Yazı Dizisi: 10 Soruyla İran (1)

Kapı komşumuz İran; bize tüm yakınlığına rağmen sanki büyük bir bilinmezlik içinde. İran nasıl bir ülke? 10 soruyla İran hakkında merak edilenler…

iran İran 10 soruyla iran'da nereler gezilir ne yenir nerede kalınır

Doğu ülkelerinin mistikliği biraz da kültürlerinin bu teşhir edilmeyişinden kaynaklanır ya zaten. Bazen bu cezbedici olmaktansa caydırıcı oluyor ne yazık ki; müthiş güzellikler katılaşmış önyargıların ardında gizli kalıyor.

Bu güzel ülkede Ocak ayı boyunca gezdim. Belki başkalarının da keşfinin önünü açabilmek, ya da sadece biraz merak gidermek adına işte en sık sorulan sorulara İran:


  • Ne zaman / Nerelere Gitmeli?
  • Ulaşım Nasıl?
  • Güvenli mi?
  • Fiyatlar Nasıl?
  • Yemekler Nasıl?
  • Dil Sorun Oluyor mu?
  • Kadınların Başını Kapatması Gerekiyor mu?
  • Yasakların Sıkılığı ve Polisler Nasıl?
  • Türkiye’den Kaç Yıl Geride?
  • İnsanlar ve Kültür Nasıl?

İran’a ne zaman, nerelere gitmeli?

desenİşte cevabı herkese göre değişen en komik ve belirsiz soru. Aslında birçok yeri en rahat kıyafetlerle gezmek isteyenler için genel olarak en ideal mevsimin bahar, ya da alternatif olarak sonbahar (mevsim zamanları Türkiye’yle aynı). Tabi gitmek istediğiniz yer çok güneyde ya da soğuk dağların tepesinde değilse. Ve gerçekten gidilebilecek o kadar çeşitli yer var ki soru kim olduğunuza dönüyor.

İran Türkiye’nin iki katı büyüklüğünde, jeolojik olarak yeni, tarihsel olarak çok eski bir bölge. Dolayısıyla dağlardan denizlere, çöllerden ormanlara, peribacalarından tuz mağaralarına birçok yer şekli ve doğa harikası mevcut. Binlerce yıllık dinleri ve gelenekleri hala sürdüren azınlıkların yaşadığı bir ülke; İslam mimarisinin nefes kesici örneklerinden yok olmuş uygarlıkların kalıntılarına kadar insanın izleri ülkenin farklı yerlerine dağılmış durumda. Tarihin önemli şairlerinin, bilim insanlarının, tasavvuf felsefecilerinin mezarlarıysa dört bir yanda. Yani herkesin ilgi alanına göre gideceği yerler mutlaka var.

Benim gittiğim ve doğanın büyüsüyle kutsanmış olduğunu düşündüğüm iki yerden birisi Şiraz’ın bir köyü olan Kalat (buraya gitmek için söylenene göre en güzel zaman bahar ve yaz. Yüksekte olduğu için yazın sıcak bunaltıcı olmuyormuş) Diğeriyse Bender Abbas’tan gidilen adalardan biri olan Hürmüz Adası (ada ülkenin en güneyinde olduğundan gidilebilecek tek zaman kış, özellikle Ocak ve Şubat. Diğer mevsimler durulamayacak sıcaklıkta olduğu söyleniyor). İlhamın bir hayli yüksek olduğu bu bölgeler ayrıca bir yazının konusu olmayı hak ediyor, bu yüzden burada detaya girmeyeceğim. Ama polisin pek uğramadığı yerler olduğunu söyleyebilirim. Bu yerlerle beraber ismini çok duyduğum başka bir yer ise kuzeydeki Kelardeşt’in dağları (kışın gitmek için Kuzey’in dağları benim için fazlaca soğuktu).

Şiraz ve Yezd

şiraz gün batımıGüneşi seven romantikler için önerebileceğim iki şehir var: Şiraz ve Yezd. Yazın sıcakların zorlayıcı olduğu söyleniyor, kışsa soğuk olmasına soğuk ama güneş Ocak’ta hafif bir ceketle sokağa çıkmaya davet etmek için yeterli. Şiraz’ın bahçeleri ve insanlarının tembelliği meşhur. He bir de dondurması. İran’da kıymet verilen isimler olan Hafız ve Sadi’nin türbeleri burada sık ziyaret alan birkaç yerden biri. Yezd şehriyse tatlılarıyla ve el yapımı ürünlerin satıldığı pazarıyla ünlü. Artık iyice azınlıkta kalan Zerdüştlerin yaşadığı bölgelerden biri Yezd (Yezd hem eyaletin hem de baş şehrinin adı). Yüzlerce yıldır devamlı yanmakta olan bir ateşin korunduğu ateş tapınağı da burada, birbirinden güzel camiler de. Etrafında çöller ve bulabilene kervansaraylar da var. Dar sokaklarında kaybolunası bu iki şehir de mistik ve şiir gibi bir dokuya sahip.

Yalnız postmodernleşme sizi hayal kırıklığına uğratmasın. Normaldir ki güzelliği ve farklılığı yüzünden turistin ilgisini çekme kabahatini işlemiş yerlerin giriş ücretiyle cezalandırıldığı ve oraya duygusunu veren doğal insan unsurundan arındırıldığı yerler burada da mevcut. Gözünü para bürümüş antipatik kasiyerler keyfinizi kaçıracaksa iyisi mi siz o güzelim camilerden vazgeçin hiç bulaşmayın, ya da en azından aradığınız duyguyu bulamamaya hazırlıklı olun.

Sabah saatleri eski mimari harikaları gezmek için ideal saat. Renkli camlarla yapılan sanatın tadını çıkarmak için o pencerelerden gün ışığının girdiği saatleri yakalamak önemli. Bu arada sabah 8 akşam 5 çalışma düzenini dünyadaki tek düzen zannedenler için bir uyarı: öğlen sokakları gezerken sorduğunuz her yerin ‘tatil’ olduğunu duyarsanız şaşırmayın. Şehirden şehre saat aralıkları değişse de öğlenleri genelde her yer kapalı oluyor çünkü dükkan sahipleri yemek yemek ve üzerine biraz şekerleme yapmak için evlerine gidiyorlar. Sonra artık dükkanı saat 3’te mi açarlar 5’te mi, açarlar mı, hiç belli olmaz. Tabi bir de unutmadan, orada haftanın tatil günlerinin Perşembe ve Cuma olduğunu unutmayın. Yani iş günleri Cumartesi’den Çarşamba’ya kadar.

İsfahan’ı gören dünyanın yarısını görmüştür!

Herkesin kendi ilgi alanlarına göre tavsiye edeceği yer tabi başkadır. ‘İsfahan’ı gören dünyanın yarısını görmüştür’ ezbere deyimine inanıp hayal kırıklığıyla dönenler de var, Hürmüz adasına cinli deyip yanındaki alışveriş merkezi tadındaki Kiş adasını ahım şahım övenler de. İşin anahtarı tavsiyeyi aldığın kişinin algısının kendi hayat algınla ne denli örtüştüğünü hesap etmekte.

renkli camlar

İran’da ulaşım nasıl?

Türkiye’den İran’a gidiş için haftada bir gün Ankara’dan direk Tehran’a giden ve 3 gün süren bir tren yolculuğu mümkün. Süre olarak uzun olsa da yolculuğa daha romantik gözle bakanlar için keyifli bir seçenek. Veya her gün Van’dan Tebriz’e trenle gidilebiliyor. Tren fiyat olarak en uygun seçenek olsa da uçakla arasında dağlar kadar fark yok. Uçak içinse bir püf nokta (en azından biletini İstanbul’dan alacaklar için); Aksaray’da İran acentelerinin bulunduğu bir bölge varmış. Buradan son gün bile 100-150 lira gibi fiyatlara uçuş bulunuyormuş. Denemedim ama bana orada bu yolu önerdiler.

İran içerisinde şehirler arası ulaşım içinse tren ya da otobüs ideal. Benzin 5-6 kat daha ucuz olduğu için karayoluyla ulaşım fiyatları da öyle. Tren ağı çok fazla yerde yok, olan yerler içinse eğer gideceğiniz yönün sezonuysa bileti birkaç gün önceden almak daha garanti çünkü her zaman gününde bilet bulunamayabiliyor. Saatler belirli ama tabi trenin uzun rötarlar yapma ihtimali her zaman var.


Otobüs ise hemen hemen her zaman var o yüzden plansız hareket etmeye daha uygun. Eski otobüslerde gayet yeterli ve rahat koşullara sahip ama yeni otobüsler giderek çoğunluk halini almakta ve koltuklar uçakların first-class kısmındakiler gibi. Bu lüks olanlarının fiyatı eskilerinin iki katı ama ona rağmen örneğin 10 saatlik bir yol 16 liraydı. Yollar ise gayet iyi yapılanmış durumda; bu arada, aklınıza öyle toprak yollar falan gelmesin.

Tabi İran’ın büyüklüğünü düşünecek olursak mesafeler çok yakın değil. En kuzeyinden güneyine yol 1 günden fazla sürüyor mesela, dolayısıyla uçak da pekala tercih edilebilir bir seçenek. Başka bir alternatif de, özellikle komşu şehirler arası, taksi olmayan taksiler. Onun ne olduğuna birazdan geleceğim.

motorlarŞehir içinde ulaşıma gelirsek, Tehran’da gelişmiş bir metro ağı mevcut. Yeterli gelmediği durumlar içinse akıl almaz bir trafik olduğundan arabalar kadar çok motor var. Motor taksiler normalden biraz daha pahalı ama hele kritik zamanlarda yolda 2 saat geçirmeye yeğdir. Tüm İran genelinde yaygın olaraksa otobüsler ve taksiler var tabi. Ancak ikisi de alışık olduğumuzdan biraz farklı.

Otobüslerde kadınlar ve erkekler ayrı oturuyor, bir grup ya önde ya da arkada. Ücretse inerken ödeniyor. Eğer otobüsün arka tarafına aitseniz ortadan inip ön kapıdan ücreti şoföre veriyorsunuz. Taksilerse iki türlü: bir tipik tepesinde taxi yazılı taksiler mevcut, bir de taksicilik yapan ama aslında taksi olmayanlar var ve ikincisi daha çok bulunuyor. Taksiler genelde dolmuş misali kullanılıyor, yani belli bir yöne giden taksi tamamen dolana kadar bekliyor ve herkes 1-2 lira gibi bir şey veriyor. Taksi olmayan taksilerse ya yazısız ama taksicilik yapan insanlar ya da o yöne gitmekte olan insanlar ve kenarda beklediğinizi görünce durup sizi de alıyorlar (tabi yine 1-2 lira gibi bir para karşılığında) ve gidecekleri en uygun yere kadar bırakıyorlar. Bir nevi paylaşımlı kullanım yani. ‘Hangisi olduğunu nasıl anlayacağım’ diye düşünecek olursanız, yolun kenarında durup gelen arabalara bakarsanız 3 dakikaya kalmaz biri yanınızda durur zaten.

kadın

Otostop yapmaya gelince, otostopa karşılık bir kelime Farsçada çok. Ama durdurduğunuz arabalara nereye gideceğinizi ve parasız gideceğinizi (“bedune pul”) söylerseniz taksici değil de zaten o yöne gidecek olanlar genelde kabul ediyor. Ya da “salavati” deyince gülüyor ve anlıyorlar. Bu arada klasik otostop işareti İran’da orta parmak göstermek tadında bir hareket, o yüzden arabalar daha ziyade taksi durdurur gibi bir el işaretiyle durduruluyor.

İran güvenli mi?

motorlarİran güvenliğin sıkı tutulduğu bir ülke. İslam şeriatıyla yönetilmekle beraber cezalar genelde oldukça caydırıcı.

Polisin bolluğuyla orantılı olarak kapkaç türü hırsızlıklar, yankesicilik falan çok duyulan şeyler değil. Can ve mal güvenliğiniz özellikle şehirlerde gayet korunuyor yani. Gelgelelim deli trafik koşulları için polisin varlığı fayda etmiyor ve karşıdan karşıya geçmek bir can savaşına dönüşüyor. Bu konuda dikkat tamamen kendi sorumluluğunuzda ve eğer sizi ezerlerse puan alacakları bir oyundalarmış gibi üzerinize süratle süren araçlar olursa sizi şaşırtmasın. Ve bir de tabi ki dünyanın her yerinde olduğu gibi gecenin karanlığıyla tenha sokakların birleştiği küme her zaman dikkat edilmesi gereken bir alandır.

Uluslararası güvenlik konusundaysa, İran’ın çok güçlü bir istihbarat sistemi olduğu bu yüzden örneğin IŞİD’e karşı oldukça güvende olduğu söyleniyor. Biz 6 farklı ülkeden arkadaşlar olarak geziyorduk ve tek ortak noktamız hippi şalvarlarımızdı. Bu yüzden gittiğimiz bir çok yerde insanlar sokakta bize DAEŞ diye bağırıyorlardı (DAEŞ IŞİD’in İran’daki ismi, ve görünüşe göre bu tanım da meşhur terörist grubuyla ortak noktamızmış). Kaç defa polisler tarafından pasaport kontrolüne tutulduk; İran Türklerden vize istemediği için pasaportta yalnızca çıkış tarihi olmayan bir damga bulunmasını gel de her seferinde tekrar açıkla, yarım saat bir bilene danışmalarını bekle…

Yol için gruplara ayrıldığımız bir günse ayrı ayrı ihbarlar üzerine bir arkadaşımız bir gece gözaltında tutuldu, bizse üç kişi olarak tüm gün farklı polis birimleri tarafından sorgulanıp masum barışçıl turistler olduğumuz anlaşılınca bırakıldık. Dağlarda kamp yapmaktan şehre yeni inmişken hiç anlam veremedik tabi bu olanlara, ama meğer o günler dünyanın IŞİD terörüyle sarsıldığı günlermiş ve biz IŞİD baskısının en yüksek olduğu sınır eyaletteymişiz. Aynı günlerde o bölgelerde 1-2 grup IŞİD’li yakalanıp öldürülmüş, dolayısıyla insanların paranoyaklığı özellikle yüksek miktardaymış. Yani böyle bir olayın başınıza gelmesi pek muhtemel değildir; tabi bizim gibi turist görmeyen yerlerde otostop yapan, insanların tuhaf bulduğu bir grup hippi değilseniz.

polis


Yine de insanların ne kadar korkuyla dolu olduğu hayret uyandırıyor. Evinde oturan insanlara sorsanız dışarısı daima tehlike dolu. Yok o eyaletlere gitmeyin o insanlar çok tehlikeli, yok bu dağlara çıkmayın kesin başınıza bir şey gelir… Yok parkta kalmayın ya bir serseri gelip sizi öldürürse, aman sakın o ağacın dibine çadır kurmayın, maazallah gece uyanır karanlıkta nereye gittiğinizi bilmeden arkadaki 40 santim eni ve derinliğindeki kanala düşersiniz… Yerel halktan tut polislere kadar herkes güvenliğimiz için o kadar endişeliydi ki insan ‘neden bu kadar umursuyorlar’ diye bile şaşırabiliyor, ama bu da onların kültürü tabi. Bu endişeler biraz da insanların birbirlerine karşı önyargılarından hatta bazı durumlarda maalesef ırkçılıklarından kaynaklanıyor. Ama insan güvenmeyeceği kişiyi az çok kestirebiliyor, hele yabancı bir yerde algılar normalden de açık olduğunda. Uyarıları ne denli ciddiye alacağınızı düşünürken bunları da hesaba katmayı unutmayın. Biz hepsini yaptık ve sadece güzel insanlarla tanıştık, birbirinden sıcakkanlı insanların evlerine misafir olduk, ve ister inanın ister inanmayın hala yaşıyoruz!

Yazı Dizisi: 10 Soruyla ‘İran’ (2)

Yazı Dizisi: 10 Soruyla ‘İran’ (3)