Anlam ve mana eş anlamlı gibi görünse de birbirinden farklıdır. Anlam, bir nesnenin veya olayın bizdeki, zihnimizdeki karşılığıdır, doğru olmak zorunda değildir. Algılarla, inançlarla, kültürel gerçekliklerle ilişkilidir. Mana ise hakikatin bizatihi kendisidir, olması gerekendir.
Anlamları değiştirin; yaşamınız değişsin…
İşte klişe sözlerden biri daha diyebilirsiniz, dönüşemeyen hayatlarda bir şey ifade etmiyor çünkü. Eğer böyle düşünüyorsanız ona yüklediğiniz anlam sizin böyle düşünmenizi sağlamaktadır. Ne düşünüyorsak oyuz. Nelere önem veriyoruz? Önceliklerimiz neler? Arzu ve isteklerimizle anlamlarımız iç içedir. Bir de bütünselden bakıldığında yaşamın manası vardır, akış halindeki deneyimlerimizle oluşan…
Anlam ve mana eş anlamlı gibi görünse de birbirinden farklıdır. Anlam, bir nesnenin veya olayın bizdeki, zihnimizdeki karşılığıdır. Doğru olmak zorunda değildir. Algılarla, inançlarla, kültürel gerçekliklerle ilişkilidir. Mana ise hakikatin bizatihi kendisidir, olması gerekendir.
Manalar anlamlarda gizlidir
Yaşamımız niyetlerimizle anlam kazanır. İnsan arzu ve istekleriyle yaşamına anlam katar. Kişisel tatmin duygusu yaşamak ihtiyacındadır. Bu nedenle yaşamındaki deneyimleri onun için anlamlıdır. Zihin devrededir. Ölçer, biçer, geneller ve kendi gerçeğine uygun bir sonuca varır.
Daha anlaşılır kılmak için örnekleyelim: Bir hareket, yapan kişi için anlamlıdır. Çünkü o kişi kendi ilkeleri doğrultusunda o davranışa anlam yüklemiştir. Bu onun algısıyla ilgilidir. Ancak bu hareket belki de hakikat penceresinden bakıldığında çok manasızdır. Çünkü özünde hiçbir gerçeği barındırmayabilir.
Anlamlar farklı algılarda değişkenlik gösterir
Anlamların algılarla değişkenlik arz etmesi, onları algıladığımız gibi kabul edip sonra da öyleymiş gibi davranmamız, bizleri aynı şeyi farklı algılayarak anlamlandıran ve ona göre hareket eden, ettiren ve bir diğer insandan ayıran, ötekileştiren bir durum yaratır. Aynı şey için farklı algılardan dolayı farklı davranıyor olmamız, bizim karşımızdaki kişiyle aramızda çatışma yaşamamıza neden olur. Çünkü dünyayı anlamlandırma şekillerimiz farklıdır. Bu durum farklı algılarımız, farklı düşünüşlerimiz ve farklı duygular beslememiz anlamına gelir ki bu bizim diğerleriyle iletişimimize zarar verir, bizi mutsuz kılar.
Örneğin kedi seven biri için kedinin varlığı o kişi için çok anlamlıdır. Onu sever, besler, evinde barındırır. Bir diğeri için, kedi onun için korkuyu çağrıştırır. O nedenle de kedilerden nefret eder, yanına bile yaklaşmasına izin vermez. Bu durumdaki iki insanın bir arada bulunması aynı nesneye farklı anlamlar yüklemelerinden dolayı neredeyse imkansızdır. Bu durumda bireylerden birinin o nesneye karşı yüklediği anlamı değiştirse iletişim mutsuzken mutlu bir platforma dönüşecektir. Bunun için ihtiyacımız olan bilgi, açıklık ve anlayıştır.
Bilimsel gerçekler ve manaların önemi
İnsanlarla olan iletişimimizde bireysel değil de bütünsel olarak olması gerekene odaklandığımızda ve herkese ortak paydada hizmet eden bilimsel gerçeklere dayanarak ortak anlam alanı yarattığımızda tüm çatışmalar sona erecek, yaşamlar dönüşecektir. Çünkü deneyimler karşısında kişisel algı ve duygularımızla ifade ettiğimiz anlamlar yerini bütünsel, herkesin kazanacağı biçime dönüştürmüştür.
Hakikat tektir, gerçeklik kişiye göre değişir
Dünyayı kendi kişisel görüşüyle algılayan ve anlamlandıran kişi için dünya deneyimlerinde iyi, kötü, doğru, yanlış vardır ve tüm bunlar onun gerçeğidir. Oysa şahsi anlamları onun inançlarını, değerlerini, kültürel bakış açısını bağlar. Bir diğer insanda da benzer durum varken gerçeklik birden fazladır. Oysa hakikat tektir ve her bireye de hizmet etmektedir. Bilgi hakikate ulaşmamızı sağlar. Böylece yaşamın hakiki manasını yakalamış oluruz ki o da olması gerekendir ve herkesin en yüksek hayrı için olmuş olandır.
Dünyada barış, sevgi, işbirliği ve karşılıklı güven ilişkisinin kurulmasını istiyorsak bireysel gerçekliklerimizle bütünsel gerçeklikleri karıştırmamamız gerekir. Fark edelim, fark ettirelim.