Bazı insanların ruhu, ‘su’dur. Bazen durgun ve şeffaf, bazen dalgalı ve bulanık. Teslim olmak gerektiğinde sizi doyasıya kucaklar. İçinden geçer gidersiniz. İçinden, sessizce bulanarak derinlerine, tek bir nefeste geçer gidersiniz.
Bazı insanların ruhu su’dur. Sizi alır arındırır, kutsar, yeniden başlıyormuşçasına yeni kıyılarına bırakır zamanın.
Bazı insanların ruhu su’dur
Ruhu su’dan bir adamı dinledim dün gece. Demir Demirkan‘ı dinledim. Kadıköy Sahne‘de vakit hayli geç, ortam hayli genç. Plansız, küçük bir Kadıköy ziyareti rastlantısı bizimkisi. İnsanı, hayatta ne kadar şanslı olabileceğine inandıracak kadar güzel bir rastlantı. Güzel bir vakit. Güzel bir gece.
Demir Demirkan’ı ilk defa bu kadar yakından ve canlı olarak dinleme şansını yakaladım. Pek çok köşe yazısında ve müzik eleştirmenlerinin yaptığı yorumlarda”sesi yok” yorumlarının pek gerçekçi olmadığının ispati oldu benim için. Sertab Erener gibi yüksek kaliteli ve güçlü bir sesten dinlemeye alışık olduğumuz şarkılarında bile, çok iyi bir vokal performans sergiliyor Demir Demirkan.
Parmaklarının arasında sevip okşayarak kimi zaman hınzırca şıkıştırıp dürterek ses’e getirdiği gitarının, insanın içine işleyen, içinden geçip giden tınılarının tatminliği pek ifade edilebilir değil aslında. Her yerinden müzik akan, spot ışıkların altında notaların törpülediği ruhunu sahneye akıtan bir adam Demir Demirkan. Çevresinde olduğunuzda sanki akıp size bulaşıyor, kendinizi bıraktığınızda sizi alıp, arındırıp, zamanın bir ucundan başka bir ucuna bırakıyor gibi… Çünkü bazı insanların ruhu su’dur. Su gibidir. Denizler dolusu hatıra çukurları, nehirler boyu akan yaratma gücü, ve sizi kendine bulayan, sağnak notalar bulutları ile kaplıdır. Şemsiyesiz, bahanesiz ve içten dinlemeniz gerekir. Dostlarla, dost bildikleriniz ile dinlemeniz gerekir. İnsanın kalbi bir başına dayanmayabilir…
“Yine aynı şarkı çalıyor… Na..Nanan… Na..Na…
Bir resimdi bu geceden…”
Demir Demirkan ile selfie
Demir Demirkan ile beraber sizi sahnede, duayen aynı zamanda sempatik bir ekip ağırlıyor. Bunu her tınıda, her notada ve her es’te hissedebiliyorsunuz. Çok sempatik bir ekip aynı zamanda sahnedeki. Bir resimdi bu geceden diye bitirirken şarkıyı, kocaman gönüllü insanlar ile kocaman bir selfie çekiyor Demir. Bir resim kalıyor geceden. Binlerce gülüş.
Dostlarınız ile kalpleriniz değiyor birbirine, içtiğinizin yudumladığınızın içine bulaşıyor bu sahne adamının içi. Müzik akıyor soğuk bir biranın köpüğü ile içinize. Müzik içinizi serinletiyor, başınızı döndürüyor.
Ve yukarıda, küçücük canlı bir performans o geceden; size de dokunsun, iyi gelsin diye….
“Yağmura, buluta
Yıldıza, aya
Kara toprağa,
Düşen yaprağa sor.
Var mı aşk’tan öte….”
İki kez dinledik. Bir gecede iki defa.
Yine de doyumsuz güzel bir şarkı.
İlk performansta sahneye davet edilen, oryantal yarışmasına gönüllü olan cesur ve özgüveni yüksek arkadaşlarımızın keyifli ve dostane dansları ile. Ve gecenin sonunda sessizliğin hemen öncesinde bizi yatak odalarımıza, sıcağımıza, rüyalarımıza ve az uzağımızdakilere uğurlarken son kez.
Güzel bir geceydi.
Güzel bir müzik gecesiydi.
Güzel bir Demir Demirkan gecesiydi.
Islandık…
Bazı İnsanların ruhu su’dur. Bazen durgun, sakin ve şeffaf size tüm benliklerini açarlar. Bazen hırçın, dalgalı ve bulanık, yaratmanın ve yaratıcılığın etrafı toz duman ettiği anlarda. Nasıl olursa olsun sanat akar.
Sanat su’dur. Yaratıcılık su’dur. Yetenek su’dur. Bazı inanların ruhu su’dur. Sizi zamanın bir yerinden alıp, başka bir yerine dilediğince götürür.
Arındırır, yeniler.
Ruhu sudan bir adam izledik Kadıköy Sahne’de dün gece.
Hiç dinlemediyseniz canlı kanlı bu adamı. Mutlaka bir yolunu, bir zamanını ve bir denginizi bulup gitmelisiniz. Kalabılığı yarıp mutlaka sahnenin önüne kadar varmalısınız. Ve sizi alıp götürmesine izin vermelisiniz. Dostlarınız, aşkınız, sevdiğiniz olmalı yanınızda ve karşınızda Demir.
Size bir gecenin verebileceği en güzel armağan.
Ve kıymetli bir resim olur geceden.