Dileğimiz, güneşin doğuşu kadar sıradan ve saf bir yaşamdı. Oysa yaşamımıza kargaşa, korku ve güvensizlik ektiler. Bugün belki de çok geç uyandık, ancak gönüllerimiz yüce yarınlarda güneşin doğuşunu da görecektir.
Dün de bugün de istismarla yaşıyoruz
Bir taraf hastalıklı beden kadar güçsüzken, diğer taraf kan emen bir sülük gibi iştahlı. Biri hep mağdur olan, diğeri her şartta haklı… “Seç!” denildi.
Ya kurutulmuş bir bataklık yahut yeşil ufukların hükümranlığından makamına kurul… “Geç!” denildi.
Tüm yükü kaderin sırtına yüklediler de sonra vicdanı istismar ettiler. Ne zaman karşı çıkacak olsak, haddini bil ve sadece “Sus!” denildi.
Bize ‘halk’ adını verdiler…
Kadınlara alçakça tecavüz edilirken ve onlar dövülüp; katledilirken diğerleri yerel adetleri tekrar eden bir turist gibi acılarımızı taklit ettiler. Ne gerçekten acı duydular, ne de acının ne olduğunun farkındaydılar… Çalkalanıp açılan bir kola şişesinin hiddetini dindirmek istercesine, taziye kapağını gönüllerimize kapatıp, sözüm ona yasımızı paylaştılar. Kendi kendine satranç oynayan biri gibi, hem ağlattılar; hem ağladılar. Yani yendiler, yenildiler… Kadını, en az tacizciler ve katiller kadar istismar ettiler!..
Sokaklarda aç susuz, cezaevlerinde taciz edilmiş, yetiştirme yurtlarında dövülerek işkence görmüş çocuklarla karşılaştık. Ayıplı malını gizleyen esnaflar gibi, hepsini sümenaltı ettiler. Diğer taraftan bebek mamalarının, bisküvilerin dünyasına kapı araladılar ve yeni bir endüstriyi var ederek, tüketim devlerinin iştahına sundular. Çocukları anne babalarından çok düşünerek istismar ettiler!..
Halktan bir vatandaş vardı. Fikir yolunun tam ortasından yürürken, iki kolundan da sıkıca tuttular. Biri “sola geç” derken, biri “sağa geç” dedi. Çekiştirip durdular da arkasından biri tüm gücüyle iterek ortası daha makbul; ötesi günah, dedi! Özgürlüğü her yandan emdiler, hür fikirleri esir ettiler ve üretmekten aciz milletler gibi, ihraç edilmiş fikirleri tüketmeye teşvik ettiler. Geriye binlerce vatandaşın tek tipli resmi kaldı. Her biri birer yıldız olup satılmış fikirleriyle aydınlık dağıtırken, sıradan bir insan için öz fikir lüks dediler. Birey birey zincirleyerek, koca bir milletin düşünce ve inançlarını istismar ettiler.
Fakirin yarınını, öğrencinin geleceğini, anne babanın umudunu istismar ettiler. İşçiden alın terini, emekliden yıllarını çaldılar. Koskoca bir ülkenin bugününü hiç edip, gelecek nesilleri varken, yoksul ettiler. Her biri halkı temsil ettiğini söyledi: Politikacısı, sanatçısı, yazarı, bilim adamı, güngörmüşü… Koskoca Cumhuriyeti kodifiye (düzenlenmiş) ederek, çokça uzun yıllarca bu yüce gönüllü halkı suistimal ettiler.
Ve edecekler… Güçlerini kirlenmiş ahlak ile şahsi çıkarlar uğruna satılmış vicdanlarından alanlar, belki çok daha uzun yıllar o aç sülük gibi doymayan gözlerini halkın yoksul avuçlarındaki fakirliğe dikecek. Aç uyuyan çocukların iniltileriyle nice geceler geçecek, yırtık ayakkabılı babaların bayramlık telaşıyla şenlenecek pazarlar. Kirli ruhların felaket kustuğu bu topraklarda, temiz vicdanların diktiği fidanlar da yeşerecek!
Dileğimiz, güneşin doğuşu kadar sıradan ve saf bir yaşamdı. Oysa yaşamımıza kargaşa, korku ve güvensizlik ektiler. Bugün belki de çok geç uyandık, ancak gönüllerimiz yüce yarınlarda güneşin doğuşunu da görecektir.
İnanın…
[quote]Ülkem, hafızasını kaybetmiş insan gibidir. İstiklal yıllarının yekpare milleti yeniden hayat bulduğunda, gerçek Cumhuriyetin taze baharı tüm Anadolu’yu kuşatıp, kucaklayacaktır.[/quote]