgili kısımlarda da sorun var sanırım. Bu kısımlar bizzat Alevi eğitimciler tarafından yapılacak bir çalışmayla, birebir kendi değerlerini yansıtan, tüm Alevilerce kabul gören bir içerikle değiştirilebilir. Genel olarak bu sorunlar dile getirildiği için, bunlara değindim. Ancak tüm bu topluluklar, kendi için istediğini diğeri için de istemeli ve savunmalı. Ben Şırnak’ ta Kürtçe konuşmak istediği için eylem yapan Kürtler ile omuz omuza bu makul isteği haykırabilmeliyim, haykırabilmeliydim: Keşke insani dilekler provakasyonlarla kirletilmemiş olsaydılar… Şimdi buyurun, Osmanlıca konusuna da bu ‘bütüncül’ yaklaşımla göz atalım.

Çocuklarımızı İngilizce ninnilerle uyuttuk; one, two, three deyip büyüttük ve okula gönderdik. Ülkemizde ikinci dil olarak İngilizce ve ona alternatif olarak Almanca var. Bu iki dil, eğitim sistemimizin birer parçası olmuş durumda. İngilizce’ nin tercih edilmesinde elbette küresel bir dil olmasının etkisi büyüktür. Ancak, şu ‘seçmeli’ kavramına nedense bir türlü ısınamadım.

[quote]Sistem kaliteli bir eğitime elverir olduktan sonra, niçin hepsi öğrenilmesin? Bizim çocuklarımız, gençlerimiz neden üç, beş dil bilmesin?[/quote]


Tartışılan şeye bakar mısınız, Osmanlıca seçmeli olursa olurmuş ama zorunlu olursa, seyreyle tantanayı.

İstiklal Marşını anlayamıyoruz!

Ne kadar acı ki göğsümüzü gere gere, haykıra haykıra okuduğumuz milli marşımızın bazı bölümlerini anlayacak düzeyde dahi Osmanlı Türkçesi bilmiyoruz. El insaf be kardeşim, her şeyi bir kenara bırakın! Sadece şu İstiklali taçlandıran marşı anlamak için bile bu dil öğrenilmeye değmez mi? Diyecekler ki: “Efendi! Tarihçiler, edebiyatçılar zaten Osmanlıca öğreniyorlar, Osmanlıca eğitim zaten veriliyor.” Evet, sonra da o güzide zevat millete cahil muamelesi yaparak, hangi köyün çobanıysa, o yöne koyun güdüyor! Bu ülkede işler böyle yürüyor toprağım! Toplumu böyle böyle ayrıştırıp, kitlesel potansiyeli böyle böyle kullanıyorlar. Yoksa partiler, dernekler, tekkeler ve cemaatler neye yarar? Bu ülkede sağdan soldan duyduklarını sentezleyerek, kendi takıntılı fikirlerini üreten zihinler var. Ne büyük talihsizlik: Kendi düşüncesi olmayan insan ne kadar hürdür? Ağzına bir parmak bal sürülenler, her yerde ballandıra ballandıra baldan bahsediyorlar. Hep eğitim sistemi arkadaş, hep eğitim sistemi…

Devlet okullarında öğrenim görenlere soruyorum: Hanginiz orada aldığı eğitimle çatır çatır İngilizce konuştu? Okullarda verilen eğitim kâfi geldi mi? Belki istisnalar olacaktır, ancak şu bir gerçek ki ek olarak aileler çocukları İngilizce öğrensin diye dershanelere yığınla para ödediler. Ona rağmen de kaçı yeterli ve geçerli düzeyde İngilizce öğrendi? Yok, arkadaş yok! Osmanlıca da öğretseler, İtalyanca ya da Japonca da öğretseler bu eğitim sisteminin harcı değil bu iş. Eğitimin bu hastalıklı sistemi değişmedikçe, her reform kalıtsal sancılara dönüşecektir.


Uzun lafın kısası, ne sevinenler havalara uçsun ne de sinirlenenler küplere binsin. Meclisi işgal eden 550 vatan evladı sayesinde, her gün yeni bir dert sahibi oluyoruz. Gözün aydın yurdum! Bütün dertler bitti, şimdi tek derdimiz Osmanlıca…


Bahattin Yavuz
O, gaz lambasının sıska ışığıyla aydınlanan kitapların sihirli dünyasında bir seyyahtır. Ruh ırmağından arıttığı sözleri kağıda işleyen bir nakkaş ve kusursuzluk için ruhuna çekiç vuran bir heykeltıraştır.