Bir Büyük Adam: Mehmet Akif Ersoy

Evet, biz Müslümanlar; dünya çalışıp didinirken, her gün her alanda biraz daha aşamalar kaydederken onlara seyirci gibi baktık. Özellikle bu son yıllarda başımıza birçok felaketler yağdı. Halen da çilemizi doldurmuş değiliz. Sebebi; din işlerinde olduğu gibi, dünya işlerinde de gevşek davranmamızdır. (Mehmet Akif Ersoy)

mehmet akif ersoy istiklal marşı 12 mart

“Kahraman Ordumuza”

Bundan tam 94 yıl önce 12 Mart’ta Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılan şiir, Milli Marşımız olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edildi. Aslında yazılan 724 şiir içinden beğenilen bir eser olmamıştı. Dönemin Maarif Vekili Hamdullah Suphi, bazı aracıların yardımı ve yoğun ısrarı ile Mehmet Akif’i yarışmaya katılmaya ikna etti. Mehmet Akif yarışma için belirlenen 500 liralık para ödülünün kaldırılması şartıyla yarışmaya dâhil olmayı kabul etti. Kendi eserinin seçilmesinin ardından bu para Mehmet Akif’e Maarif Vekâletinin zorlaması ile verildi ancak o da bu 500 lirayı fakir kadınlar ve çocuklar için kurulan Darülmesai’ye verdi.

Eserinin başına “Kahraman Ordumuza” yazan Mehmet Akif, İstiklal Marşı‘nı kahraman ordumuzun nezdinde tüm milletimize ithaf etmiştir. İstiklal Marşı’nı Safahat’ına almamış, sahiplenmemiş ve onu millete armağan etmiştir.


“İstiklal Marşı… O günler ne samimi, ne heyecanlı günlerdi. O şiir, milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir. Bin bir fecâyi (facialar) karşısında bunalan ruhların, ıstıraplar içinde halas (kurtuluş) dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır. O şiir bir daha yazılamaz… Onu kimse yazamaz… Onu ben de yazamam… Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O, milletin malıdır. Benim millete karşı en kıymetli hediyem budur.” – Mehmet Akif Ersoy

mehmet akif ersoy türkiye türk bayrağı

İstiklal Marşı ve Mehmet Akif Ersoy neden gönüllerimizde apayrı bir yer edinmiştir? Neden okurken heyecanlanır ve gurur duyarız? Neden dinlerken tüylerimiz diken diken olur?

Her şeyden önce Mehmet Akif karakter olarak örnek bir insandır. Kendisini milletine adayan, kaleminin gücünü milletinden alan, şiirlerinde milletinin hislerine tercüman olan büyük bir edip ve aydındır. İstiklal Marşı kabul edildiğinde, Mehmet Akif’in cebinde Zonguldak milletvekili Hayri Bey’den borç aldığı 2 Lirası vardır. Ankara’nın soğuğunda giyecek paltosu bile yoktu. Şu mükafatı kabul edip de kendine bir palto alsaydın diyen arkadaşı Baytar Şefik’le bir ay konuşmamıştır. Mehmet Akif’in bu tavrı bile onun nasıl bir insan olduğu hakkında çok fazla fikir veriyor. Hele de günümüz insanının maddi hırslarını göz önünde bulundurduğumuzda çok daha fazla şey ifade ediyor.

Atatürk’ün istediği gençlik fikri ile Mehmet Akif’in, şiirlerinde tasvir ettiği insan tipi çok büyük benzerlik gösteriyordu.

Mehmet Akif Ersoy‘u önemli ve değerli kılan bir başka husus ise onun Milli Mücadele dönemindeki rolüdür. İşgal yıllarında gittiği her yerde halkı düşmana karşı tek güç olmaya çağırmış, yorgun ve yoksul Anadolu insanına manevi güç aşılamıştır. Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Mehmet Akif’in şiirlerinde tasvir ettiği insan tipi ile Atatürk‘ün Gençliğe Hitabesi‘nde istediği gençliğin birbirine çok yakın olduğunu söyler. Gerçekten de Mehmet Akif’in şiirlerinde bahsettiği Asım karakteri dünyayı anlayan, geleceğe dair emin adımlar atan, kendinden emin, aklın ve bilimin rehberliğinde ilerleyen, cesur ve atak bir Türk gencidir.

Mehmet Akif’in işgal yıllarında Zağanos Paşa Camii’ndeki vaazından kısa bir bölüm:

“Evet, biz Müslümanlar; dünya çalışıp didinirken, her gün her alanda biraz daha aşamalar kaydederken onlara seyirci gibi baktık. Özellikle bu son yıllarda başımıza birçok felaketler yağdı. Halen da çilemizi doldurmuş değiliz. Sebebi; din işlerinde olduğu gibi, dünya işlerinde de gevşek davranmamızdır.


Hayat herkesin hakkıdır… Fakat hangi hak olursa olsun, savunulmadıkça sahibine hiçbir yarar sağlamaz. Biz Müslümanlar tıpkı yürümeyen çocuklar gibi emeklemeye çalışırken bir de baktık ki etrafımızdaki devletler, göklerde uçuyorlar. Biz ise hala yolda yürümeyi bile beceremiyoruz.”

Mehmet Akif’in hayatında din çok önemli bir yer teşkil eder. Onun inandığı dinin yegâne kaynağı Kuran‘dır. Hurafelere, taassuba ve miskinliğe karşıdır. İslam dünyasının içinde bulunduğu durumdan şikayetçidir. Şiirlerinde Müslüman‘ın nasıl olması gerektiğini anlatır.

Batıya ne hayrandır ne de körü körüne düşman… Batı insanının çalışma disiplinini, fen ve tekniğini takdir eder. Diğer yandan Batı’nın sömürgeciliğine, zalimliğine ve ayrımcılığına şiddetle karşı çıkar.

Prof. Dr. Orhan Okay, İstiklal Marşı’nın üslubu ve ruhu hakkında şöyle diyor:

“Milletin iradesine ve Allah’ın müminlere vaad ettiği zaferin er geç gerçekleşeceğine inanan Mehmet Akif’in şiirindeki özelliklerinden biri de millî ve ulvî değerler ile dinî motifleri dengeli bir şekilde kıtalara yerleştirmesidir. Bayrak, hilâl, yıldız, hak, hürriyet, istiklâl, yurt, millet, ırk, vatan, kahramanlık gibi millî kavramlarla iman, şehadet, helâl, cennet, Hudâ, ezan, mâbed, vecd gibi dinî motifler birbiriyle uyum halinde ve zengin bir belâgatle kullanılmış, böylece Millî Mücadele’yi gerçekleştiren halkın ruhunda mevcut iki önemli kavram İstiklâl Marşı’nın da iki temel temasını oluşturmuştur.”

“Değil mi ki cephemizin sinesinde iman bir / Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir / Değil mi ki koşan Çerkez’in, Laz’ın, Türk’ün / Arap’la, Kürt ile bakidir ittihadı bugün” (Safahat, Beşinci Kitap; Berlin Hatıraları) mısralarında görüldüğü üzere aynı amaç peşinde, aynı değerleri paylaşan, bu toprakların insanlarının kavgaları, ayrılıkları bir kenara bırakıp Mustafa Kemal Atatürk’ün haritasını çizdiği muasır medeniyetler yolunda ilerlemesi gerektiğini dile getirmiştir.


Türk milletinin var olma mücadelesinden ortaya çıkmış, destansı kahramanlığının sembolü İstiklal Marşı’nın kabul edilişinin 94. yıldönümünde büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u ve şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.

Bir Zor Hayat Hikayesi: Ahmet Hamdi Tanpınar