Sana Bir Yapay Yaşam Yapayım mı?

İlkokul yıllarımdan hatırladığım bir şarkıdır; şarkıdan ötedir de diyebilirim aslında.. Sizin kulaklarınıza da geliyor mu o cızırtılı sesler şu an?
Ne güzel, ne temiz sözleri var…

sounds of nature

“Tohumlar fidana,
Fidanlar ağaca,
Ağaçlar ormana,
Dönmeli yurdumda…”

İlkokul yıllarımdan hatırladığım bir şarkıdır; şarkıdan ötedir de diyebilirim aslında… Sizin kulaklarınıza da geliyor mu o cızırtılı sesler şu an?


Dinleyin…

Müziği, sözleri duyar gibi oluyorsanız eğer, kendinizi şanslı hissetmelisiniz! İyi öğretmişler ki ben hâlâ unutamıyorum. Bunun gibi buna benzeyen daha birçok şarkı var aslında unutamadığım, sayabilirim; ama söyleyemem, söylemem, yani melodik olarak. Konumuzun diğer şarkılarla alakası olmadığından yazının repertuvarı da bundan ibaret. Ne güzel, ne temiz sözleri var…

Ben ne buluyorum bu şarkıda diye düşünüyorum…
Ağaç, çiçek, toprak, orman, kuşlar, böcekler…
Hayır hayır, sanki daha derin bir şeyler…
“Doğal bir hayat, doğa, aşk, sevgi,” gibi mesela.
”Ve huzur!” Saydıklarım ve sayamadıklarımın toplamından çıkan en önemlisi de bu sanki; “huzur!” Dokunulmamış, kurcalanmamış, buna teşebbüs dahi edilmemiş bir huzur! Teşebbüs olmadığı gibi, bir de teşvik var; bunlar iyidir, var olanı yok etme, koru, kolla, çoğalt diyor; bunları “öfkeyle” değil, “sevgiyle” söylüyor!

 sounds of nature 2

 “Yuvadır kuşlara,
Örtüdür toprağa,
Can verir doğaya,
Ormanlar yurdumda…

Bunların bulunduğu alanlar sadece sana ait değil; ey insanoğlu! Bu alanlardaki yaşam hakkı da sadece senin değil; kendini sözlerle ifade edemeyen, yapılanlara itiraz edemeyen, tepkilerini dile getiremeyen, siyasi seçimlerde oy kullanamayan canlılar da var, onların da hakkı var, hatta belki senden daha çok… Diyor! Yok edersen, birçok canlıyı da evsiz bırakmış olursun, gün gelir sen de nefes alamaz duruma gelirsin, diyor…

“Diyordu!”

Peki sonra ne oldu?


Ne oldu da ağaçtan, kuştan, böcekten bu kadar nefret eder olduk?! Çiçekleri kopardık, bir bir ağaç kesip orman boyutuna kadar geliştirdik bu marifeti yaktık, yıktık… Söyleyecek sözü olmayan canlıları evlerinden attık; -bunun tersini düşünün bir an için, insan irkiliyor değil mi!- Evet yaptık, yapmaya devam ediyoruz ve maalesef edeceğiz de sanki…

Neden?

Ağaçlar, çiçekler, ormanlar, zeytinlikler, parklar, bahçeler, hesler, hösler, püsler, Lidyalılar…

Neden?

Önce yaktık yıktık, sonra betonlaştırdık. Doğalı varken yapay çiçekler, ağaçlar, böcekler üretip, türetip, doğadaymışız taklidi yaptık! Yapay çiçeklerden nasıl bir koku aldık ki koklamaya doyamadık? Oysa mutluluklarımız ne kadar da katkısız, gerçekti; şimdi hissettiğimizin ne kadarı gerçek, ne kadarı yapay? Bilmem ölçümlesek mi, ölçümlemesek mi?!

Ve şarkının son sözleri…

“Bir tek dal kırmadan,
Ormansız kalmadan,
Her insan bir fidan,
Dikmeli yurdumda…”


Zayıf bir ihtimal belki ama, ilk yediğiniz elmadan kurt çıkması, pantolonlarınızın diz kapağına denk gelen bölümlerinin yeşermesi, topunuzun ısırgan otlarının arasına kaçması dilekleriyle…
Mutlu, umutlu, yemyeşil, pırıl pırıl yarınlara!..


Cihan Yılmaz
İstanbul’da yaşar, İstanbul’u da ülkenin bütününü de çok sever. Ne güzel topraklardır bu topraklar; ne güzeldir bu topraklarda düşünmek, yazmak, çizmek, yaşamak; güzeldir elbet…