Her insanın duyguları vardır ve kimi ne hissettiklerinin farkındayken kimi ise bunları bastırır ya da düşünmemeye çalışır. Ancak; sporun içinde fiziksel hazırlık kadar duygusal hazırlık da bulunur.
Bir sporcu kas gücü gerektiren antrenmanın yanı sıra kendi duygularını tanıyor, hangi durumda morali bozuluyor ya da kendini rahat hissediyor, kiminle uyumlu çalışıyor, neye ne zaman kızıyor, öfkesini kontrol edebiliyor mu, sevinmeyi hissedebiliyor mu? Gibi bu ve benzeri sorulara da cevap aramalıdır. Çünkü; zihin ve beden uyum içinde çalışırsa hedefe ulaşmak kolaylaşır. Duygularını tanıyan bir sporcu gösterebileceği performansın en üst noktasına ancak bu şekilde erişebilir.
Duygusal Hazırlık
Bir sporcunun her günkü başarısı eş düzeyde olmayabilir. Bunun için de farklı nedenler vardır ve özellikle ergenlik döneminde ayırt edilmesi gereken konu sporcunun bu düşük performansı kendine mi yoksa çevreye mi bağlıyor olduğudur. Kendiyle ilgili nedenleri olan bir sporcu düşük özgüven taşıyor olabileceği gibi, beğenilme gayesi taşıyor ya da fiziksel gelişimine dair gerekçelere sahip olabilir. Eğer neden çevre ise hava koşulları, özellikle takım sporunda arkadaşlarıyla olumsuz etkileşimler, kıyafetler, antrenör, seyirci vb. gerekçelerdir. Aynı zamanda oyun içerisinde bir sporcunun uç duygulardan, öfke ve sevinç gibi, kaçınması önemlidir. Çünkü; kişinin uçlarda yaşadığı her duygu mantığın devre dışı kalmasına nedendir. Bir antrenörün sporcusunu hem kişilik özellikleri hem de özel yaşantısıyla iyi tanıması bu nedenlerle önemlidir. Bu hususta antrenörlere, takım kaptanlarına ve varsa sporcu psikologlarına önemli görevler yüklenmektedir.
Başarı bir denge işidir ve insan duygusal bir varlıktır. Dolayısıyla sporda başarı elde etmek için hem fiziksel hem de duygusal hazırlık önemlidir. Çünkü; kaslar ne kadar sağlam ve dayanıklı olursa olsun bir sporcunun zihni kendi ya da çevreye ait problemlerle doluysa performans istenildiği gibi ortaya çıkmaz. Spor, bir zihin işidir ve strateji üretmeyi gerektirir.
Sporcu, her birey gibi söylenenden öte gördüğüyle şekil alır. Örneğin; antrenman içinde pasın nasıl verilmesi anlatılmaktan öte geçip drill’ lerle yaşatılmakta , gösterilmekte. Duygular da para gibi olup sahip olunmadan başkasıyla paylaşılamaz. Bu yüzden, yukarıdaki hususların antrenörler tarafından fark edilebilmesi için öncelikle antrenörlerin de gerek meslek yaşantılarına gerekse özel hayatlarına dair kişisel farkındalıklarına ulaşması önemlidir.
Antrenmanlar hedeflenen konuya, tekniğe ne kadar uygun olursa olsun sporcuda yeterli istek, kişisel güven olmadığı sürece amaca ulaşmak güçtür ve antrenörlerin hazırlıkları hayal kırıklığıyla sonlanır. Bu sebeple, antrenman öncesinde ve içerisinde sporcunun duygularını göz önünde bulundurmak ve sporcunun kendi duygularının bilicinde olarak kendine ait uygun stratejiler geliştirmesinin kolaylaşması başarıya giden yolda motivasyonu sağlayacaktır.
Unutmayın ki; spor hem beden hem de zihin işidir…