Türkiye’den Nobel Barış Ödülüne Bir Aday

Barış son zamanlarda en çok duymayı arzu ettiğimiz ve tüm dünyada olmasını istediğimiz tek gerçek olgu.  Dünya barışı dendiğinde bütünsel bakış açısı ile yeryüzünde yaşayan tüm canlılar aklımıza gelmektedir.

İnsan ise dünya barışını gerçekleştirebilecek tek faktördür. Bunun için ihtiyacımız olan bireysel bakış açısını bütünsel bakış açısına dönüştürmektir.

Araştırmacı & Yazar, Aydın Türkgücü Nobel Barış Ödülü Adayı
Araştırmacı & Yazar, Aydın Türkgücü

Röportaj: Aydın Türkgücü

Aydın Türkgücü, dünya barışı için çalışan içimizden biri. Bütünsel bakış açısı çerçevesinde araştırma, bilgi ve deneyimlerini bir kitap altında toplamış ve bu uğurda bireysel çabasını sergiliyor. Üstelik hazırlamış olduğu son kitabı Altın Bilgi Çağı‘nın önsözünde; “Kavgaları, savaşları bitirmenin bir yolu da, uğruna kavga edilen şeyin değerini düşürmektir” diyen Aydın Türkgücü, Prof. Dr. Ahmet İnam ve Prof. Dr. Orhan Kural tarafından Nobel Barış Ödülü‘ne aday gösterildi.


NobelKitabınızda tam anlamıyla neyi vurgulamayı hedeflediniz?

Bilim ve teknolojideki gelişmelerle ortaya çıkan, Sanal Gerçeklik ve Holografik Evren tanımları üç boyutlu Kuantum Düşünce disiplinleriyle birleştiğinde, ortaya çıkan yeni bakış açısı bildiğimiz uzay, zaman ve mekanı değiştirip yeni yaşam formlarını gündeme getirirken, insana, doğaya, hayvanlara ve evrene bakış açımızı da sonsuza dek değiştirmektedir. Bu değişiklikler de ister istemez “Neyin İçinde Yaşıyoruz?” sorusunu sordurmaktadır. İnsanlığı bütünsel barışa yaklaştıran bu farkındalığı bir an önce paylaşıp bütünsel barışa hizmet etmeyi hedefledim.

Altın Bilgi Çağı sizce ne ifade ediyor?

Tarih boyunca, herkesin mutlu, huzurlu olduğu, savaşların olmadığı, bolluğa dayalı barışın yaşanacağı bir Altın Çağ’dan bahsedilir. Bir çeşit yeryüzü cenneti olarak da tanımlanan Altın Çağ’ın gerçekleşebilmesi için iki yol vardır:

  • Bolluk: Savaşları genelde daha iyi yaşamak uğruna kendimizde olmayan şeyleri zorla elde etmek için yaparız. Herkeste bolca varsa kimse daha fazlası için diğerleriyle savaşmaz. Petrol, su, altın, madenler vb. uğruna savaşılan her şeyin herkese yetecek kadar bol hale gelmesi, herkesin istediği şeyden istediği kadar sahip olabilmesi bolluk, bereket, sevgi ve saygının hakim olduğu Altın Çağ için zorunludur. Dünyadaki hızlı nüfus artışı, azalan enerji ve gıda kaynaklarının daha fazla insana bölünecek olması mevcut gidişata göre yakın zamanda bu seçeneğin gerçekleşmesi maalesef pek mümkün gözükmüyor.
  • Hem Bolluk Hem Yokluk: Kavgaları, savaşları bütünsel olarak bitirmenin ve engellemenin bir diğer yolu da; bugün veya gelecekte, uğruna savaşılan her şey, hem hayatın bir parçası olup yaşamın vazgeçilmezi olurken hem de uğruna birbirimizle savaşılmayacak kadar da değersiz şeylere dönüşmelidir. Kuantum düşünceyle özetlersek uğruna savaşılan her şey, Hem Var hem Yok olmalı.

Her şeyin hem Var hem Yok olduğu yer rüyalarımız gibidir. Rüyada olduğumuzu anlamadığımız sürece gördüklerimizi gerçek kabul edip aşırı önemser ve sahiplenerek uğruna savaşabiliriz. Rüyada olduğunuzu anladığınız an, rüyadaki kişilerin, mekanların, uğruna savaştığınız her şeyin değeri bir anda düşer ve anlamını yitirir.

Bilim ve teknolojideki yeni gerçeklikler binlerce yıldır kadim bilgiler ve kutsal kitaplarda dünya hayatıyla ilgili yapılan (Fani Dünya, Hayal Alemi / Rüya Alemi/ Gölgeler Alemi vb.) en temel tanımlara da anlam ve gerçeklik kazandırmaktadır. Altın Bilgi Çağı; Zamanın ve Mekanın Olmadığı, canlı/cansız her şeyin illüzyon olduğu bir evrende yaşadığımızı anladığımız çağ olarak tanımlayabilirim. Rüyadan uyandığınızda geriye kalan sadece bilgidir. Her şeyin bilgiden oluştuğu ve geriye sadece bilginin kaldığı evren ve gerçeklik aşaması.

dunya_barisi1Nobel Edebiyat Ödülü yerine Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmenizdeki fark nedir?

Bir yazılımcı olarak 1995 yılından beri kitaplarımda, yazılarımda ve konuşmalarımda, Kadim Bilgiler ve Kutsal Kitaplardaki Sanal Gerçeklik ve Holografik Evren bölümlerini de kullanarak programlanmış bir rüyada/illüzyonda yaşadığımızı ispat etmeye çalışarak Bütünsel Barışa hizmet ediyorum. Bu nedenle de, Prof. Dr. Ahmet İnam ve Prof. Dr. Orhan Kural tarafından Nobel Edebiyat ödülü yerine Nobel Barış Ödülüne aday gösterildim. Bu bir roman değil, tasarım kitabı.

Bütünsel Barış ne demek? Biraz açar mısınız?

Sadece insanlarla insanlar arası değil, önce insanın kendisiyle, sonra insan – doğa ve insan – hayvanlar dahil canlı ve cansız tüm varlıkları kapsayan Bütünsel Barış aşamasıdır.

“Kavgaları, savaşları bitirmenin bir yolu da uğruna savaşılan şeylerin değerini düşürmektir.”

Savaşların sona ermesi, kalıcı ve bütünsel barışın gelmesi sizce nasıl gerçekleşir?

Binlerce yıldır kadim bilgiler ve kutsal kitaplarda dünya hayatıyla ilgili yapılan en temel tavsiyelerde Hayal Alemi, Rüya, İllüzyon, Sanı denerek, “Çevrende gördüğün, değer verdiğin canlı cansız şeylerin tamamı illüzyon. Hiçbiri gerçek değil, hiçbiri, uğruna insanları, hayvanları ve tabiatı öldürecek kadar değerli değil” diyerek uğruna savaşabileceğimiz şeylerin değerini düşürmeye çalışmışlardır.

Hani derler ya, “Öğrenci hazır olunca, öğretmen belirir,” ben de diyorum ki, “Doğru soru sorulduğunda cevap belirir.” Yapmamız gereken şey, sorularda paradigma değişikliğine gidip; “Nereden ve niçin?” sorusu yerine “Neyin içinde yaşıyoruz?” sorusunu sormalıyız diyorum. Bu soruyu cevapladıkça içinde yaşadığımız illüzyonu görecek ve ister istemez Bütünsel Barış aşamasına geçeceğiz.

Hayvanlar olmasaydı insanlık ne durumda olurdu?

 Diğer canlılar, örneğin hayvanlarla barışı nasıl sağlanacağını düşünmektesiniz?

Tanrı, hayvanları sadece insanların temel ihtiyaçları için yaratsaydı, sadece etinden, sütünden, yumurtasından, gücünden yararlandığımız hayvanları yaratırdı.

Uzmanlar; ‘şiddetin en büyük sebebi iletişim eksikliğidir’ derler. Hayvana şiddetin en büyük sebebi de hayvanları sadece hayvan olarak görmek, onların yaradılış sebebini ve hayatımızdaki yerlerini tam olarak algılayamamış olmaktır.

Hayvanların sadece sevilmek ve beslenmek için yaratılmadığını; sağlık, bilim ve teknolojiye nasıl ilham verdiklerini, hayatınızı nasıl kolaylaştırdıklarını, kısaca hayvanlardan neler öğrendiğinizi ve öğrenebileceğinizi görünce çok şaşırabilirsiniz.

Hayvanlar âlemini insanlara yeniden tanıtmak için “Hayvanlar olmasaydı insanlık ne durumda olurdu?” sorusunu soralım. İnsanlara emanet edilmiş hayvanlar âlemindekiler, belki de sadece hayvan değillerdir! Hayvanlar konusunda farkındalık yaratmak için; kitabın bir bölümünde “Tanrı hayvanları neden yarattı, hayvanlar niçin var?” sorusuyla ciddi farkındalıklar yaratacak cevaplara ulaşıyoruz

Geleneksel evren anlayışının kökten değişmesi mümkün mü?

İçinde yaşadığımız evrenin içindeki bilim ve teknoloji, evreni yaratma bilgisine çok yaklaştığını savunan kitaplarım bu değişimi yapabilen içeriğe sahiptir. Bu röportajı okuyanlarda bu değişim başlamış olacaktır.

Bütünsel barış için ne tür farkındalıklara ihtiyaç var?


İçinde yaşadığımız evrenin gerçekliğinden hiç şüphe etmediğimiz dünya hayatımız için İnsan Merkezli bir yaşam felsefesi kurmuş ve bizden olamayan canlı cansız her şeyin efendisi olduğumuzu zannedip hayvanları ve doğayı yok edebileceğimizi zannetmişiz. Neyin içinde yaşıyoruz? sorusunu cevapladıkça bunun böyle olmadığını açıkça görüyorsunuz. Bu nedenle kitabımın kapağında ve özünde, “Neyin içinde yaşadığınızı anlamadan, nasıl yaşayacağınıza karar vermeyin” derken bunu bir tavsiye değil, zorunluluk olarak söylüyorum.

Taş devri, maden devri insanın maddeye hükmettiği, ilk-orta-yeni ve yakın çağ, bir gücün diğerini devirdiği dünyevi çağlardı. Altın Bilgi Çağı; zaman ve mekanın gerçek olmadığı, sadece bilgiye dayalı ilk illüzyon çağdır ve insanlığı Bütünsel Barış‘a ulaştıracak çağdır.

“Alfred Nobel’in vasiyeti yeniden yorumlanmalı”

dunya_baris_gunuBarışa hizmet etmenin barışı sağlamanın yollarından biri de barış için yapılan çabaları desteklemektir. Yaklaşık 100 yıldır verilen Nobel Barış Ödülleri, bize barış için birçok farklı yollar olduğunu göstermektedir.

Nobel Barış Komitesi’nin, Alfred Nobel‘in vasiyetinin son gelişmeler doğrultusunda yeniden yorumlanarak; bildiğimiz uzay, zaman ve mekanın değiştiği yeni yaşam formlarını gündeme gelirken insana, doğaya, hayvanlara ve evrene bakış açımızı sonsuza dek değiştirerek bütünsel barışı sağlayabilecek bu yeni bakış açılarının da desteklemesini bu yeni yöntemlerle ilgili; Hayvanlarla Barış, Doğayla Barış ve Bütünsel Barış alanlarında farkındalıklar yaratarak barışa hizmet edenlerin de yeni kategoriler açılarak ödüllendirilmesi gerektiğine inanıyorum.

Son olarak uzay hakkında görüşleriniz nedir?

“Yeni bakış açısı bildiğimiz uzay, zaman ve mekanı değiştirip evrene bakış açımızı da sonsuza dek değiştirmektedir” demiştik. Bununla ilgili en güzel örneklerden biri de uzaya bakış açımız.

Dünyadaki yaşamın devamı için, sadece güneş ve birkaç gezegen yetiyorsa, bu kadar yıldız ve gezegen vb. müsrifliğe ne gerek var? İnsanın kullanamayacağı kadar insanüstü büyüklük ve mesafelerden oluşmasının sebebi nedir? Uzay insanın işine yaramıyorsa, yaratıcısının işine yarıyordur. Doğru soruyu sorarak cevabı bulabiliriz,  “Uzay gerçekte ne işe yarıyor?”

“Uzay, yaratıcının kayıt cihazı, arşiv dolabıdır!”

Dünyadan uzaklaştıkça mesafeye bağlı olarak dünyadaki zamanın gerisinde kalırsınız. Ay’dan Dünya’ya bakan bir insan, dünyada olan bir olayı birkaç saniye gecikmeli görürken, daha uzak mesafedeki bir gezegenden bakan kişi ise birkaç saat gecikmeli görmektedir. Örneğin: 1966 yılında doğan biri için, dünyanın 1966 yılındaki görüntüsünün olduğu mesafedeki noktaya gidip oradan dünyaya baktığınızda dünya henüz 1966 yılını yaşıyor olacaktır.

Oradan, uygun hızda ve uygun görüş cihazları olan bir uzay aracıyla, şu an benim yaptığım gibi, sadece o şahsa ait kareleri görerek dünyaya doğru geldiğinizde, kişinin bütün geçmişini aynen görebilirsiniz. 24 saatin herhangi bir anını dünyamızdaki herhangi bir noktada gösterebiliyorsak, milyonlarca yıllık tarihimizin herhangi bir anını da uzayda gösterebildiğimize göre, uzay dünyamızı 24 saat, 360° kaydeden üç boyutlu bir kayıt cihazıdır.

Uzay, kapasitesi, okuma ve yazma hızı, ışık hızı olan bir kayıt cihazı, tarihin kayıtlı olduğu bir hard disk, yaradanın kayıt /arşiv cihazıdır” diyebiliriz.

Genellikle ışığın aydınlatma özelliğini biliyoruz, oysa ışık uzayda bilgi demektir. Uzayda dünyadan uzaklaşan ışık üzerinde görüntü yüklüdür, yani bilgi demektir. Uzay ışıkla çalışan bir kayıt cihazıysa bu durumda enerji kaynağı da ışık olmalıdır. Yaklaşık 13.7 milyar yıldır kayıt yapan kayıt cihazının her köşesindeki bilginin korunabilmesi için tirilyonlarca ışık kaynağına yani yıldıza ihtiyaç olacaktır. Her yıldız kendi bölgesindeki bilginin bozulmamasını sağlamaktadır. Bu durumda uzay her şeyin kayıtlı olduğu yer, yani diğer bir ifadeyle “levh-i mahfuz” olabilir.

Her kayıt cihazında olması gereken okuma/yazma kafasıdır. DVD oynatıcınızı düşünün, sadece lazer okuyucu kafanın olduğu yer anlamlıdır ve ekrana o kısmın görüntüsü gelir. DVD’nin diğer yerlerinde hayat yoktur, okuyucu kafa neredeyse, orada görüntü yani canlılık vardır.

Uzay da kayıt cihazı olduğuna göre, sadece dünyanın olduğu yerde hayat varsa, dünya üç boyutlu uzay kayıt cihazının okuyucu kafasıdır diyebiliriz ve sabit uzay zaman çizgisi üzerinde konumu değişmektedir.

Nobel Barış Ödülleri ne zaman açıklanacak?

Her yıl Ekim ayının 2’nci Cuma günü açıklanıyor. Bu yıl 9 Ekim’e rastlıyor. 10 Aralık’ta düzenlenen ödül töreninde de ödüller sahiplerine veriliyor

Çalışmalarınız sadece kitaplarla mı sınırlı yoksa başka çalışmalarda var mı?

1995 yılından beri, aktif olarak, kitaplar ve yazılar yayınlıyorum. Son iki kitabım İngilizce’ye çevrilerek Bütünsel Barışla ilgili çalışmalarımı dünya platformuna taşıdım. 2012 yılından bu yana seminerler vererek farkındalıklar yaratmaya devam ediyorum.

Paylaşımlarınıza kitap dışında nereden ulaşabiliriz?

  • aydinturkgucu.net web sitemden
  • Gelecek Atölyesi olarak isimlendirdiğim, davet edildiğim, dernekler, platformlar vb. (Projeksiyonu ve katılımcısı olan) her yerde düzenlenen (ücret talep etmediğim) seminerlere katılarak.
  • [email protected] adresime e-posta atarak bana ulaşabilirler.

[divider]

aydın türkgücü nobel bütünsel barış
Aydın Türkgücü

Biyografi: Aydın Türkgücü

1966 Edirne doğumlu. Araştırmacı – Yazar, Düşünür & Düşündürür, Yapımcı, Rekor Danışmanı.

Projeleri:

  1. Dünya Çocuk Rekorları Projesi Başladı. (2010, Telif Hakları Sahibi)
  2. Dünya Kadın Rekorları Projesi Başladı. (2012, Telif Hakları Sahibi)

Yayımlanmış Kitaplar:

  1. İsimsiz ve birden fazla ismi olan (172) ilk kitap (paranın karışmadığı bir eser olması adına ücretsiz olarak dağıtıldı / Kitabın ismi okuyuculara bırakıldı), 1996
  2. İsmi “Ben Hazırım Başlasın” isimli şiir olan kitabın yayımlanması, (En uzun isimli kitap ve / Kitabın üzerinde yaratacağı şoklara karşı okuyucularını sigortalayan ilk kitap)
  3. Konsantre Kur’an-ı Kerim (Kur’an-ı Kerime Konsantre Bir Bakış) 2006
  4. Sanal tanrı (Tanrıdan Önce Son Çıkış) 2007
  5. İnanmak İçin Yeni Sebepler (2009)
  6. New Reasons To Believe (2009)
  7. Altın BİLGİ Çağı (2014)
  8. The Golden Age Of Knowledge (2015)

Rüya Yüksel
Rüya Yüksel, 1957 doğumlu, İstanbul'da yaşıyor. Mesleği İngilizce öğretmenliği, ancak 29 yıldır özel sektörde çalışıyor. NLP İleri Derece Uygulayıcısı ve 'Yaşam Koçu' olmakla birlikte “Kendini Tanıma Çalışmaları” düzenliyor.