Kültür Bakanlığı, 51. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden sonra 34. İstanbul Film Festivali’nde de tuhaf bir ‘sansür’e imza attı. Gerekçe komik. Ben ne dersem o zihniyeti tam gaz devam ediyor.
Hükümetin geniş ve tartışmaya açık yetkilerle donattığı Kültür Bakanlığı, 51. Antalya Altın Portakal Film Festivali‘nde Reyan Tuvi’nin belgeseli Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek isimli Gezi olaylarını konu alan belgeselini sansürleyerek tepki çekmiş ve protesto edilmişti. Bu olayın ardından kıssadan hisse çıkarması beklenen Kültür Bakanlığı, bildiğini okumaya devam edeceğini 34. İstanbul Film Festivali‘nde yine gösterdi. Hedef bu sefer Çayan Demiroğlu ve Ertuğrul Mavioğlu‘nun yönettikleri, PKK kamplarındaki yaşantıyı gözler önüne sermesiyle dikkat çeken Bakur / Kuzey isimli belgesel oldu. Belgeselin gösterime girmesine sadece 1 gün kala gelen bu tuhaf sansür darbesi, sinemacıların ortak şekilde tepki vermesine neden oldu.
Sinemacılardan ‘sansür’e karşı onurlu duruş
Olayı kısaca özetlemek gerekirse, Kültür Bakanlığı, festivali düzenleyen İKSV‘ye PKK kamplarındaki günlük hayatın anlatıldığı Bakur adlı belgeselin kayıt tescil belgesi olmadığı yönünde bir yazı gönderdi. Üstelik belgeselin ilk gösterimden sadece 1 gün önce! İKSV de bu yazıdan hareketle belgeselin gösterimini iptal etti. İKSV’nin bu kararı üzerine bir araya gelen sinemacılar, ortak bir kararla 22 filmi festivalden çekerek tepkilerini ortaya koydular. Radikal Gazetesi de sponsor olduğu Radikal Halk Ödülü‘nü iptal ettiğini duyurdu. Festivalin kapanış töreni de iptal edildi.
Peki kayıt tescil belgeseli, festivale katılan yabancı filmler ile gösterimleri yapılmış ve yapılmaya devam eden yerli filmler için sorgulanmazken, ne diye bir belgeselin gösterimini durdurmak için kullanıldı? Cevap vermek için uzun uzadıya düşünmeye gerek yok. Belgesel birilerinin hoşuna gitmedi ve bu birileri “ben ne dersem o” zihniyeti ile belgeselin gösterimini engelledi. Sinemacılar ise ödül ve parayı önemsemeden onurlu ve dik bir duruş sergilediler ve tek yumruk olup hiçbirimiz bu oyunda yokuz dediler.
Kıssadan hisseyi biz alalım o zaman. Eğer bir film festivalindeki sansür yollu engellemeler ve haksızlıklar, sinemacıların birlikteliğini sağlayabildiyse; bu hareket, hayatın içinde engellendiğini ve ezildiğini söyleyenlerin harekete geçmesi için de bir örnek olmalı. Yoksa onlar ne derse o olmaya devam eder gider…