Zamansız rüzgarda hayat var!

Çelme takıcılar düşürdü hep; oyun sergileyiciler uyuttu, sevgi varlıkları aldattı! Gözlemciler gözledi düştüğümüz halleri; dostlar sakladı ve açıklamadı göremediklerimizi, görebildiklerimizi yalanladı yalanlayıcılar, hatırlamak üzere olduklarımızı unutturdu derin unutturucular ve arada kaldık bizler! İki arada ve birçok derenin ta içerisinde!

Zamansız rüzgarda hayat var!

İşin özü ne imiş? İşin bir özü var mı imiş? İş mi yapıyor imişiz biz? İş hakkında bir iş mi edinmişiz kendimize? Yaptığımız işi mi düşünüyor imişiz? Tıpkı “Mış’lı geçmiş zaman sorgulamaları” gibi birde “İmiş’li belirsiz zaman durumu üretmişiz de sorgular olmuşuz! Sorgulayıcı olmuşuz yaptığımız ettiğimiz işi bilmeden! Bilmediğimiz, “İmiş’li” sorulardan belli! Bilsek zaten, sadece sükût eder ve seyrin keyfini çıkarır idik! İdik olmadığı için imiş var demek ki!

Oysa bir melodi gibi akıp duruyor içten içe kendimizden sakladıklarımız! Oysa o değil, bu değil, şu değil! Oysa olur gibi değil dediklerimiz olabilir! Oluyor da! Olamaz ve olmaz dediklerimiz ise “mümkün”!


Çelme takıcılar düşürdü hep; oyun sergileyiciler uyuttu, Sevgi  varlıkları aldattı! Gözlemciler gözledi düştüğümüz halleri; Dostlar sakladı ve açıklamadı göremediklerimizi, görebildiklerimizi yalanladı yalanlayıcılar, hatırlamak üzere olduklarımızı unutturdu derin unutturucular ve arada kaldık bizler! İki arada ve birçok derenin ta içerisinde! Ayaklarımızın bağı çözülüp de derenin içine zorunlu diz çöktüğümüzde, gördük olan biteni akan tertemiz bir su şeklinde! Suya olan sevdamız o günden beri gelir bizimle birlikte!

ağaç-kuşlar-indigodergisi

Akışın melodisine olan sevdamızda o gün başlamıştı. Akmak, akıyor gibi olmak değil! Her türlü değil bile değil. Değillikten kesinliğe, sanki kesin bir şekilde bilmişlik de değil. Akanın aktığı şekilde, bir şeyi bilmişçesine ve benzeri de değil! Ruhun suyun akış melodisindeki “işte ben buyum” deyişi! Sonra ruhun kendisinden soyunup su şeklinde kendi akışını seyredişi! Unutup kendini et ve kemik zannedişi! Aldanıp görülen hayallere kısırca dönüp de akamadığını zannedişi, akanın ve akamayanın işte bu su olduğunu fark edişi!

Zamansız rüzgâr gibi esmişsen ne fayda! Gidiyorsak eğer her şey var! Sonra pişman olmak da var! Korkmak da var, sevinmek de var! Zamansız rüzgârda hayat var! Hayatta olan her şey var! Her birimiz zamansız bir rüzgârız; zamanı koklamadan kendiliğinden ortaya atılanlarız. İşte bu şekilde varlık sahasındayız, zamansızlıkta nam yapmaya çalışanlarız! Zamanı anlayamamamız bu nedenle; zamansız oluşumuz bu nedenle; zamansız esişimiz bu nedenle!


çiçek-taç yaprakları-indigodergisi

Bir defaya mahsus diye bir şey yok! Her defaya mahsus olanı ah keşke “bir” defa anlasak! “Bir” defa keşke anlıyor gibi yapmasak! Keşke “bir’i” anlasak! Biri anlasak sonsuzu bulacağız! Sonsuzluğu “bir” defa anlıyormuş gibi yapmadan kavrasak! “Bir” defa dürüst olunduğunda tüm hayat dosdoğru olabilir! “Bir” önemlidir!

Henüz yaşıyor olmazdan önce ne isek ona döneceğiz!

Korku nedir? Aslına dönen bir döngü bu! Döndürüp durmamak gerek boş yere zihin kıvranışlarını, sonsuzdan geldik sonsuza gideceğiz! Gideceğimiz yer belli, geldiğimiz yer evimiz! Eve dönüş sevindiricidir! Sevindirici olana ağlamamak gerek! Döndüğünde bile kendini bilememeye ağlayın! Bu kadar kopuşa acıyın! Kopmaz sanılanın anlaşılamamasına yas tutup karalar bağlayın! Çöküşün aslı ölüm değil yaşayamamaktır! Yaşamak ruhta saklıdır ve ruh et ve kemik iken sakatlandıysa eğer sonsuzlukta ayaklanması zor! Bu nedenle işin zoru hayatın kolayı en iyisidir!

Her şey farklı çıkıyor bu ne biçim bir iş şikâyetinin çaresi ne olabilir? Karaçalıya dolanmamak gerek demek ki! Dikenleri tehlikeli ve de zehirli! Bağlayıcı olana sizi kim bağlayabilir? Bağlayıcı olandan sizi kim uzak tutabilir? Bağlayıcı olan ile birlikte iseniz eğer hem özgür hem de kölesiniz!


Bağlayıcı olanı keşfetti iseniz eğer siz artık zannettiğiniz siz değilsiniz! Yeni benliğinizle yeni bir serüven geçiren yeni suri varlık serüvenisiniz! Serüvende yenilik akışta yepyenilik gibidir! Dereyi selin basması gibi! Basan selin dere yatağını değiştirmesi misali! Sel mi sizsiniz, dere mi sizsiniz? Suyu nasıl ve hangi seçimle tecrübe edersiniz?

Körükleyici düşünceler ve olumlamalar


Türker Ercan
Türker Ercan, 1 Haziran 1972 doğumlu. Öğrenciliği hiç bırakmayan bir öğretmen. Uzakdoğu sporları ile uğraştı. Felsefe, psikoloji, parapsikoloji konularında ve mantık alanında uzun yıllar araştırmalar yaptı.