İstanbul’da son bir yıldır yükselen bir trend var: Evden Kaçış Oyunları. Sinemaya gitmiyorsunuz, doğrudan bir senaryonun başrol oyuncusu oluyorsunuz.
Üstelik yanınızda bir ya da daha fazla arkadaşınızla birlikte… Ekipçe var olan korku, macera ya da mistik temalı bir macerayı 1 saat içerisinde başarıyla tamamlayarak oyunu başarmaya çalışıyorsunuz. Kadıköy’de şu anda 15’ten fazla evden kaçış oyunu bulunuyor. İşte İstanbul’un yeni aktivitesi hakkında bu işi en iyi yapanlardan bilgiler ve daha fazlası…
Dijitalden interaktife geçiş
İnsanlar artık tabletlerini, bilgisayarlarını bir kenara bırakıp, sinemaya daha interaktif bir alternatif olarak evden kaçış oyunlarına yönelmeye başladılar. Bunun yansımalarını son 1 yılda İstanbul çapında 2’den 35’in üzerine çıkmış olan bu tip evden kaçış oyunu konseptlerinde rahatlıkla görebiliyoruz. Ankara’ya da sıçramış olan bu oyunlar İzmir, Bursa, Adana ve Eskişehir’de de mantar gibi türemeye başladılar.
Oyunlar şu şekilde özetlenebilir: Önce yanınıza, zekasına ve takım çalışmasına güvendiğiniz bir arkadaş grubu alıyorsunuz. Ardından telefonla veya web sitesinden girip istediğiniz oyuna randevu alıyorsunuz. Ardından tam randevulaştığınız saatte orada oluyorsunuz. Pek çok oyun sizi daha öncesinde içeri almıyor. Hatta genelde muhatap olacak bir insan bile bulamıyorsunuz daha ilk girişte. Ardından evden içeriye giriyorsunuz ve kapılar kapanıyor. İşte o andan itibaren arkadaşlarınızla baş başasınız. Kimi zaman senaryo bir tuzaktan kurtulmak, bir hapishaneden kaçmak, bir bomba imha etmek gibi maceralı temalar oluyor; kimi zaman da bir korku filminin içerisinde bulunuyorsunuz kendinizi. Ne olursa olsun başrol oyuncusu sizsiniz ve evden kaçmak için tek yardımcınız yanınızda getirdiğiniz ekibiniz.
Oyunların tamamı 1 saat sürüyor ve öyle ek süre, baştan başlamak gibi opsiyonlar da bulunmuyor. Her şey sizin kadar gerçek. Odalarda belirli ipuçları, kilitler, gizlenmiş şifreler ve anahtarlar bulunuyor. Bunları kullanarak size verilmiş senaryoyu tamamlıyor ya da başarısız olup boynu bükük çıkıyorsunuz. Ne olursa olsun oyun sırasındaki heyecan ve sonrasındaki geyik muhabbeti verdiğiniz her kuruşa değiyor. Üstelik 5 kişi sinemaya gitmeye karar verseniz patlamış mısırla birlikte aynı ücreti ödüyorsunuz. Genelde oyunların ücretleri maksimum 150 TL oluyor ve kişi sayısına göre fiyat azalıyor. Bakın bu yolda ışık görmüş, girişimde bulunmuş ve şu anda en iyi şekilde yapan iki isim; Tuzak’ın kurucularından Deniz Aksoy ve Escape34’ün kurucularından Ediz Gül, Kadıköy’ün yeni trendi hakkında neler söylüyorlar…
Röportaj: Ediz Gül & Deniz Aksoy
Takım çalışmasının en gerçek hali
Ediz Gül, Aralık ayında açmış Kadıköy’de bulunan Escape34 isimli evden kaçış oyunu konseptini. Oyunun teması Leonardo da Vinci’nin atölyesini kapsıyor. Zamanın en büyük dahilerinden birisi olan bu bilim ve felsefe insanının gizemli evinde geçiyor senaryo. Kendisi makine mühendisi. Geçen yıl Paris’te görmüş bu tarz oyunları ve Türkiye’de de açmaya karar vermiş. “Başlarda tereddüt ettik aslında. ‘Türk insanı para verip üzerine bir eve kilitlenmeyi kabul eder mi?’ diye sorduk kendi kendimize” diyor ve devam ediyor. “Bir anda o kadar hızla büyüdü ki biz de şaşırdık açıkçası. Küçük bir zümre geliyor aslında. Bu bölgede oturan, belirli bir kültür ve gelir seviyesinde insanlara hitap ediyor gibi görünüyor şu anda. Özellikle de fırsat sitelerinden ziyaretçilerimiz oluyor.”
Kadıköy Çarşı’nın göbeğinde bulunan bir başka odadan kaçış oyunu ise Tuzak. Şu anda sosyal medyada en çok beğenilen konseptler arasında yer alıyor. Bu mekanı da 3 çocukluk arkadaşı, Levent Ertürk, Ali Tığılı ve Deniz Aksoy birlikte kurmuşlar. İstanbul’da İsttrapped ile birlikte ilk kurulan odadan kaçış oyunlarından… Deniz Aksoy’un eşi ABD’de tanışmış ilk olarak bu tarz bir organizasyonla. Aksoy da daha çok beyaz yakalı müşteri kitlesinin böylesi bir etkinliği tercih ettiğini belirtiyor. Bakmayın belirli bir zümre dediklerine, aslında şimdi telefon açsanız ya da internet sitesine girseniz, hangi oyun olduğunun bir önemi yok neredeyse hepsinin rezervasyonları hafta boyunca dolu oluyor. Anlayacağınız bu aralar Kadıköy insanı evden kaçış oyunlarına bayılıyor.
İyi bir konseptin formülü nedir?
Deniz Aksoy, “Bir kere oyuna gelen hemen hesap yapmaya başlıyor. ‘Oyun başı 150 alsam. Böyle böyle 10 iş yapsam kirayı çıkarırım. Sonrası da kar olur. Temiz iş, yapılır bu’ diyerek her senaryo yazan bir ev kiralayıp odadan kaçış oyunu yapmaya kalkıyor” diyor. “Bu durum ise merdiven altı pek çok oyunun ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu işte en çok önem verilmesi gereken hususlardan biri güvenlik, çünkü içeride özgürsünüz ve her objeye, evde bulunan her şeye dokunma, kurcalama imkanınız var. Her şey oyunun içerisine dahil. Hal böyle olunca oyunu oynayanların güvenliği ekstradan önem kazanıyor. Mesela biz tüm elektrik duylarını 12 Volta düşürdük. Sigortalar bile iptal edildi. Tüm elektrik aksamı duvarların içerisinde. Böylelikle yangın çıkma, elektrik çarpma gibi ihtimalleri ortadan kaldırıyoruz ancak merdiven altı oyunlarda böyle bir güvenlik yok. En çok korktuğumuz konu bu.”
Ediz Gül ise, “Giriş maliyeti yüksek bir girişim değil” diyerek anlatmaya başlıyor. “Elbette ne kadar çok sermaye o kadar kaliteli bir dekor, senaryo ve oyun ortaya çıkarıyor. Evlerde tasarlanan bu oyunları sınırlayan yegane unsur ise mekan darlığı. Hepsinden öte, iyi bir oyun ortaya çıkarmak sadece iyi bir senaryo ve mekanla da bitmiyor. Oyun kurgusunun da iyi yapılması gerekiyor. Burada bireysel hatalar ve sistematik hatalara dikkat etmek lazım. Bireysel hatalar işletmecinin etrafa dağılmış eşyaları toplayamaması, kilitlerin bazılarını kapatmayı unutması gibi anlık hatalar. Bunlar insanlık hali, olabilir, tamamen engellemek de pek mümkün değil ancak bulmacalar arasında doğru geçişlerin olmadığı kurgusal ve sistematik hatalar insanların hevesini kursağında bırakıyor ve senaryodan uzaklaştırıyor. Buna dikkat etmek, oyunu iyi bir sisteme oturtmak, bulmacaların çözülme sürelerini hesaplamak ve belirlenen konseptten de çıkmamak gerekiyor.”
Tuzak’tan Deniz Aksoy ise “Bu tip oyunlarda işletmeciyi yormaması gerekli gibi bir algı var” diyor ve devam ediyor. “Evde etkileşim kurmanız gereken objeler dışında kalanları sabitler ya da oyun dışında bırakırsanız insanlar oyunun aurasından çıkıyorlar. Tuzluğu, tabağı, kitabı oldukları yere sabitlemek iyi bir fikir değil. Mesela biz, evde bulunan her şeye dokunmalarına, odaları istedikleri gibi dağıtmalarına izin veriyoruz. Evet, sonraki seansa kadar toplaması biraz yorucu oluyor ancak katılımcıların daha çok zevk alması için bu husus önemli.”
Karakter analizi için birebir
Benim görüşüm bu işin büyük ve orta ölçekli şirketlerin birer sosyal aktivitesine dönüşeceği yönünde. Katıldığım birkaç oyun oldu ve tam bir takım çalışması pratiği olduğu aşikar. Hatta kendi şirketim için böylesi bir aktiviteyi ben bile düzenledim. Birkaç seansı arka arkaya kapatıp zevk ötesi bir gün geçirmişliğimiz var. Sonrasında yapılan sohbetler ise oyundan neredeyse daha da zevkli. Şirketlerin çalışanlarının takım oyununa nasıl uyum sağladıkları, her bir kişinin zor durumlarda ve problem çözme konusunda nasıl bir yol izlediği, kimin lider kimin uyumlu olduğunu tespit etmeleri bile mümkün. Elbette bunu da soruyorum işletmecilere.
Ediz Gül, “Takım çalışmasını en kaliteli şekilde öğreten oyunlardan biri aslında ancak henüz insan kaynakları bunu fark edemediler” diyerek destek veriyor bana ve devam ediyor. “Birkaç büyük şirketle çalıştık ancak orta ölçekli şirketlerin insan kaynaklarına yatırım yapmaları lazım.”
Deniz Aksoy’a karakter analizlerini yazıp göndermeleri için teklif bile gelmiş ancak “Ben böyle bir şeyin uzmanı değilim, böyle bir yetkinliğim yok” diyerek reddetmiş bu teklifi. “Peki, şirketler bir uzman getirse ve kendileri yapsalar?” diye sorduğumda ise, “İnsanlar izlendiklerini ve analize tabi tutulduklarını öğrenirlerse davranışları farklılık gösterir. Üstelik aldıkları zevkten de onları mahrum bırakmış oluruz” diyerek pek de katılmıyor böylesi bir organizasyonun yapılmasına.
Benden bir tavsiye, bireysel hareket etmeden tam bir takım çalışmasıyla evden çıkmak daha kolay. Her oyun ve konsept için dikkat unsurundan sonra en önemli konu takım çalışması…
Bu furya ne zamana kadar sürer?
Şu anda Türkiye çapında 17 şehirde, 90’a yakın evden kaçış oyunu bulunuyor. Hepsinin senaryosu ve tasarımı da birbirinden farklı. İki mekandan bu noktaya gelmesi ise neredeyse sadece 1 yıl aldı. Biz Türkiye olarak bir şeyi sevdik mi içinde bir damla bile su kalmayana kadar sıkıyoruz ne de olsa. Hem Ediz Gül hem de Deniz Aksoy’a, “Bu iş ne kadar süre devam edecek?” diye soruyorum biraz da gelecek projelerine göz kırparak.
Ediz Gül’ün Escape34 dışında ikinci bir oyun açma girişimi bulunuyor. Kendisini bu işin sürdürülebilirliği hakkındaki görüşü ise şöyle; “Bu kadar birbirinden farklı markayla bu işin devam edeceğini düşünmüyorum. Bir süre toplum bunu tükettikten sonra yavaşça grafik aşağıya inmeye başlayacak. Her sektörde olduğu gibi burada da pek çok marka kapanacak ya da daha büyük markaların altına dahil olacaklar. Eninde sonunda kendini yenileyebilen, bu işi ciddiye alan ve daha çok sermayesi olanlar sektörde tutunacaklardır.”
Tuzak, bu işi layıkıyla başarıyor gibi duruyor. Hatta franchise bile sağlıyorlar. “Talep için bize geliyorlar. Bir kitapçığımız var. Önce mekana onay veriyoruz. Ardından bir kitapçığımız var. Ona göre düzenliyorlar ve onay veriyoruz. Gerisi tamamen işletmeye ait. Bir de Büyük Soygun konseptiyle yeni bir oyunumuz olacak. Asma kilitleri ve anahtarları işin içerisinden çıkartıp yepyeni bir konseptle oyunun kurallarını değiştireceğiz.”
Görünüşe göre bu furya öyle kolay kolay bitmiyor.
Daha önce katılmamış olanlara şiddetle tavsiye ediyorum. Bu arada bazı oyunlara gittim ancak özellikle yazmadan önce bu oyunlara katılmadım ki elim ipucu vermeye gitmesin diye. İnternette kısa bir araştırma yapsanız hangi oyunun sizi en çok tatmin edeceğini bulabilirsiniz. Bunu söylemek ve karşılaştırma yapmak bana düşmez, herkesin zevki, zekası ve rengi farklı farklı… Her oyun bir diğerine gitmeyi de teşvik ediyor bu arada. Aslında bu konseptler birbirini besliyor. Artık insanların beyaz perdeye, koltukta oturup ekrana bakmaya, tabletlerdeki dijital oyunlara, hareket edebilecekleri ve gerçek heyecan yaşayabilecekleri bir aktiviteye yönelmeleri beni umutlandırıyor açıkçası. Umarım daha büyük alanlarda, daha da devasa kaçış oyunlarını görürüz yakında.