Kol gibi muz taş gibi AVM

Milattır, yerli muz ile birlikte diğer yerliler de can çekişmeye başlar. Köylüyü daha beter olsun diyecek kadar fakirleştirmek için… Tohumu yok et; kendinden üreyemeyen kısır tohum pazarla… Tarım, zehirlendikçe nüfus şehre depara kalkar. Şehirde köyler oluşturulur.

muz çikita avm tarım

Şu muz, hayatımızda ne önemli meyveydi.

Çocukluğumuzda zenginlik timsaliydi, küçük olurdu.

80’lerde ithal muz açığı fark edildi ve Çikita üreticisi seri üretime geçti. Borçlanma ile kredi hazır edildi. Kafaya takmışlardı bir kere, bizi muza doyuracaklardı.


Yerliye göre o günlerde kol gibi geliyordu; eni, boyu, çapı.

Ülke tarımımıza da kol gibi girmişti bu ithal muz.

Bol bol gemilerle taşındı yıllarca…

*

Çok sonra gelenlerine kadın doğum ilacı kattıklarını söylediler, dalından yeşil koparılıp eve sarı girişinin sırrı buymuş. Çok yiyince beyinlerimiz de kısırlaştı haliyle ve arada yerli muzumuzu kaçırırlarken ne yazık ki ayamadık.

Milattır, yerli muzla birlikte diğer yerliler de can çekişmeye başladı.

Önce domatese bir haller oldu. İçinin yeşil haline rağmen dışı nar gibi kırmızıydı. Orijinal domatesimiz Çanakkale’nin kahraman topraklarında Çanakkale Domatesi olarak yerini korumayı başardı.

Hıyar, biber, patlıcan’dan; hıyar’a biber’e ve patlıcan’a çok benzer ürünler geliştirildi.

Milletçe zehirlenmek ve köylüyü daha beter olsun diyecek kadar fakirleştirmek için;

Önce tohumu yok edip, kendinden üreyemeyen “Kısır” tohum pazarladılar.

Sı..cak kadar hayvan kalmadığı üzere toprağı kimyasal gübreye boğdurdular.

İlacıyla güçlenen bitine, börtü böceğine daha fazla ilaç pompalamaya muhtaç ettiler.

Tarım, böyle böyle zehirlenince nüfus şehre depara kalktı.

tarım hayvancılık köylü şehir

Nasıl başladı bu serüven?

Rahmetli Özal dedi ki;

“Tarımsal nüfusu endüstriyel nüfusa kaydırmalıyız.”

Neden?

Çünkü para endüstrideydi.

Gerçekten mi?

Elbette. Başka türlü “Ağır sanayi hamlesi”ni nasıl yapacaktık?

Önce iş gücü arzını oluşturalım, sanayi sonradan gelir diye planlandı. Bir arsaya işçileri toplayıp bekletmek gibi, fabrika sizin etrafınıza kurulacak!


İşletmeleri etrafımıza kurdular doğrudur lakin üretmek için değil..

Şöyle oldu, içini dekore edip; Hastane, Otel, AVM yaptılar. Taş gibi sağlam olmuştu.

Böylelikle asgari ücretli temizlik personeli sektöründe çok profesyonelleştik!

Mesela hastaneye danışma memurunda da iyiyiz, çok hastane var.

Çok borçlu olan halkımız için asgari ücretli çağrı merkezi personeli yetiştirdik bol bol, ihtiyaç var.

Hepsi “Asgari Maaş” ve “Hizmet Sektörü” olacak şekilde dizayn edildi.

— Fabrika?

— Fabrika olmaz, tüketim toplumuna yeni tüketiciler gereklidir. Sen telefona Alo de, SMS at harca. İnterneti de eksik etme.

— Üretim?

— Üretimi kafana takma,

— O niye?

— Çin’de bedava.

Kulağa hoş gelen strateji

“Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi 2014-2020” Resmi Gazete’de yayınlandığında çok beğenildi;

Kırsal ve kentsel alanlar arasındaki gelişmişlik farklarını azaltmayı, göçlerin olumsuz etkileriyle mücadele etmeyi, kırsal politika yönetişim merkezi ve yerel düzeyde güçlendirmeyi, katılım öncesi süreçte AB Tarım ve kırsal kalkınma müktesebatı uyumuna katkı sağlamayı hedefliyordu.

Bu AB müktesebat ve politikaları önemlidir keza Mehmet Barlas işte en çok da bu yüzden hükumeti desteklerdi. Bazı gazeteci ve aydınlar hep bu yüzden desteklediklerini söylediler, neyse ne…

Konunun dışına çıkmadan asıl önemli kısma değinelim:

“Kırsal kalkınma politikalarının hedef kitlesi kırsal yerleşimlerdeki hane halkıdır” tanımlaması yapılmış. Tanımlamada bir eksiklik var gibi.

Bu tanıma göre çocuğunu, torununu büyük şehrin hizmet sektörüne gönderen aile büyükleri tarım yapabilirdi haliyle, iş gücü Kırsaldan, Büyükşehir’e kaçalı çok olmuştu.

— Peki, şehirde yaşayanlar olarak bu stratejilerin bizde yarattığı farkındalık ne aşamada?

— Sürekli yol alıyor, şehirde köyler oluşturuyoruz.

— Peki tarım?


— Ona da gatgımız var elbet. Daha dün gomşum Feyzbuk’da tarım yapcam dedi, ona çiftlik oyunu için bir tık yapıp can verdim. Hey gidi çocuk, bizde sosyallik de var. Naber…

Pazarlama Aileleri

Üçkağıtçı Ekonomi: Türkiye ekonomik krizden hiç çıktı mı?