Din ve Şiddet Meselesi

Türkiye’nin iddia edilene göre daha dindar yönetilmesi ve halkının dinini görece fazla yaşamasına müsaade edilmesi ile daha asabi ve şiddet sever bir toplum haline geliyor olmamızın, uygarlık tarihi kadar eski olan din ve şiddet ilişkisinin tarihte tekerrür etmesi gibi basit bir açıklaması vardır.

din

Sevgili okuyucular, bazen içinize bir yumruk oturur, konuşamazsınız ya… Öyle bir gündeyiz. Yaşanan bu acı hadiseye farklı bir neden – sonuç ilişkisi ile yorum yapmak istedim vesile ile bu yazıyı, ellerim titreyerek kaleme alıyorum.


İnsan nedir bilir misiniz?

Hayretler içinde kalıyorum ki Özgecan kızımızın bu vahim hadisesi bir şekilde siyasetin içine çekilebiliyor. Bu nasıl zihniyettir? Sadece iktidarda bulunan partinin sempatizanı olduğu için, yaşanan hadise ile ilgili güvenlik zafiyeti ve caydırıcı cezaların bulunmaması sebebiyle bir şekilde hükümete eleştiri olabileceğini düşünerek yapılan garip, kokuşmuş yorumları duymak o kadar sinir bozucu ki… Burada bir vahşet var ve bunun dünyanın başka yerlerinde olması vahşeti meşrulaştırılır mı? Böyle vicdansız insanlar bizimle aynı Peygamber’e inanıp aynı Allah’a mı tapmaktalar? Sizler nasıl inananlarsınız?

Toplum tehditle ve kategorize edilerek yönetiliyor

İnsan olduğuna inanan kişi, buradan malzeme çıkarmaya çalışmaz. Bazı siyasi hadiselerde kükreyen liderler, bu olaylar karşısında sessiz kalıyor! Acı, dünyanın her yerinde aynıdır. Her insanın gözyaşı aynı renktir. Ancak dünyanın bir ucunda zulüm görmüş birine gösterilen hassasiyeti kendi kanımız, canımız, vatandaşımıza da beklemek çok normaldir. Bu toplum uzun bir zamandır bağırarak yönetiliyor. Tehditle yönetiliyor. Kategorize edilerek yönetiliyor. Buradan şiddet çıkmaz da ne çıkar?

Öğrencisinden işçisine, gazetecisinden emeklisine kadar dövülen bir toplum var. Şiddet söylemi ve eylemiyle yönetilen toplumdan vahşet çıkmaz da ne çıkar? Din adamlarının 6 yaşında kızlarla evlenebilineceğini söylediği, taciz ve tecavüzü neredeyse meşrulaştıracak fetvalar yayınladığı bir toplum, dinini ne kadar yaşar? Yaşasa ne olur? Dinin ön gördüğü İnsan-ı Kamil mertebesine ulaşabilir mi? İnsan olabilir mi? Bu ülkede iktidar partisinin üyesi bir kişi engelli bir kıza tecavüz etti. Yargı hala bu insana bir ceza veremedi!

Ördeğe tecavüz edilen bir ülkede suçlu mini etek mi?

Mardin’de 26 kişinin tecavüzüne uğrayan kız için bu ülke hiçbir şey yapmadı. Üstüne üstlük “kızın rızası vardı” şeklinde bir karar çıktı bu bürokrasiden. Buralarda da suçlu mini etek mi? Ördeğe tecavüz edilen bir ülkede suçlu mini etek mi? Ayrıca cinsel istismar bir yana kadına yönelik şiddet için meclis ne yaptı? Türbanlı vekillerin meclise girebilmeleri için dişini tırnağına takan çevreler neredeler?

Ya da bu vekillerimiz başta olmak üzere bunu bir demokrasi zaferi olarak gören vekil ve siyasi temsilciler nerede? Mecliste bu kişiler yoklamaya adını yazmak dışında ne yapmıştır? Bu ülkenin asgari ücretlisinden kesilen vergiyle karnını doyuran vekillerimizin hangisi bir soru önergesi vermiştir? Hangisi bir basın toplantısı düzenleyip, paralel yapı, Suriye ya da anayasa konularında bağırdıkları kadar bağırdılar? Despot, gerici bir kralın ölümünün ardından geçtiğimiz günlerde yas ilan edenler, bugün “yas tutmayın, dua edin” diyorlar. İşte bu bir zihniyettir. Buradan hareketle, toplumun siyaset ile en ilgilenmeyen kesimlerinin bile bir şekilde konuşası geliyor. Benim yazın alanım çok farklı olmasına rağmen,beni haykırmaya iten de işte bu zihniyettir.


Bu bir zihniyettir!

Her gün imam yetiştiren bir okul açmak, din hoşgörüsü için yeterli değildir. Üstelik dini üst başlık yapan bu yaşama biçimi, yanlış bir davranışa da din yönetmeliğinde bir açık arayarak ya da bir yorum farklılığına sığınarak, davranışını dinen uygun hale getirmeye uğraşır. Nedir ki bu, işte yukarıda bahsettiğim insanlar gibi dini bir konu olduğunda, içinde din kelimesi geçiyor diye bas bas bağıran ancak bunu yaparken insanlığı ıskalayan bir grup yaratır. Buradan laiklik tartışmaları vb. yapıyor bu halk ve bunlar beni son derece tedirgin ediyor. Hangi ülke tarih boyunca sadece din gücünü kullanarak medeni refah seviyesine ulaşmıştır?

Hangi din devletinde kadınlar insan gibi yaşamakta?

İnsanlar hangi din devletinde insan gibi yaşamakta? İnsanlar hangi din devletinde mutlu? Müslüman bir devlet diyoruz, bugün bir Müslüman’a seçenek sunulsa hangi birimiz bir Müslüman ülkeye göç etmeyi düşünürüz?

Müslümanların en mutlu olduğu ülkeler, en özgür olduğu ülkeler laik ülkeler değil mi? Avrupalının yaşantısına, özgürlüğüne, kalitesine, mobilitesine hayran olup bir yandan Avrupa Birliği’ni devamlı taşlamak bir çelişki değil mi? Bugün bir Sufi’den ya da bir Alevi önderinden şiddet söylemi, vurun, kırın, öl de ölelim gibi bir söz duymak mümkün müdür?

Cevabı; dini yaşamaya başlamadan önce dinin amacını ve insanlık idealini sorgulamış kimsenin bunu yapamayacağıdır. İnsanlık idealinin farkında ve Allah’ın yeryüzündeki halifesi olduğunu bulmuş (Bkz. Bakara Suresi 30. ayet) bir topluluktan bu acayip davranışlar ya da bu yönetim şekline sessiz kalan bir yığın çıkar mı? Ama bizimkiler dinini okumaz, nereden bilsin ki?

Dini, duyum üzerinden yaşamak

Dini, duyum üzerinden yaşayan her toplum bugün de geçmişte de şiddete başvurur bir hale gelmiştir. Din adına ya da din kılıfıyla… Örnekleri vermeme  gerek bile olmadığını düşünüyorum. Toplumumuzun ihtiyacı olan, insana insan gibi davranmayı öğretecek bir eğitim sistemidir. Nasıl daha dindar olurlar kaygısı ile yönlendirilmeye çalışılan toplumun, otoritelerinin tavrı ve bu tavırla paralel olacak şekilde gösterdikleri veya göstermedikleri imtiyazları medyadan izleyen bu halk da gayet tabi asabi, şiddet eğilimli olacaktır.


Temeline inmeden, bir yaratan ve yaratılan sevgisi verilmeden, bir insan olma bilinci aşılanmadan; din bağı arttıkça şiddet damarı artmakta. Dünyanın en büyük savaşları, büyük puntolu din başlıkları altında olmuştur. Türkiye’nin iddia edilene göre daha dindar yönetilmesi ve halkının dinini görece fazla yaşamasına müsaade edilmesi ile daha asabi ve şiddet sever bir toplum haline geliyor olmamızın, uygarlık tarihi kadar eski olan din ve şiddet ilişkisinin tarihte tekerrür etmesi gibi basit bir açıklaması vardır.


Umur Çalıkoğlu
İşletme bilim dalında lisans, Eğitim Bilimleri ana bilim dalında yüksek lisans eğitimi aldı. Romanya'da sinerji iletişimi ve takım çalışması, Almanya'da ve İrlanda'da kariyer ve yetenek yönetimi konularında araştırmalar yaptı. İki adet AB projesinde kolaylaştırıcı olarak görev aldı. Türkiye Etik Değerler Merkezi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi. Bu kapsamda çeşitli üniversitelerde etik üzerine konferanslar verdi. Firmalarda ve iş profesyonellerinde etik bilincinin arttırılmasına yönelik uygulama ve seminerler geliştirdi. Çeşitli eğitim ve danışmanlık firmalarında proje müdürü olarak, İstanbul'da iki farklı vakıf üniversitesinde Kariyer Uzmanı ve Kariyer Ofisi Sorumlusu olarak görev aldı. Görev yaptığı üniversitelerde kalite komisyonu ve topluma katkı komisyonlarında yer aldı. İstanbul İşletme Enstitüsünde Liderlik ve Eğiticinin Eğitimi eğitimleri veriyor. Çeşitli kurumlarda da motivasyon, markalama, kurumsal iletişim, etik, kurumsal dizayn, satışta bütünlük sistemleri gibi eğitimler veriyor. Ayrıca, yazar olarak yönetim meselesi adlı köşesiyle İndigo Dergisi künyesinde yer almaktadır. Kısaca, etkili yönetim alanına gönül veren bir konuşmacı, kariyer ve eğitim uzmanı .