Birbirlerine aşktan başka verecek hiç bir şeyleri yoktu… Jojo Moyes, en çok satan kitaplarından biri olan Senden Önce Ben’in iki ana karakterinin arasındaki ilişkiyi bu şekilde tanımlıyor. Akıcı dili ve sürükleyici anlatımıyla hafızalarda daima yer edecek, okunmaya değer güzel bir öykü…
Senden Önce Ben: Aşk romanından fazlası
Küçük bir kasabada sade bir hayat yaşayan, ayrıntılara takıntı derecesinde önem veren, neşeli genç bir kadın, Lou… Hayatı doyasıya yaşarken geçirdiği trafik kazasından sonra gelecekle ilgili hiçbir umudu kalmamış, en önemlisi de yaşama sevincini kaybetmiş genç bir adam, Will…
İkisi için de umutların tükendiği noktada hayat her zaman yaptığı gibi, basit tesadüflerle yollarını kesiştiriyor. Yan yana olmaya mecbur bırakan tesadüfler… Onlar, birbirlerinden gece ile gündüz kadar farklı iki karakterler. Zamanla birbirlerini tanımaya çalışıyorlar ve bu süreçte biz de onları tanımış oluyoruz. Yaşamlarını öğreniyor ve hissettiklerini anlamaya başlıyoruz.
Aslına bakarsanız bu, bir aşk romanı. Ama ben bu kategori için çok da uygun olmadığını düşünüyorum. Hatta aşk romanları okumayı hiç sevmeyen biri olarak bunun haksızlık olacağını düşünüyorum. Kitap, insana bir şeyler katmalı inancındayım. Altını çizerek okuyacağınız ya da size bilgi yüklemesi yapacak bir kitap değil ama dolu dizgin bir aşk öyküsünden de çok daha öte… Bizi düşündürecek, belki kendimizi sorgulamaya, sorular sormaya itecek birçok konu hakim kitapta. En önemlisi de hayatta bizi nelerin beklediğini hiçbir zaman tahmin edemiyor oluşumuzun bir örneği…
Hak olan, haksız kararlar
İlerleyen sayfalarda günlük hayatımızda pek de karşılaşmadığımız ama tüm ağırlığıyla yaşamın içinde var olan bir gerçekle yüz yüze geliyoruz. Ve bir insanın, başka bir insan için yapabileceklerinin sınırlarına şahitlik ediyoruz. Birisi vazgeçtim derken, ona nereye kadar ”vazgeçemezsin!” diyebilirsiniz? Hem de kendiyle ilgili vereceği en önemli kararda…
Çaresizlik, umut, çaba, aşk… İyi ya da kötü hissedilecek her ne varsa okuyucuya hissettirilmiş. Sonu ile ilgili düşünmemek ve tahminlerde bulunmamak neredeyse imkansız.
Ben kitap boyunca her karakterle ilgili empati kurdum. Yani kendimi hepsinin yerine tek tek koyup, neler yapardım diye düşündüm. Birçok cevap buldum kendi içimde, doğru veya yanlış… En çok düşündüğüm konu ise; hayatı sahip olduklarımıza rağmen neden bu kadar zorlaştırıyor olduğumuzdu.
Bu öyküde de verilen son kararlar, kimine göre yanlış kimine göre de en doğru karar olacaktır. Bu da hikayeye hangi açıdan baktığımızla, hangi karakterle daha güçlü bir bağ kurduğumuz ve tabi ki değerlerimizle alakalı. Kısa sürede bitirilecek dingin bir kitap okumak ve yaşamı farklı açılardan sorgulamaya başlamak istiyorsanız, keyifli okumalar dilerim…