Aşkın kadim tarifi: Sevmek kek; sevilmek şerbettir. Birinden biri eksik olursa, aşkı da revaniyi de rüyanda görürsün.
Gönül mutfağıma gel dost!
Sana, Kür Şad’ ın kırk çerisinin uğruna at koşturduğu, nice hatunun zehirli bade tattığı nesneyi söyleyeyim. Atsız’ ın ölüm uçurumundan (1) atlayan kadınlar ve erkeklerden haber vereyim. Nazım ve Piraye’ yi anlatayım; Muhammed (s.a.v) ve Hatice’ den söz edeyim. Gel mutfağıma, sana aşkın kadim tarifini vereyim…
Gönül öyle bir bozkırdır ki hiçbir kâşif ucunu bucağını görmemiştir ve ruhlar o bozkırda kayıp birer yolcudur. Azıksız çıkılan ömür yolunda, aşka aç naralar duyar, izler görürsün.
Bir Kısrak Bir Küheylan
Yolları Asya’ nın ulu dağlarında, bir nehrin kenarında kesişmişti. İkisi de yorgun, ikisi de yılmıştı. Sonu görünmeyen bozkırı aşmak isterken neredeyse çatlayıp öleceklerdi ki suları berrak bu nehir karşılarına çıktı. Suya kanan küheylan, nehrin içinde kişneyerek oynaştıktan sonra yüz arşın ilerideki kısrağı görmüş ve deli taylar gibi ona doğru koşmaya başlamıştı.
Bu, Asya’da görülmemiş bir yılkı atıydı. Suyun ferahlattığı yüreği yeniden yanmış, kısrağın ateş parçası gözlerinde erimişti. Yanına gider gitmez etrafında dönmeye başlamış, dönerken de yangınına derman istiyordu. Lakin kısrak oralı olmuyor, hiçbir şey söylemiyordu. İki kor olan gözlerini küheylana dikmiş sadece bakıyor, bakıyordu. Bir anda ardına dönüp yıldırım gibi koşmaya başladı. Seçkin bir at olduğu belliydi, Az zamanda araları o kadar açıldı ki küheylan yoruldukça, o daha çok uzaklaşıyor, daha hızlı koşuyordu.
Şimdi toz dumana, duman aşka karışıyor. Bir kısrak ve bir küheylan birbiri ardınca yüce bozkırı arşınlıyorlar. Ala yeleli küheylan, kısrağı yakalamaya çalıyor. Bir Göktürk beyinin eski savaş atı olan bu küheylan, nice kanlı meydanı nallarıyla mest etmişse de yaraların ve yılların armağanı olan yorgunluğa yakalanıyor.
Kısrak umursamaz, araları açıldıkça açılıyor. Yorgun savaşçı hiç yılar mı? Bu eşsiz Burak kızını kaçırmamaya ant içmişçesine koşuyor. O böylece ileriye atılırken, kısrak ufukta bir tepenin ardından meçhule karışıyor. Yalnızlık çölündeki bu yaman koşu, küheylan da o tepeye varıp kısrağı kaybedince bitiyor. Biraz durduktan sonra yeniden koşmaya başlayan küheylan, nehir yolunu tutup geri dönüyor.
Aşk, Hüsrana Rağmen
Çok zaman geçmeden ufukta bir deli kısrak göründü. Ardındaki toz göğe varıp neredeyse bulutlara değiyor, nal sesleri en şiddetli gök gürültülerini sessiz kılıyordu. Az önce meçhule varan kısrak yeniden küheylana doğru koşuyor, kendince tasarladığı bu sınavdan kalmış olmasına rağmen ona aşkı müjdelemek istiyordu. Yüreğinin bir yanı hüzün, diğer yanı umutla atarak yıldırımları kıskandıracak hızda koşuyordu. Tepeyi aşmış, yolu yarılamıştı ki birden nalları yerden kesildi ve düştü. Küheylanın yılıp aşamadığı yolu o iki defa geçmeyi denemiş ancak çatlayıp oracıkta kalmıştı. Nefes nefese ufuklara bakarken, artık o büyülü nal seslerinden çok uzaktı. Aşk yangınına, güneş kavruğu da eklenince ölüm yaklaşıp kısrağa gülümsemeye başladı. Gözleri hala ala yeleli küheylanın düştüğü meçhuldeyken, yavaş yavaş kapandılar…
Dost! İnsanlardan kimisi küheylan gibi bir tılsımın ardından koşarken, fedakârlıktan ayrılıp aşktan yoksun kalıyor. Kimileriyse kısrak gibi çetin hislerle, amansız mücadeleler veriyor da aşk yolunda çatlayıp kalıyorlar. Mutsuzluk: Kısrağın ölümü değil, küheylanın vazgeçişidir. En parlak yıldız hangisi diye sorulunca, sen Zühre derken, ben Atlas derim. Kâinat herkes için birdir lakin her göz onda başka güzellikler görür. Küheylan aşkı vazgeçmekte, kısrak ise aşkı için ölmekte bulur. Oysa aşk ne vazgeçmektir ne de aşk için ölmektedir.
Bil ki aşkın ince ölçülü, kadim bir tarifi vardır. Dünya yıkılıp, yerle yeksan olana dek onu ancak bu tarifle tadarsın.
Sevmek kek; sevilmek şerbettir. Birinden biri eksik olursa, aşkı da revaniyi de rüyanda görürsün.
Sev ey dost, lakin sevil! Susuz Lale, dal olur.
Aşk uğruna, toprak gibi anaç ol! Gönlüne sevgi eken için sen bağrından aşk çıkar.
Ekinsiz topraktan hasat umarsan, sonun o kısrak gibi olur. Toprağa sevgi tohumundan saç ki toprak da sana aş’K versin.
Gönül bozkırını göz göre göre çöl eyleme!
(1) Hüseyin Nihal ATSIZ’ın ‘Bozkurtlar’ isimli romanında kurguladığı bir mekan.